Bir varmış,bir yokmuş...
Bektaşi, emekli bir generale sormuş: - Karınızı mı daha çok seviyorsunuz, vatanınızı mı?
Em. general:
- Elbette vatanı, demiş.
- Neden?
- Bir ömür vatanla yatıp kalktım ben; bizlerde vatan aşkı, her aşkın önünde gelir.
- Peki vatan da, sizi seviyor mu?
- Payıma düştüğü kadar. Kendisini sevenler o kadar çok ki, hepsinin hatırını hoş edeyim derken, vatanseverler nataşasına döndü zavallı...
Orta yaşı geçmiş bir dolar milyarderi, "hayatın ne olduğunu" merak ediyormuş. Ve önüne gelene soruyormuş:
- Hayat nedir?
Kimi:
- Hayat, diyormuş; büyüklerini sayıp, küçüklerini korumaktır.
Dolar milyarderi, omuzunu silkiyormuş:
- Hastir...
Kimi:
- Hayat, diyormuş, tel tel kabarmış renkli bir keten helvasıdır. Ama gözünü aldığı kadar, asla karnını doyurmaz.
- Hastir...
- Hayat anlamsız bir didinmedir.
- Hastir...
- Hayat, sadece yarısı dolu bir bardak sudur.
- Hastir...
Sonunda dolar milyarderine demişler ki:
- Tibet dağlarındaki bir mağrada yaşayan yaşlı bir bilge var. "Hayatın ne olduğunu" en iyi bilen insan odur dünyada. Bir ömür "hayatın ne olduğu" sorusunun yanıtını aradı yaşadığı Tibet mağarasında.
Dolar milyarderi, nerdeyse bütün servetini harcayarak, adamlarından örgütlediği kafilelerle, Tibet dağlarına doğru yola çıkmış...
Ancak yollarda perişan olmuş kafile... Adamlarından bazıları, bindikleri develerle birlikte uçurumlardan aşağılara yuvarlanmışlar; bazıları kaçmış, bazıları hastalanmış...
Sonunda dolar milyarderi, uzamış sakalı, yırtılmış pantalonuyla tek başına; kayalıkları, dik yamaçları tırmanarak; hayatın ne olduğunu dünyada en iyi bilen yaşlı bilgenin Tibet'deki mağarasına gelmiş.
Bilge, uzun beyaz sakalı, yarım kapalı gözleriyle:
- Hoş geldin, demiş.
Pesperişan durumdaki dolar milyarderi:
- Hoş bulduk, demiş.
- Söyle bakalım neyi öğrenmek istiyorsun?
- "Hayat nedir" onu öğrenmek istiyorum...
Bilge, gizemli bir tebessümle başını sallamış ve bizim milyarderi elinden tutarak, mağrasının önüne çıkarmış:
- Bak, demiş, ta derinde bir ırmak akıyor, görüyor musun?
- Görüyorum...
- Hayat o ırmaktır işte...
- Nee?
- Hayat o ırmaktır işte...
Milyarder fena öfkelenmiş:
- Hastir ulan, demiş; böyle saçma bir lafı duymak için mi; dağ tepe demeden, binbir zorluğu göğüsleyerek, paramı pulumu yitirerek, buralara kadar geldim ben?..
Bilgenin birden sakalı titremiş:
- Hayat, demiş, yoksa aşağıda akan o ırmak değil mi?
Bazı emekli militerler de, yeni yeni düşünmeye başlamışlar:
- Vatanı sevmek, demek; vatan için gerektiğinde dilediğini yapmak ve dilediğini asıp kesmek değil mi yoksa?..
Bir gazete ekinde şöyle bir manşet vardı: "İstanbul'un neresi temiz?"
Hemen söyleyelim:
- Galiba kazıkları...
Çünkü hangi lokantaya, yahut gece kulübüne giden birine sorsanız, daima:
- Bir temiz kazık yedim, diyor.