Türkiye'nin, önümüzdeki dönemde dünyadaki yerine ilişkin "strateji" tartışmaları yapılırken sık sık "AB'nin alternatifi olarak ABD" gündeme getiriliyor. AB'den "sıkıntı" duyanların bir bölümü, ABD ile daha sıkı ilişkiler içindeki bir Türkiye'nin bu birlikte yer almak için gereken yükümlülüklerden de "kurtulacağı" imasında bulunuyor.
ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris, Türkiye açısından "AB - ABD" ikilemi olmadığını şöyle anlattı:
"Ailenizi seçemezsiniz, ancak arkadaşlarınızı seçme hakkına sahipsiniz. ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler her zaman iyi oldu. Daha da iyi olacak. Ama Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır. Avrupa Türkiye için çok önemli ve olması gereken bir birimdir."
Parris, resmen ABD yönetiminin görüşlerini yansıtmıyor. Ancak Parris'in bakış açısı Washington'dan Türkiye'ye nasıl bakıldığını gösteriyor. Parris'in iki cümlesi daha var: "Türkiye önce kendisine olan bakış açısını değiştirmeli. Ancak o zaman diğer ülkelerin de bakış açıları düzelecek... Sorun, vizyonunuzu ne kadar kısa bir sürede oluşturacağınız."
20 yıl sonra küreselleşmenin hangi sonuçlarıyla karşılaşılacağı henüz yaygın bir tartışma konusu. Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dani Rodrik, küreselleşmenin biri "uygar" diğeri "vahşi" iki çizgide yürüyeceğini söylüyor ve Türkiye açısından şu perspektifi getiriyor:
"AB uygar bir küreselleşme stratejisidir. Türkiye bence tüm enerjisini bu fırsatı yakalamak için kullanmalıdır. AB dışında olan Türkiye'nin kaybı fazla olacaktır. AB'ye girmemesi halinde Türkiye kendisini uygar yerine vahşi bir küreselleşme içinde bulacaktır."
Türkiye'yi en iyi tanıyan ve izleyen araştırmacılardan biri olan İngiliz yazar Prof. Andrew Mango da "vizyon"u şöyle özetledi:
"AB'ye entegre olacak bir Türkiye, hem ulusal özelliklerini koruyacak hem de dünya ile izdüşümlü değişiklikleri gerçekleştirebilecektir."
"Forum İstanbul"un bu toplantısındaki konuşmalardan birkaç özet aktarma yaptık. Bu toplantıdaki bütün konuşma ve tartışmaların hemen yayınlanması ve bütün Türkiye'ye dağıtılması şarttır.
100'üncü yıl vizyonunu oluşturmak açısından geç bile kaldık. Çünkü Fatih Terim'in söylediği gibi "Yerinde sayanlar, yürüyenlerden daha fazla ses çıkarttı" ve bu "fazla ses" hem zaman kaybettirdi hem de yanılttı.