kapat
02.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Milliyetçilik

Yıl 1995, o dönemde daha küçük bir DSP'nin Genel Başkanı olan ve Meclis'te muhalefet sıralarında oturan Bülent Ecevit, İsrail'e bir gezi yaptı. Çeşitli görüşmeler yaptığı kişiler arasında Türkiye'yle ilişkili işadamları da vardı.

Bunlardan biri şöyle dedi: "Biz milliyetçiliği yeniden tarif ettik. Kim, ne kadar çok mal üretirse, ne kadar çok ihracat yaparsa, en milliyetçi olan, vatanını en çok seven odur."

Milliyetçilik, ulusalcılık, vatanseverlik gibi sözcükler bizde hep "bol kepçe" ve içleri boşaltılarak kullanılır. AB meseleleri konuşulurken bunların yanına yine aynı "boş"luğuyla ve içeriksiz halleriyle "kişilik" ve "onur" sözcükleri eklendi.

Bugün "milliyetçilik" veya "ulusalcılık"ın aslında çok somut ve açık bir içeriği var: Vatanını daha ileriye götürmek, halkının refahı ve özgürlüklerinin gelişmesi için çaba göstermek.

Atatürk'ün öngörüsü
Türkiye'de kişi başına ulusal gelir son 30 yılda iki kat bile artmadıysa, buna karşılık Batı komşuların kişi başına ulusal gelirlerini on yılda 2-3 kat artırmışlarsa, seninki "milliyetçilik" değil, "fasaryacılık"tır.

Milliyetçilik, üretimi artırmaktır; milliyetçilik, sosyal adaleti sağlamaktır; milliyetçilik, bütün gençlere iyi bir eğitim ve bu eğitimden sonra iş olanağı sağlamaktır; milliyetçilik, kültürel zenginliğinin farkında olmak ve bunu geliştirmektir; milliyetçilik, halkının her alanda en ileri standartlara sahip olmaya hakkı olduğuna inanmak ve bunun için çalışmaktır.

Mustafa Kemal Atatürk milliyetçiydi, en ileri standartların Batılı demokratik cumhuriyet ilkeleri içinde yeşereceğini gördü ve Türk toplumunun yönünü öyle çizdi. Mustafa Kemal'in Türk toplumu için öngördüğü ileri standartlar bugün, Avrupa Birliği'ni oluşturan ekonomik ve toplumsal ilkeler bütününde biraraya gelmiştir.

Bugün, büyük gibi görünen boş laflar "güçlü Türkiye"nin yolunu tıkadığı için Türk vatandaşları sınır kapılarında "ikinci sınıf" insan statüsünde bekleşmektedir. Avrupa Birliği, üye adayı ülkelerin birçoğuna vize zorunluluğu kaldırılmış durumdadır. Bulgarlar, Romenler, Polonyalılar, Kıbrıs Rumları "özgür dünya" vatandaşları olarak istedikleri ülkeye girip çıkmaktadır.

Milliyetçilik, kendi vatandaşlarının "özgür dünya vatandaşları" olmalarını sağlamaktır.

Onlar vatan haini mi?
Bugün bizim batımızda ve Avrupa Birliği'ne üye olmalarına çok az kalan ülkelerin yöneticileri "vatan haini" mi? Kendi ülkelerinde en geniş demokratik hakları sağlayan Bulgar, Romen, Macar siyasileri vatanlarını mı sattılar? Ülkelerinde enflasyonu yok etmeyi, üretimi artırmayı başararak ülkelerine ihanet mi ettiler?

Sağda ve solda olduklarını ve "ulusalcı" olduklarını söyleyen lafı bitmiş, ufku kalmamış, kafaları 1940 modeli takıntılarına sıkışıp kalmış küçük bir grup, son olarak "bizi bölmek istiyorlar" umacısıyla halkı korkutmaya çalışıyor.

Avrupa Birliği hiçbir ülkeyi, üye ya da üye adayı ülkeyi bölmedi. Tam tersine, yok olan sınırlar herkesi biraz daha birleştirdi. Kendi istekleriyle ayrılan Çekler'le Slovaklar da bu kez Avrupa Birliği içinde tekrar birleşecekler.

Milliyetçiliğin bugün tek bir tanımı vardır: Ekonomisi güçlü, demokrasiyi ve hukuk devleti ilkelerini özümsemiş, halkının refah içinde olduğu bir ülke için çalışmak; kültürel zenginliğine ve bütün vatandaşlarına güvenmek.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır