Güvenlik görevlisi olayı-2
Banka soyguncularını öldüren sanığa, hakimin niçin tutuklama kararı verdiğine şaşıranlar haksız değil.
Çünkü "tutuklama" bir önlemdir ve hakimin davada böyle bir önlem alması için maddi sebepler mevcut değildir.
Benim asıl konum, yargılama sebebi ve olaylar.
Mevcut yasa maddesini okuduk.
TCK 452.
İlle de birisini öldürme kastı taşımayabilirsin, diyor madde. Nitekim banka görevlisi, maktülleri öldürmek kastı ile değil durdurmak kastı ile ateş etmiştir. Öyle görünüyor.
Durdurmak için de ateş etmek zorundadır.
Ama nereye?
Yasa diyor ki:
Öldürmeyecek bölgelere...
Hızla kaçan birilerini, o telaş ve heyecan içinde, üstelik de darp edilmiş bir halde, topuktan veya bacaktan vurmak, maddeten o kadar kolay mıdır, bu da tartışılır ve kuşkusuz avukatların konusu olacaktır.
Benim vurgulamak isteğim nokta şu:
Hayatta öyle şartlar oluşur ki, tesadüfler tayin edici hale gelir.
İki merminin yöneliş noktası biraz aşağı kaysaydı, iki maktül yaşayacaktı, görevli de hapse düşmeyecek tam tersi kahraman olacaktı.
Öyleyse, ceza hükümleri nasıl düzenlenmeli ki, tesadüfler insanların hayatı üzerinde bu kadar etkili olmasın...
***
Bakın bir Yargıtay kararı ne diyor: "Anıtkabir'de nöbetçi kulübeleri arasında devriye nöbeti tutan sanığın (asker), duvardan atlayarak mozoleye doğru koştuğunu görerek kovalamaya başladığı maktüle yetiştiği sırada yerden aldığı taşı sanığa fırlatan maktülün yeniden koşmaya başladığını gören sanığın 'DUR!' ihtarıyla havaya ikaz atışı yaptığı, maktül durmayınca hedef gözeterek yaptığı ateş sonucu ağır derecede yaralanan maktülün bir süre sonra öldüğü anlaşılmıştır.
Sanığın öldürme kastıyla ateş ettiğinin kesinlikle belirlenmemesi, merminin maktülün giriş çıkış yerleri de gözönünde tutularak TSK İç Hizmet kanununun 87'nci maddesinin d ve e bentlerinde belirtilen hallerin gerçekleşmesi sebebiyle sanığın zaruretin tayin ettiği yetkiyi aştığının kabulü ile TCK'nın 452'ye birinci maddesinin uygulanması sureti ile cezalandırılmasına karar verilmesinde zorunluluk vardır."
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 1991-509-700 sayılı kararında, Anıtkabir'e izinsiz giren ve kendisi ile boğuşup taş atan, ikaza uymayıp kaçan birini ateş ederek öldüren nöbetçi askerin "cezalandırılması" gerektiğini düşünüyor.
Yani, TCK'nın ilgili maddesi ile Yargıtay kararları, "kastı aşan cürüm" oluşmuşsa, sanığın cezalandırılmasını istiyor.
Öyleyse bu gibi olaylarda, kastı aşan cürmün oluşup oluşmadığına bakılacak...
Peki?
Yasaların tayin edici veya yardımcı hükümleri, karmaşık bu gibi sıcak çatışma olaylarında, kastı aşan cürmün nasıl oluştuğunun tam ve hakkaniyetli tespitine yardımcı olmaya yeterli ve elverişli mi?
Bence hayır!
Tam tersi haksızlığa, adaletsizliğe son derece açık...
O zaman da takdir, hakimlerimizin tecrübesine ve vicdanına kalıyor çoğu zaman...
Devamı yarın...
BÜYÜTEÇ
İzmirli soyguncu
Trende yakalanan iki soyguncu, İzmirli çıkmış... Soygundan hemen sonra Boğaz'da meyhaneye gidip kafayı çekmelerinden belli.
|