kapat
26.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Tattoo (dövme)

Artık hiç geri dönülesi olmayan 20'li yaşların başlangıçlarında.. Her şeylerin vız gelip, tırıs geçtiği bir zamanlar.. O deli divane hallarımız..

Ki bizim kuşak kuşak lafın gelişi.. Bizlenr olsak olsak don lastiğiydik, çok kurak arazilerin geçip gelmişti.. Savaşla büyümüş çocuklardık.. Karartma geceleriyle, ekmek karnelerile, şekersiz çay içerekten.. Hani o "kısmeti kapalı bir gençliktik.."

Ula bir dövmemiz bile olmadı.. Kedimiz köpeğimiz tamamdı ama bir dövmemiz bile yoktu..

Bu günlerde o dövme denilen şeye taktım bir yeni baştan.. Hani TATTOO denilen ve dizi filmleri bile yapılan vücut süslemeleri..

Yafu ekranda gördüğüm bu televolelerde herkeslerde hep bir dövme.. Dergilerdeki gazetelerdeki çıpıldaklarda da aynen.. Dehşet bir dövme modası almış başını gidiyor.. Kızı, erkeği, yaşlısı, genci, oralarına buralarına dövme yaptırıp duruyorlar..

Geçenlerde yazlarını Marmaris'te geçiren bir dostum hikaye etti: Oralarda yani Marmaris'te sandoviç dükkanında fazla dövmeci varmış.. Onlarca.. Kimi kapalı mekanlarda, kimi seyyar.. Turistler bir yerlerine bir takım şeyler çiziktirmek için kuyruklara girmekteymişler..

Bir tahaccüm, bir tahaccüm.. Herkesin keyfine göre, ister renkli, ister siyah beyaz, deri üstü süslemeleri..

Ula duyduğumda hayret kıskandım.. Kırk yıl önce o iki alçak Hollanda'lı tersoluk edip bizi dövmeci dükkanının kapısına koymasalardı, şimdi benim de, bir hangi yerimde bir dövme vardı..

Dedim ya başta artık hiç geri dönülesi olmayan o 20 yılların başlangıcında.. Daha Türk işçileri Avrupa'ya düşmemişken.. Avrupa görmüş kişilerin makbul kabul edildiği zamanlarda Hollanda'ya düştük..

Özkan, Faris bir de ben..

Şimdi burada bir parantez.. Parayı bulmak, servet saman sahibi olmak için altındaki ve üstündeki kılların ağarmasını beklersen.. Ağartı gelip çöktükten sonra, "Şimdi bende para gani.. Gençliğimde yapamadıklarımı yapayım, işleyemediklerimi işleyeyim" diye bazı şeylere soyunmaya kalkarsan.. Hani günümüzde sonradan görme bazı paralıların, çoğu kart horozların yaptığınca.. Hiç bilem kıymeti harbiyesi yok.. Herşey zamanında ve tadında.. Yoksam rezillik.. Deve yükü paran olsa da yine rezillik..

Çevreye belki yedirirsin ama, kendine hiç.. Kişinin ettiği rezillik ise en yamanı.. Ve de kapa parantez..

Amsterdam'dık..

Bir akşam vakti kafalarımız birayla iyice süslü.. Hangi akla hizmet bilmem, bir dövmecinin önünde kuyruğa girdik.. Önümüzde sekiz on kişi, kızlı erkekli..

Niyetimiz bir yerimize dövme yaptırmak.. Ve dünyanın en kral, en has dövmeleri de Amsterdam'da yapılıyor.. Nerden işitmişsek işitmişiz işte..

Şimdilerde de eşeğiz ya, demek ki o zamanlarda haza eşek oğlu beş kulak işimiz.. İçeride fabrikasyon usulü dövme yapıldığından ötürü olacak kuyruk kısa sürede tükendi ve biz huzurdayız..

Ve içeride kolları sıvalı iki lenduha ağır kesim iki Hollandalı.. Yani söz temsili "Uçan Hollandalılardan.."

Hem Özkan'a, hem Faris'e, hem bana tek tek bakıp kapıyı gösterdiler.. Ula, daha ne istediğimizi söylememişiz, ağzımızı açmamışız bize yallah dışarı diyorlar.. Sebebi belirsiz.. Hâlâ, üçümüz de oradan neden kovulduğumuzu bilmeyiz..

Geçenlerde Özkan ile konuşuyordum (Özkan Şahin. Eskinin Hürriyet gazetesinin Almanya ve daha sonra Amerika temsilcisi..) Hani yine çok yıllar öncesi *** oralarda birlikte şaki KOÇERO'nun peşine düştüğümüz.. Hani Bebek'te Prenses Süreyya'ya *** ve sevgilisi aktör Maksimilyen Shel ile tekme tokat karakolluk olan ****

-Ulan oğlum biz ne dövmeleri yaptıracaktık?

-Ben göğsüme akrep çizdirecektim..

-Pekiy Faris? (Şimdinin Cağaloğlu Hamamı müsteciri) Dünya sonu bir felaket..

-O da yılan boğan bir el yaptıracaktı.. Yani yılan boğan Faris anlamına..

-Ya ben?

-Sağ pazuna bir dansöz çizdirecektin..

Şimdilerde pazu filan ne sittirir ama, o zamanlar kolunda bir dansöz pazuyu şişirip bıraktığında göbek atan şakur şukur..

Yanarım yanarım buna yanarım.. Geldik gidiyoruz, bir dövmemiz bile yok..

Dövmeciden kıçımıza baka baka çıktık.. Efkar dağıtmak için doğru Amsterdam'ın o cemekanlı sokağına.. O zamanlar Hollanda'nın en çok turist çeken yeri o sokaktı.. Yarı cılbıldak kızların kendilerini camekanlı evlerde teşhir edip, müşteri bekledikleri bir sokak.. Etraftakiler, ya seyirde, seferde..

Şimdi anımsıyorum içimizden biri o camekanlı kızlardan birine sordu:

-Kaça...

Kız cevapladı:

-20 florin..

O soranımız lafın gerisini getirdi:

-Sabaha kadar mı?

Kız tatlı tatlı güldü:

-Hayır, yılbaşına kadar.. Sabah kahvaltı da benden..

Ula şu yaşa geldik üçümüz de çok yol gördük ama bir dövmemiz bile yok..

İletişim için faks: (0212) 281 58 40



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır