kapat
Sabah Gazetesi 22.11.2002

HINCAL ULUÇ

Hıncal'ın yeri

Üç İstanbul Projesinin Üçüncüsü..

İstanbul'a hem de neler katacak üç projeden söz etmiştim.. İkisini de anlatmıştım..

Salı Pazarı projesi.. İstanbul Limanı'nı dünya çapında bir turizm, eğlence, dinlence, alışveriş merkezi yapacak, denizden gelenleri ağırlayıp, karadan İstanbul halkını denizle buluşturacak olağanüstü bir çalışma idi. Fazla bir mesafe alınamadan hükümet değişti. Bundan sonra ne olur bilmem..

Ayazağa Kültür Merkezi'ydi ikinci proje.. Müthiş, gerçekten müthiş, olağanüstü olacaktı. Olağanüstü başlamıştı herşey.. Ama olağan bile olmayan bir Kültür Bakanı, bu merkezin İstanbul'a, Türkiye'ye neler ekleyeceğinin farkına bile varamadı. Küçük siyasal hesaplara kurban etti ve durdurdu.. O gitti, Türkiye ondan kurtuldu. Yerine gelen yeni Kültür Bakanının süresi, iki yıldır duran çalışmaları başlatmaya yetmedi ama, kağıt üzerindeki bazı engelleri ortadan kaldırmayı başardı. AKP Hükümetinin Kültür Bakanını tanımıyorum, kültüre bakışlarını da bilmiyorum. Yakında tavırları ortaya çıkar ama, onları beklemeden önemli gelişmeler var. Bu merkezi İstanbul'a ve Türkiye'ye kazandırma yolunda çok önemli adımların hazırlığı son aşamada. Yakında müjdeli haberlerle geleceğimi sanıyorum.

Şimdi gelelim üçüncü projeye.. Size anlatmaya söz verdiğimden bu yana nerdeyse beş altı hafta geçti.. Bir türlü denk getiremedik, yoğun güncel olaylardan.. İyi de oldu.. 23 Nisan'da açılacak demiştim. Çalışmalar hızlanmış.. Açılışı geri çekmişler.. Ocak ayında gidecek, gezecek ve görebileceğiz..

Proje Haliç'te.. Adı Miniatürk!..

***

22 Haziran 1986.. Biz o zaman Gelişim Yayınları'ndayız.. Nokta dergimizde iki sayfalık bir yazı çıktı, güzel ve ilginç fotoğraflarla.. Hollanda'da Madurodam diye bir park anlatılıyor.. "Madurodam'a gidin, Hollanda'yı gezin" diye bir slogan. 18 bin metre karelik bu park, Hollanda'nın maketi.. Ülkenin 126 ünlü turistik yapısı 1/25 ölçeğinde küçültülerek bu parka yerleştirilmiş. O klasik Hollanda evleri, minyatür trenleri, otoyolları, lale bahçeleri, Hollanda deyince aklınıza ne gelirse hepsi.. Madurodam, Hollanda'nın iç ve dış turizmde müthiş bir merkeziydi. Yazıyı Hollanda'da eğitim gören bir genç hazırlayıp getirmişti Nokta'ya.. Cengiz Özdemir..

Cengiz Özdemir bugün İstanbul Anakent Belediyesi kuruluşlarından Kültür A.Ş'nin Genel Müdürü.. Ocak ayında açılması beklenen Miniatürk Parkı'nın da herşeyi..

Belli, daha o zaman kafasına koymuş "Ben birgün bunun aynisini ülkemde yapacağım" diye..

Miniatürk 60 bin metre kare üzerine kuruluyor.. Çalışmalar 30 Haziran 2001'de iki koldan başlamış. Bir yandan parkın alt yapısı hazırlanıyor. Bir yandan büyük bir özenle, bu işi en iyi bilenlere seçtirilen Türkiye'nin 105 yapısının minyatürleri yaptırılıyor..

Cengiz Özdemir bizzat gezdirdi bana park alanını.. Çalışmaları gösterdi, anlattı. 1/25 oranında hazırlanan ve biten maketleri depolandıkları köşede gördük. Nasıl keyifle, nasıl coşku ile yapıyor işini.. Bir gençlik idealini gerçekleştirme fırsatı bulmuş..

45 yapı İstanbul'dan.. 45 yapı Anadolu'dan, 15 yapı da bugün Türkiye sınırları dışında kalan Osmanlı topraklarından belirlenmiş.

Miniatürk, daha açılmadan, 50 üyeli Dünya Minyatür Kentler Birliği'ne üye olmuş. Birlik üyeleri, kısa süreler için maket deplasmanı yapıyorlar.. Böylece herkes herşeyi görebiliyor, parklar, yeniliklere açık oluyor.. Diyelim Ayasofya Avustralya'ya giderken, Sydney Operası da İstanbul'a gelecek, mesela üç ay için..

Maketlere inanamazsınız.. Nasıl en küçük detaylara kadar bire bir..

Parka çok geniş bir otoparkla giriyorsunuz. Restoranlar, kafeler, çocuk bahçeleri ve hediyelik eşya satış yerlerinin olduğu binanın ardından Miniatürk Parkı başlıyor.. Türkiye bir bölüm, İstanbul bir bölüm, Osmanlı bir bölüm.. Yaya 3.5 saatte falan dolaşacaksınız. İsterseniz, tarihi Hicaz Demiryollarının minyatürü trene de binebilirsiniz.. Ya da 12 kürekçi tarafından çekilen Sultan Kayıklarına..

Sümela Manastırı'na, Nemrut Dağı'na artık tırmanmak zorunda değilsiniz. Haliç kenarından sizi bekliyor. Safranbolu Evlerinden Selimiye Camii'ne gitmeniz 15 dakika sürecek.. Kudüs Mescid-i Aksa'dan çıkıp 5 dakikada Selanik'e Atatürk'ün doğduğu eve gelebilirsiniz. İstanbul köprüsünden Ayasofya'sına tüm güzellikleri ile orda.. Türkiye, Almanya, Belçika ve İsrail'de bu işle uzmanlaşmış firmalara yaptırılan maketler olağanüstü güzel. Gördüğünüz her yapı ile ilgili bilgiler, her maketin başında elektronik rehberlerle her dilde anlatılacak..

Miniatürk, kelimelerle ifadesi zor bir Kültür Merkezi.. Akılları durduran bir eğlence, dinlence parkı.. İstanbulluların, Türkiye'den, dışardan İstanbul'a gelenlerin her yıl milyonlarla akın edeceği bir turistik merkez..

Bittiği zaman gidip görecek ve "Hıncal Efendi.. Hıncal Efendi.. Yüzde birini bile yazamamışsın" diyeceksiniz..

Cengiz Özdemir, bir mucize yaratıyor.. 15 yıl önce, daha öğrenci iken aklına koyduğu, akıl durduran bir mucizeyi gerçekleştiriyor..

"Gençlere güvenin" derim hep.. İşte kanıtı..

Alnından öpmem de ne yaparım!..

Bir Tavsiye

Teşekkürler Bay Kamhi!..

Profilo gibi olağanüstü bir alışveriş merkezinde para basan bir yığın dükkan açılabilecek alana, kar etmesi mümkün olmayan bir tiyatro salonu ve kulislerini yaptıran duyu nedir, onu konuşuyorduk, birkaç ay önce merkezin patronu Jak Kamhi ile..,

"Size bir sürprizim var.. Yakında ikinci tiyatro salonunu da açıyorum.. Kabare Tiyatro salonu da yolda" dedi..

Yeni tiyatro sezonuna Jak Kamhi'nin sözünü ettiği ikinci salonda girdim. Daha önce Kabare Tiyatrosu salonunu da gezerek. O da bitmek üzere.. Eli kulağında..

İkinci salon da ilki kadar sıcak, şirin.. Pırıl pırıl bir tiyatro salonu..

Tiyatro Kedi diye yeni bir ekip..

Ölümüne Suçlu diye de bir oyun.. Polisiye.. Richard Harris yazmış. Ben oyuncu Richard Harris biliyorum, geçenlerde öldü. İsim benzerliği olmalı..

Genç kadın evli sevgilisi ile kaçamak yaparken, adam direksiyon başında kalp krizi geçirip ölür. Bunalım ve ruh doktoru.. Bu arada kendi kendini genç kadının yardımcılığına tayin eden bir delikanlı.. Ve de ölen kocasının sevgilisini merak edip peşine düşen aldatılmış eş..

Oyun bu dört kişi etrafında dönüyor.. Aslında dört de denmez ya.. Erkekler pek işe karışmıyorlar.. Tüm kurgu, aldatılan eşle, sevgili arasında..

Size dağıtılan programda "Oyunu izledikten sonra lütfen katili söylemeyin" yazısını okuyunca, Fare Kapanı gibi, Gazebo gibi müthiş bir polisiye izleyeceğinizi sanıyorsunuz ve hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Oyunun katille falan ilgisi yok.. Daha yarıya gelmeden kimin ne olduğunu ve olacağını tahmin edemezseniz zaten, bir IQ testi yaptırın.

Oyun, tam bir ruhsal dram.. İki kadının iç dünyalarının hem kendileri, hem birbirleri ile çatışması.. Bu tür oyunları izlemek kolay değildir. Ama "Ölümüne Suçlu"yu kolay izleyeceksiniz..

Çünkü iki kadın da muhteşem oynuyorlar.. Muh-te-şem!..

Arsen Gürzap, zaten Gencay Hanım'la harikalar yaratıyordu.. Ama Ayda Aksel'i uzun zamandır izleme fırsatı bulamamıştım..

Arsen sahnede değil, salonda oynuyor adeta.. Sadece Ayda'nın değil, sizin de üzerinize kabus gibi basıyor.. İnanın kaç yerde "Çıksa da nefes alsam" diye içimden geçirdim.. Böyle bir oyunculuk olur mu?..

Ayda.. Anlatılmaz.. Fiziği ile büyülüyor bir defa, ilk bakışta.. Bu kadar tatlı, bu kadar şirin ve bu kadar güzel olunur mu?. Ve de nasıl oynuyor?.. Nasıl içine giriyor Julia tipinin.. Yani bu oyunun sonunda kendisi ruh doktorluk olursa şaşmam.. İnsan o kadar hissetmeden bu kadar oynayabilir mi?.

Figen Soysal'ın dekoru, Sadık Kızılağaç'ın kostümleri güzel..

Hakan Altıner'in yönetimini de beğendim. Bir futbol teknik direktörü gibi, kadroyu seçmiş.. Oyunu anlatmış ve oyuncularına "Hadi çıkın gösterin kendinizi" demiş sanki..

Onlar da gösteriyorlar.. Hem de nasıl..

Arsen ve Ayda'yı bu oyunda mutlak ama mutlak görmelisiniz!..

(Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar 21.00/ Cumartesi 15.00, Pazar 18.30)

Rezervasyon: 216 93 14-15

Okul, kurum gurupları: 287 68 94

www.tiyatrokedi.com

Bir Tavsiye daha..

Bu ne gangster filmidir?..

James Gagney, Edward G. Robinson'dan bu yana gangster filmleri izlerim.. Dünyayı saran 1929 krizi ve içki yasağının ürünü bu çetelerin ve halk düşmanı ilan edilen efsanelerin filmlerinin Baba dizisi dahil, beni fazlası ile çektiğini de söyleyemem.. Şöyle düşünsem, onlarcasını seyrettim, aklımda kaçı kaldı diye..

Vallahi pek kalmadı..

Ama bu kalacak..

Azap Yolu, son zamanlarda beni perdeye en çivileyen film.. Bitsin istemedim inanın..

Şimdi bakın.. Hiç tanımadığınız birini, odasına girip gözünüzü kırpmadan alnının ortasından vurabilir misiniz?.. Vurabilirseniz eğer, nasıl bir insan olursunuz siz?..

Mesela şöyle..

Her gece sofraya eşi ve iki oğlu ile oturan, yemeğe dua ederek başlayan, çocuklarını deli gibi seven, üzerlerine titreyen, onlar iyi yetişsin diye elinden geleni yapan mükemmel bir baba olabilir misiniz mesela?..

Bu iki ayrı dünyasını birbirinden tamamen ayıran, iki ayrı insan olabilir misiniz?..

Tom Hanks oluyor işte.. Hem de öyle oluyor ki.. Böylesine bir tipi yaşatmak ve inandırıcı olmak dünyanın en zor işlerinden biri olmalı.. Ama adın Tom Hanks ise, başarıyorsun işte.. Hanks her rolü başarıyor zaten..

Bir de Paul Newman var.. Büyük rollerin büyük oyuncusu.. Seyretmeye doyamam.. İkisi bir araya gelince film tadından yenmez oluyor.

Paul Newman Al Capone'la Amerika'yı bölüşenlerden biri.. İrlanda mafyasının babası.. Ama o da öyle.. Üvey torunlarını kuytuya götürüp onlarla barbut oynamak en büyük zevki.. Nasıl insancıl.. Ama en acımasız kararları nasıl veriyor..

Tom Paul'ün evlat edindiği ve çok sevdiği tetikçisi.. Tom'un çocukları işte, torun muamelesi yaptıkları.. Bir de öz oğlu var, Paul'ün Daniel Craig.. Kifayetsiz muhteris.. Paul Tom'u daha çok seviyor. Ama kan bağı Daniel ile.. Böyle olunca çatışma kaçınılmaz..

Sam Mendes bir yıldırım hızı ile kuruyor filmi.. Şok gelişmeler.. Yanımda oturan Mustafa Taviloğlu "Bu ne acımasız kurgu" dedi.. Sabaha kadar uyumamış, filmi düşünmekten.. Sonra da kaçınılmaz finale nasıl adım adım, nasıl sindire sindire gidiyor..

Böyle bir film, ancak çok üst düzey bir oyunculukla ayakta durabilirdi.. Öyle oluyor.. Sadece Tom Hanks ve Paul Newman değil, herkes, ama herkes çok iyi oynuyor. Mesela bir manyak tetikçi var filmde.. "Ölüm" fotoğrafı çekmeye bayılıyor. Bir cinayet fotoğrafı çekerken, adamın yaşadığını görünce, önce işi bitirip, sonra deklanşöre basan bir manyak.. Jude Law nasıl oynuyor, görmek gerek..

Sam Mendes filme olağanüstü sahneler de çekmiş.. Tom Hanks'in peşindeki çeteyi Chicago sokaklarında pusuya düşürüp yok ettiği sahne mesela.. Ve de bu katliamı, evlerinin pencerelerinden, perdeyi aralayıp seyreden mahalle sakinleri.. "Ölsen bakar geçerler" derdim, Amerikan halkı için... 30 saniyeye sığan müthiş bir eleştiri işte..

Azap Yolu'nu kaçırırsanız, yazık edersiniz..

TEBESSÜM

- Centilmenin tarifi nedir?.

- Şarkıları bilen, ama söylemeyen adam!..

SEVDİĞİM LAFLAR

Paylaşılmayan anılar on para etmez..

Jewelle Gomez

BİZİMDUVAR

Kim demiş sürünüyoruz diye.

Ülke insanı olarak dimdik ayaktayız.

Emekli kuyrukları, hastane kuyruklarında saatlerce dikilen kim...

Ünal Turgut

Telefon: (212) 354 48 13 Faks: (212) 354 48 91

İnternet: http://www.sabah.com.tr

e-mail: uluch@sabah.com.tr