
Enflasyon dövizin 'fiyakasını' bozdu
Derviş'in, "TL hiç bu kadar değer kazanmamıştı" sözleri vatandaşın kafasını karıştırdı. Dolar 21 Şubat'a göre iki misli yukarıda ama enflasyon ihracat avantajını sildi süpürdü
Ekim ortasına doğru 1 milyon 640 bin liraya kadar yükselen doların artışının frenlenerek düşüşe geçmesi, büyük bir kesimde memnunlukla karşılanmıştı. Ancak, 'bunun da altı olmaz' denilen seviyeler birer birer aşılınca tedirginlik sesleri yükselmeye başladı. Bu sesler, ihracatçılardan geldi. Büyümede lokomotif olması beklenen bu sektörün temsilcileri, kurların ekim ayına göre yüzde 20'ye yakın değer kaybettiğini, yapılan hesapların anlamsız kaldığını duyurmaya başladı.
Türkiye İhracatçılar Meclisi'nde konuşan Devlet Bakanı Kemal Derviş de TL'nin biraz fazla değerlendiği kanısında. Derviş'in, "Dolar 1 milyon 640 lirayken hata dedik, bugün de biraz hata var. Türk Lirası, 1994 yılındaki bir kaç haftalık süre dışında hiç bu kadar değerlenmemişti. Üç, beş hafta içinde dengeye oturur diye düşünüyorum. Bizim de buna biraz yardımcı olmamız lazım. Merkez Bankası bir miktar döviz alabilir. Programda bu var" sözleri ihracatçıların yüreğine biraz su serpti.
NE DEMEK İSTİYORLAR?
Sokaktaki vatandaş açısından ise 'Türk Lirası hiç bu kadar değer kazanmamıştı' gibi bir cümle çok anlamlı gelmiyor. Çünkü 21 Şubat 2001 günü 688 bin lira ile alınan 1 doların fiyatı, 'düşmesine rağmen' hala 1 milyon 3 binin seviyesinde. Arada iki katı kadar fark var.
Oysa Bakan Derviş'in veya ihracatçıların vurguladığı sorun, TL'nin reel olarak değer kazanmasıyla ilgili. Ekim ayı ortasından itibaren enflasyon yükselmeye devam ederken, dövizin değer kaybetmesi, reel olarak Türk Lirası'nın değer kazanmasına yol açıyor. Merkez Bankası'nın sitesinde yayınlanan 'reel kuru efektif döviz kuru' endeksleri de son aylardaki bu değerlenmeyi gözler önüne seriyor.
1995 yılı baz alınarak hesaplanan 'TÜFE bazlı' yani tüketici enflasyonuna göre hesaplanan endekse göre Aralık 2001 sonu itibariyle TL yüzde 15.9 oranında değerlenmiş durumda. Ocak ayı enflasyon da açıklandığında, bu rakam yenilenecek. Ekonomistlerin yaptığı hesaplamalara göre yüzde 29 civarında değerli olacak. 'TEFE bazlı' yani toptan enflasyon baz alınarak hesaplanan endekse göre ise Aralık 2001 sonu itibariyle TL yüzde 5.9 oranında değer kazandı. Yapılan tahminlere göre, ocak sonu itibariyle bu rakam yüzde 17 civarında olacak.
NE ZARARI VAR?
TL'nin fazla değerlenmesi, en çok ihracatta rekabetin düşmesi açısından tehlikeli. Dünya ekonomilerinin durgun olduğu bir dönemde, yurtdışında bir mal satmak, eskisinden daha da zor. Fiyatta ciddi bir rekabet var. Sadece fiyat seviyesi değil, hızlı oynama hesap yapmayı zorlaştırıyor. Ufak bir düşüş, kâr marjını bir kalemde süpürüyor.
Döviz fiyatlarının hızlı düşmesinin yanı sıra, düşüş nedeni de sorun. Fon yöneticilerine göre bir miktar yabancı ve yerli sermaye, kısa dönemli olarak TL'nin faizinden yararlanmak için, spekülatif olarak döviz satıyor.
Bu tip işlemlerin tehlikeli, pozisyonların kapatılması, yani dövizlerin yeniden geri alınması sırasında ortaya çıkıyor. Satılan döviz tutarı ne kadar çoksa ve fiyat ne kadar 'fazla' düşmüşse, yukarı doğru hareket o kadar hızlı oluyor. Piyasada oynaklık artıyor, bu da tedirginliği yükseltiyor.
'Daha fazla düşerse tehlikeli'
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Tunca Toskay, ABD Doları fiyatının düşebileceği kadar düştüğünü bildirerek, "Daha aşağıya düşmesi ekonomi açısından olumsuz olur, çünkü, ülkemizde enflasyon halen yüksek" dedi. Abant'ta Turizm, Ekonomi, Bilimsel Araştırma ve Tanıtma Merkezi (TEBİAT) tarafından düzenlenen toplantıya katılan Bakan Toskay, dolardaki düşüşün Türkiye'deki ihracat sektörünü sıkıntıya soktuğunu söyledi. Toskay, "İhracatçılar, dolar yüksekken satış yaptılar, doların düşüşü devam ederse, ödemeler dolar bazında olduğu için bu sıkıntı büyüyecek" diye konuştu.
UZMANLAR NE DİYOR?
Oynaklığa dikkat
Şubat enflasyonu ile yüzde 10 oranında bir değerlenme daha olur. Sonra yavaş yavaş enflasyondaki düşüşle sorun azalır. Dolayısıyla cari işlemler açısından bakıldığında, paniğe yol açacak gibi değil. Bunun bir kaç nedeni var: Birincisi Türk ihracatçısının girdisinin büyük kısmı ithal. Türkiye, kurdaki reel olarak değer kazanma veya kayıptan, ekonomisi petrole bağlı olan Rusya gibi çok fazla etkilenmiyor.
İkincisi, Türkiye'de işgücü birim maliyetinde ciddi düşüş var. Ücret veya maaşlarda zam oranı düşük tutuldu veya hiç yapılmadı, işten çıkartmalar oldu. İşgücü maliyetleri enflasyon kadar artmadı. Bunun da birim maliyetlere olumlu etkisi oldu. Asıl sorun kısa vadeli sermaye girişinde. Bu tip sermaye girdiği kadar da hızlı çıkabiliyor. Kurlarda oynaklık artıyor, ekonomi şoklara hassas hale geliyor. Yarkın Cebeci/JP Morgan
Avantaj bitti
Kurlardaki gelişmeleri bir örnekle anlatmak konuyu daha anlaşılır kılabilir. Diyelim ki şubat krizinden önce bir yabancının Türkiye'de üretilmiş bir sepet malı alabilmesi için 700 bin TL, yani 1 dolar ödemesi gerekiyordu. Oysa aynı sepet mal başka ülkelerde 80 sent yani 560 bin TL. Dolayısıyla, TL "reel olarak" değerliydi: Burada 700 bin TL olan şey başka yerde 560 bin TL. İthalatın artması, ihracatın artmaması bunun en iyi göstergesi.
Krizden sonra 1 dolar 1 milyon 400 TL olunca, daha malların fiyatı artmadan artık aynı sepeti 50 cente almak mümkün hale geldi. Çünkü fiyatlar artmadı, sepet hala 700 bin TL. Kurların şimdi geldiği noktada, o bir sepet mal artık kriz öncesinde olduğu gibi 1 dolar değil, 1 doların da üzerinde! Faruk Selçuk/Bilkent Üniversitesi
|