kapat
02.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Ünvan gaspı...

Eskstradan bir iş çıkmamışsa akşamları, gazeteden kopar, Cağaloğlu yokuşundan aşağı vurur, ya o canımın içi İstanbul lokantasını, ya da Sirkeci gar lokantasını mesken tutardık..

İstanbul lokantasındaki masada romanca Tarık Buğra ile yazar ve Peyami Safa'nın en yakın arkadaşı Vecdi Bürün, bir de Prof. Şükrü Baban önündeki bardağa konulmuş karanfiliyle hep hazır ve nazırdılar..

Ne muhabbetler, ne muhabbetler.. Ta ki Vecdi abi işin bokunu çıkartıncaya, tozutunkaya kadar..

Vecdi ağabey bir küçüğü devirdikten sonra Albay olurdu.. Hiç generalliğe terfi ettiğini görmedim.. Hep albay olurdu, o kadar..

Ve bizler de o zaman eğer daha önceden tüyme fırsatı bulamamışsak anamızın örekesini görürdük bi güzel.. Ayıkken dünyanın en beyefendi adamı olan Vecdi ağabey, Albaylık kisvesine büründüğünde canavar olurdu canavar..

"Esas duruşş!" diye narayı patlattığında, herkesler esas duruşta.. "Hizaya gel.." diye bağırdığında hepimiz hizada.. Ulan rakı mı içiyoruz, yoksam askeri eğitimde miyiz belirsiz.. Bizimle birlikte garsonlar dahil bütün lokanta.. Bir milli marşımız eksik.. Bir, "Süngü tak, hucüm.." demediği eksik.. Ne eder ne işlersin ki, hem yaşça büyüğümüz, hem meslekte ağabeyimiz.. Bir de en mühimi şarhoş.. O zamanlar edep erkan vardı.. Meslek büyüklerine saygı, olmazsa olmaz bir bir şeydi..

Ve hiç yolu yok, Vecdi abi bir küçük rakıyı üf etti mi muhakkak ama muhakkak Albay.. Aşağısı kurtarmıyor, yukarısına uzanamıyor..

***

Gazeteler yazdılar, geçenlerde İzmir'de Cemal Kılbaş diye birisi kendisine Diyarbakır DGM savcısı olarak tanıtıp etrafa caka satarken ve İzmir Emniyet Müdürü Halil Tataş'ı arayıp birisini göz altına almasını istedikten sonra foyası meydana çıkmış..

Ve anında polis tarafından araklanmış..

Lise mezunu olan ve Mersin'de çiftçilik yapan Kılbaş yakalandıktan sonra gerçeği öksürmüş:

"Her nedense her alkol alışımdan sonra kendimi büyük bi adammışım gibi hissediyorum.. Ben alkolluyken, bakan olduğumu bile söyleyebilirim.. Benim sorunum ruhsal.."

Şimdi Kırbaş nam bu yiğit, "Unvan gaspı" iddiasıyla 2 yıl hapis istemiyle yargılanacak..

Ee, yiğidin başına yazılan gelir..

***

Bu haberden mülhem, Vecdi ağabeyi anımsadım, Allah'ın rahmeti üzerine olsun..

Ankara Yedek Subay Okulu'nda kura kuyruğuna girdik.. Elimi torbaya attım çektim, karşımda oturan binbaşıya verdim.. Açtı baktı, "Nerede oturuyorsunuz teğmen?" diye sordu. Esas duruşta, "İstanbul, Aksaray kumandanım" diye cevapladım.. Binbaşı bir dakika süreyle yüzüne baktı, sonra konuştu: "Biraz daha gayret etseydin evine çekecekmişsin.."

Sonra öğrendim ki Rami'deki 23. Alayı şavulamışım.. O zamanlar Aksaray'dan Rami taş çatlasa 20 dakika.. Neyse biz gidip göreve başladık.. Bi ay sonra Irak'a bir ihtilal ve Kıral Faysal ile Başbakan Nuri Sait Paşa'nın katledilmeleri.. Bu iki kişi de o zamanın Başbakanı Adnan Menderes'in yakın dostları.. Anında bir sıkı yönetim ve benim tabur Taksim'e intikal.. Hani bildiğiniz Taksim.. Orada çadırlı ordugah kurduk.. Bütün bir yaz sefer kıyafetlerle.. Postallarımızın kokuları, İstiklal Caddesi'nde dolaşanlara burun tıkatıyordu..

Ve çadırlı ordugaha geçtiğimiz parkın içinde de bir açık hava meyhanesi..

Bir gece nöbetçi subaylık tutuyorum, kolumda pazubendimle, belimde silahla..

Vecdi ağabeyin o meyhaneye geleceği tutmuş.. Bir ufağını yutmuş yine bermutad albay.. Güzel Allah'ımın güzel işleri.. Bela nedense hep gelip bu fakiri bulur..

Vecdi ağabey, albay olarak kalsa iyi de, başlamış ileri geri konuşmaya.. Devamlı dolaşan assubaylar, çavuşlar var.. Meyhaneden ihbar etmişler. "Burada sahte bir albay var.." diyerekten..

Bizimkiler de anında havalandırmışlar.. Vecdi ağabeyi, benim çadıra taşımışlar.. Çünküm o gece nöbeti amiriyim.. Geldiler, dediler "Böyle böyle. Sahte bir albay yakaladık şimdi sizin çadırda."

Hep birlikte gittik.. Baktım yakaladıkları sahte albay bizim Vecdi ağabey..

Vecdi ağabeye pata durup bir selam çaktım.. Yanımdakiler altlarına yaptılar, teğmenin muhakkak bir bildiği var diye..

Ve tekmil birden: "Albayım özür dilerim.. Bir yanlışlık yapmış bizimkiler.. Buyrun efendim, sizi ciple istediğiniz yere bırakayım.."

Vecdi ağabey kükredi: "İstemez.. Ulan teğmen bu ayılara tembih et, bir daha böyle bir şey yapmasınlar.. Yoksa oyarım.."

Vecdi ağabey, benim oradan yırttı ama, daha sonraları bu Albaylık yüzünden karakollarda sabahladığı çok geceler oldu..

Ya, işte böyle bir hikaye..

İletişim için faks: (0212) 281 58 40



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır