kapat
Sabah Gazetesi 14.08.2002

Hayrullah MAHMUD

Vizyon

Lale Manço'nun halet-i ruhiyesi

Lale Manço beni kendisine iftira atmakla itham ediyor... Basın Konseyi'ne şikayet ediyor, yetmiyor dava açıyor!

Özetle "Ben sütten çıkmış ak kaşığım, bu Hayrullah Mahmud hayatıma girene dek de gayet mutlu ve huzurlu bir yaşamım vardı. Şimdi bu da elimden gitti" demeye getiriyor...

Lale Manço bu teatral satırları tanıdık tanımadık herkese, benim yazıları da fotokopi yapıp postalamış...

Geçenlerde bir dostumu ziyaretimde masasının üzerinde Lale Manço'nun beni hedef alan mektubunu gördüm...

Üzüldüm!..

Kafa aynı kafa dedim...

Herkes aptal bir tek o akıllı...

Millet kriz altında inim inim inlerken, Lale Hanım "Zevk-u sefa" içinde yaşayabilsin diye bir de cebinden ona para gönderecek!

Niye?

Neden?!

Lale Hanım bu sorulara cevap vermiyor?!

Öncelikle Lale Hanım'ın beni Basın Konseyi'ne şikayet ettiği, yayınlamamakla itham ettiği cevap yazılarını yayınlayayım da, bu hanımefendinin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu herkes daha iyi anlasın...

Sayın Hayrullah Mahmud,

Sayın Hıncal Uluç haklı... "Her sevilen insanın evi müze yapılsaydı, ülke boş evlerle dolardı..." Biliyor musunuz? Benim hiç Luis Vitton çantam olmadı. 3000 dolarlık tuvalet de giymedim. Bir Rolex saat takamadım. Barış Manço da takmadı. Onların yerine cam koleksiyonumuz oldu. Bir eşi Topkapı Müzesi'nde olan sedefli 17. asır bahümüz oldu. Art Nouveau yatak odamız oldu. 7.40 BMW'ye hiç binmedim. Manda kasa Mercedes'imiz de olmadı. Ancak, Koç Müzesi'nde sergilenen antika arabalarımız oldu.

Barış bütün bunları çok sevdi. Sabahın 5'inde kalkıp antika pazarlarından topladığı camları kendi elleriyle yıkadı hep... Sevgisi taştı, bu sevdiği şeyleri yine çok sevdiği gençlerle, çocuklarla paylaşmak istedi. Bu evi müze yapmak onun dileğiydi. Bizim için de vasiyeti...

Hıncal Uluç haklı. Varisleri olarak keşke bu belalar başlamadan satsaydık bu evi, eşyaları. Kendimize şık şık kıyafetler alsaydık, eteğimiz 2 cm kısa diye puan kaybetseydik sosyete dergilerinde...

Hıncal Uluç haklı... Gençler bu eve gelip niye Barış'ın özenle seçtiği resimlere antikalara baksınlar ki?.. Onlar koca alanlarda, müzik eşliğinde birbirine baksınlar. Burayı alan kişi, Moda'daki son yüzyıllık tarihi binayı yıkıp, yerine 20 daireli apartman diksin. Sonra, yine şık şık giyinip "bilmemneli meyhane"de eğlenirken sosyete dergilerinde resimleri çıksın. Hıncal Uluç da kıyafetlerine puan versin.

Hıncal Uluç haksız... Barış Manço'nun, devlete hiç borcu olmadı.

Lale Manço

İKİNCİ MEKTUP

Sayın Hayrullah Mahmud, bugün, "Manço'nun evi müze mi oluyor?" yazınızı üzüntüyle okudum. Sizi tanımam. Sizin de beni tanıdığınızı hiç zannetmiyorum. Buna rağmen, "Karanlıklara gömülmüş kadın" ifadenizin kaynağını anlamak mümkün olmadığı gibi, aşağılayıcı yargınızı, tarafsız gazeteci kisvenizle bağdaştıramadım.

Keşke bu tahilsiz yazıyı yazmadan önce, benimle bir temas kurabilseydiniz ve ben de, konu hakkında sizi aydınlatabilseydim. Kısaca dikkatimi çeken noktaları düzeltmek isterim.

