kapat
26.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Siyasetin 'temizlenmesi'

Kamuoyunda "siyasilerin hiçbirinin birbirinden bir farkı yok, hepsi aynı ölçüde kirli" kanaatinin yaygınlaşması sadece siyasiler değil, bütün siyasi kurumlar için en "tehlikeli" aşamanın başlangıcıdır.

Bu kanaatin yaygınlaşmasıyla insanların siyasi partilere katılmasının, partilerde görev almasının yolları tıkanmaya başlar. Bu, siyasetten "soğuma"yı ve uzaklaşmayı da getirir. "Nasıl olsa bir şey değişmeyecek" inancıyla birlikte, halk ile halkı temsil ettiği varsayılan siyasi kadrolar arasındaki kopma büyümeye, uçuruma dönüşmeye başlar.

Türkiye bir süredir bu "kopma"nın kıyısına gelmiştir. Kamuoyu araştırmalarında "hiçbir partiye oy vermeyeceğini" söyleyenlerin oranının bu kadar yüksek çıkması bunu göstermektedir.

Siyasetteki "kirlenme"yle ilgili yaygın kanaatin bir yanında "yolsuzluklar", diğer yanında da siyasi kadroların aslında esas olarak "kendi çıkarları" yönünde hareket ettikleri, kendi "işlerini" yürüttükleri inancı bulunmaktadır.

Özal öncesi ve sonrası
"Kendi işini yürütmek" konusunun bir yanında bu ifadenin gerçek anlamı bulunmaktadır. 1980'lerden bu yana, Özal'ın açtığı yolda, bütün milletvekillerinin seçilmeden önce yaptıkları işe devam etmeleri vardır.

1980 öncesinde, belli bir toplumsal denetim ve siyasi "etik" gereği açık yasal hükümler bulunmasa dahi, milletvekilleri seçildikleri andan itibaren yaptıkları işleri bırakırlardı.

Batı demokrasilerinde bu konuda hem yasal düzenlemeler bulunmakta hem de çok güçlü bir toplumsal denetim işlemektedir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde 1989 yılında kabul edilmiş olan bir yasaya göre, Kongre üyeleri eski işlerini kapatmak, kayyuma devretmek zorundadır. Hatta görev süreleri bittikten sonra da, en erken bir yıl sonra eski işlerini yapabilmektedirler.

Hollanda'da bir milletvekilinin dışardan elde ettiği gelir maaşının üçte birini geçerse, bu meblağ maaşından düşülmektedir. Bütün Avrupa ülkelerinde vekiller bu görevleri dışında elde ettikleri gelirleri ve aldıkları hediyeleri beyan etmek zorundadırlar.

Toplumsal denetim de bütün siyasi yapı üzerinde son derece ciddi bir şekilde işlediği için, hiç kimse yasal boşluklardan faydalanma ya da yasal bahaneler bulma yoluna gidememektedir.

Gürkan'ın teklifi bekliyor
Fransa'da eski bir başbakan kişisel borç ilişkisi nedeniyle "utancından" intihar etmiş, İsveç'te bir başbakan yardımcısı görevi için verilmiş kredi kartını küçük bir kişisel alışverişte kullandığı için istifa etmek zorunda kalmıştır. Buna benzer onlarca örnek sıralanabilir.

DSP Ankara Milletvekili Uluç Gürkan, milletvekillerinin başka iş yapmalarını engelleyecek ve bütün siyasiler üzerindeki "töhmet"i bir nebze olsun kaldırabilecek bir yasa teklifi verdi. Bu teklife ne kadar çok siyasi sahip çıkar ve yasalaşması ne kadar kısa sürede sağlanırsa Türkiye'de siyaset kurumunun üzerine düşen "şaibe" bulutunun kaldırılması konusunda o derece önemli bir adım atılmış olur.

Bu yasanın ardından da toplumsal denetimin daha güçlü olarak kurulması gerekir. "İş takipçisi" ve "müteahhit" siyasetçi görüntüsü bütün siyaset sahnesini kaplamıştır. Bu görüntünün giderilmesi için de asıl "çoğunluğun", kurumları kirlenmeden kurtarmak isteyen çoğunluğun harekete geçmesi gerekir.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır