Tanrılar ve tanrıçalar (!)
İstesek de istemesek de "magazin" adı verilen medya türü hayatımızın içinde. Televizyon ekranları ve gazeteler bu tip haberlerle, programlarla ve resimlerle dolu.
Birinden kaçsanız, ötekine yakalanıyorsunuz.
Sözüm ona herkes eleştiriyor; ama toplumda bir merak uyandırdığı da belli ki bunca kağıt, bunca mürekkep, bunca yazı, bunca film bu uğurda harcanıyor.
Hem yalnız Türkiye'de de geçerli değil bu kural.
Şimdiye kadar gezip gördüğüm bütün ülkelerde halk "magazin" denilen türe müthiş rağbet gösteriyor.
O zaman ciddiye alınması gereken bir şey bu.
Irk, dil, din ve cinsiyet ayrımı tanımadan milyarlarca insanın ilgilendiği bir alan üzerine düşünmek gerekiyor.
***
Bu tip program ve yayınların temel sorusu şu: Kim, kiminle yatağa giriyor?
Bu odak çevresindeki süslemeler, dedikodular, inkârlar, kabuller, öfkeler, kızgınlıklar ve kıskançlıklar, özünde bu soruya indirgeniyor işte: Kim kiminle yatağa giriyor?
Saçı başı ağarmış adamlar, gencecik kızlara mikrofon uzatıp soruyorlar: "Kalbiniz boş mu? Yoksa hayatınızda birisi var mı?"
Çünkü esas soru bu!
***
Magazin madem insanlığa ait bir unsur; o zaman konuyu daha dipten doruktan ele almak gerekmiyor mu?
Arapçadan geçen ve bizim de kullandığımız "mahzen" kelimesi "magazin" kelimesine kaynak oluşturuyor.
Fransızlar Araplar'dan alarak, içine bin bir türlü eşyanın, malın tıkıştırıldığı dükkânlara "magazin" (mağaza) demeye başlıyorlar.
Sonra da basında, her türlü eğlenceli haberin bir arada sunulduğu dergi türünün adı oluyor.
***
Peki, medya öncesi "magazin" yok muydu? Elbette vardı.
İnsanlar "magazin" ihtiyaçlarını, tanrıların ve tanrıçaların maceralarını konuşarak gideriyorlardı.
Çünkü insanlık tarihinde tek tanrılı dinler henüz çok yeni. Bilemediniz üç-beş bin yıllık bir kültür.
Onun öncesindeki on binlerce yıl, insanların pek çok tanrıları olmuş.
Yunan mitolojisini okuduğunuz zaman onun da bir tür "magazin" olduğunu görmez miyiz?
Hangi tanrı, hangi tanrıçayı kaçırmış?
Buna öfkelenen hangi tanrı, rakibini yaralamış?
Kim kime ne ceza vermiş?
Kim kiminle yatmış?
Bütün mitoloji bu!
İnsanlar binlerce yıl tanrıların ve tanrıçaların maceralarını konuşmuşlar.
Olympos dağında oturan tanrı ve tanrıçaların meraklı işleri, kuşaktan kuşağa aktarılmış.
Ama sonunda tek tanrılı dinlere geçince bu olanak alınmış ellerinden.
Artık insanlara benzeyen, onlar gibi aşık olan, kızan, kıskanan, intikam alan tanrı ve tanrıçalar yok ortalıkta.
Bu yüzden insanlar, eski tanrılarına benzer yeni tanrılar yaratmakta gecikmemişler.
Hele, televizyon denilen ve dünya tarihini değiştiren buluş ortaya çıkınca, bu tanrı ve tanrıça maceraları iyice çığrından çıkmış.
Tek fark Olympos dağı yerine, Olympos diskosundan haberler vermeleri.
***
Hayran olduğum düşünürlerden biri olan Joseph Campbell, "modern insanın yeni bir mitolojiye ihtiyaç duyduğunu" yazardı hep.
Çok haklı bir görüş.
Campbell bunu, elbette magazini çok aşan bir boyutta dile getiriyordu ama hafta sonu manken ve şarkıcı maceraları yazan dergileri eline alan binlerce insanı görünce, aklıma ister istemez bu düşünceler geliyor.
Çok tanrılı dönemin zihinsel tortuları olarak, kendimize yeni tanrı ve tanrıçalar yaratıyoruz.
Halk sürekli onların maceralarını konuşuyor.
Çünkü onlar Olympos dağında oturan ve ancak televizyon ekranında, milyonlarca kişiyle birlikte izlenebilen kişiler.
Güzel, çirkin, marifetli, zeki ya da aptal olmaları da önemli değil.
Mesele kendi gündelik hayatlarından ayrılan ve Olympos dağında oturan tanrı ve tanrıçalardan biri olarak görebilmeleri onları.
Bu yüzden sokakta, sıradan insanlar arasında bir tanrı ve tanrıçayı gördükleri zaman heyecanlanıyorlar.
Kutsal dağdan, yani kutsal ekrandan dünyaya inmiş bir ilahla karşılaştığında insan ne duyarsa onu duyuyorlar.
İlahın ayaklarına dokunabilmek için kendilerini telef etmeye hazır durumda, isteri krizleri geçiriyorlar.
Ama biliyorsunuz; bazı tanrıların ayakları, keçi ayaklı Pan gibi kıllarla kaplıdır ama bu bile Olympos ekranından inmiş birine dokunabilme sarhoşluğu yanında önemsiz bir ayrıntıdır.
Tanrıçalar ise zaten bu yazdıklarımızı sezgiyle bulup kendilerine "Afrodit" demiyorlar mı?
|