1- Karanlıklara gömülmüş bir kadın olmak sıfatını hakkedeceğim hiçbir cürüm işlemedim.

2- Evin kurtarılması için kimseden para yardımı istemedim.

3- Bu evin hacze uğramasının nedeni altında, Halk Bankası'nın hatalarının da payı vardır.

4- Alınan bu kredinin tek bir kuruşu bile, bizim bilgimiz dahilinde çekilmemiştir.

5- Ben Barış Manço'nun eski eşi değil, dul eşiyim. Sizin varsaydığınız gibi, gezip tozan bir insan değilim.

Magazin basınında benim resimlerime pek nadir rastlarsınız. Kaldı ki, bir buçuk senedir yaşamımı, İstanbul ve medyadan oldukça uzak bir köyde geçirmekteyim. Elimden geldiğince medyatik kirlenmeden uzak durmaya çalıştığım halde, görüyorum ki Türkiye'de bunu başarmak çok zor. Bu konu gerçekten sizi ilgilendiriyorsa, aşağıda telefon numaramı veriyorum, lütfen arayın.

Lale Manço

(Devam edecek)

Güle güle Kibar... Güle güle

Sabah sekizi on geçe Öcal Uluç, canı istediğinde çeken istemediğinde çekmeyen Aria hatlı telefonumun telesekreterine not bırakmış...

"Hayrullah seni çok üzücü bir haber vermek için arıyorum. Kibar öldü. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Görüşmek üzere!"

Telefonda mesajı dinlediğimde, koltuğa yığıldım kaldım...

Kibar bir senedir rahatsızdı.

Ama kesinlikle böyle bir şey beklemiyordum...

Daha doğrusu Kibar'a ölümü yakıştıramıyordum...

Kibar, Hocam Öcal Uluç'un Urla'da hayatına hayat katan sevgili kangalıydı... Benimse derin yalnızlığımın sırdaşı...

Telefonda Öcal Uluç'la konuşurken, sesi titriyordu. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Özay Anne'nin ise çoktan gözünden yaşlar boşalmıştı; "Hayrullah onu bahçedeki ağacın altına gömdük. Yanına da çok sevdiği kurabiyelerden koyduk" dedi.

Hepimiz bize hiç ama hiç ihanet etmeyen gerçek bir dostu kaybettik!

Sevgili Tahir Zengingönül'ün seslenişiyle Nazik'i kaybettik...

Bana göre o gerçek bir centilmendi...

Toprağın bol olsun Kibar... Bil ki seni çok özleyeceğiz, benim biricik sevgili dostum...

TAVSİYE

Mumcu'nun mumu

Erkan Mumcu'yu televizyonda izlerken baygınlık geliyor... Konuşurken birbiriyle aynı anlama gelen ne kadar kelime varsa hepsini tekrarlıyor... Sonra ortalığı lafa boğup, sorulan sorunun cevabını size arattırıyor...

Siz de cevabı bulana kadar, ekrandaki söyleşi başka bir noktaya kaymış oluyor!

Oysa bu işin ustası hayatta! Çok laf söyleyip hiçbir şey söylememeyi başarmak ustalık ister! Aslı varken millet suretini ne yapsın! Halbuki Erkan Mumcu'nun hem dış görünümü hem de zihinsel birikimi derdini net bir şekilde ortaya koymaya müsait!

Bence böyle yaparsa iyi yapar! Bu ülke çok laftan battı! Bize yeni bir vizyon, yine bir lider yeni bir vitrin lazım! Bilmem anlatabildim mi?!


Salatalık, halk arasındaki adıyla hıyarın Avrupa'ya ve daha sonra da ABD'ye, Hindistan'ın kuzeyinden gelmiş olduğunu biliyor muydunuz?!

Son zamanlarda İngiliz kraliyet ailesi hakkında o kadar çok şey öğrenildi ki, Addams Ailesi'nden ne farkları kaldı diye merak ediyorum.

Fergy

Faks: 0212 315 92 76

e-mail: hmahmud@sabah.com.tr