Bitmesini istemediğim film..
Penelope Cruz Amerikan sinemasının zirvedeki kadın sanatçılarını bir dirsek darbesiyle kenara itip öne geçmeyi başardı. Şu anda iki filmi aynı anda bizde de gösterime girmiş durumda. Bu iki filmi tekniği, senaryosu açısından didikleyecek değilim ama hangisinin daha güzel olduğunu (bu nedenle bana kızacaklara da katlanarak) hemen söyleyebilirim.. Görmediği pek az sayıda film kalmış olan bir sinema aşığı olarak 'bitmesini istemediğim filmler' bana göre güzel filmdir (ki çok az sayıda film için bu sözü kullanırım..)
"Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini" gibi..
Türkiye'nin adının bizden kalma bir mayınla geçtiği 'Corelli'nin Mandolini'nde sizin kalbiniz de benimki gibi kıskançlıkla biraz burulacak. Benim kıskançlık duygularım sadece bu konuda belirgin şekilde öne çıkıyor. Yunanistan için nasıl dünya çapında bir reklâm yapılmış ancak bu kadar olur.
O adanın, o manzaraların daha güzeli bizde var. Kıyılarımızın her köşesi en az o kadar güzel.. Ama biz kullanamıyoruz, değerlendiremiyoruz.. Filmin konusu Türkiye'de geçseydi ve hatta biz çevirmiş olsaydık oraya bizi küçük düşürecek birkaç detay, birileri (çoğu kez kendi insanlarımız) tarafından yerleştirilirdi. Hiç değilse kahveye en çirkin, en kılıksız tipleri yerleştirirlerdi. Tarihi gerçekleri saptırırlardı.
Film bittikten sonra da çıkar "Tarihi tarihçiler tartışsın" salaklığını ileri sürerlerdi.
Herneyse, biz izliyoruz, onlar yol alıyor. Bu filmi kaçırmayın.. Sözüm özellikle romantiklere.
Tom Cruise'la, Penelope Cruz'un Vanilla Sky'ına gelince.. Diğer sürrealist öykülerde olduğu gibi filmin bir noktasında kopuyor ondan sonra hiçbir şey anlamamaya başlıyorsunuz.
Neymiş, aslında ölmüş de, dondurulmuş da, sonra uyandırılarak rüya yüklemesi yapılmış da..
Ve sonunda adam gökdelenin tepesinden atlıyor. Uçuşun tamamını izliyoruz. Halüsinasyon, bunalım, kriz ne ararsanız var. Türkiye'nin şu an ki gündeminde bir bu eksikti, o da tamamlandı.
Amerikan Sinema Sanayii büyük paralar harcayarak çevirdiği (senaryo sıkıntısı çektiği için aptal filmleri de..) pazarlamak için Oscar ödüllerini kullanmaya devam ediyor. Belki bu film de "American Beauty" gibi Oscar'ları toplar. Benden ise bir 'iyi' bile alamaz.
Çocuklarınızı kesin götürmeyin!
Yüreğimdeki Barış Şarkıları
Dün ne demiştik; Barış Manço'nun 40 yıllık müzik yaşamının en güzel parçalarını topladığı 'Mançoloji' albümü yaşamının da noktası olmuştu. Sanki onunla veda ediyordu sevenlerine..
Bizim de onu sevdiğimizi, özlediğimizi, gurur duyduğumuzu göstermenin zamanı şimdi. 3 Şubat'ta Mydonose Showland'de "Yüreğimdeki Barış Şarkıları" konserine katılın. Bugünün ünlü sanatçılarından onun şarkılarının farklı yorumunu dinleyin. Barış Manço'yu yaşatmak ona değil, kendimize, çocuklarımıza, müziğe yapacağımız bir iyiliktir, unutmayın.
Sanatçılar desteklenmeli
Gelirleri, açılacak olan Barış Manço Müzik Okulu için, yakında Vakfa dönüşecek olan B.M. Derneği'ne bağışlanacak konsere Sezen Aksu, Hülya Avşar, Nilüfer, Kenan Doğulu, Teoman, Kurtalan Ekspres ve daha birçok değerli sanatçı ve grup katılıyor. Diğer sanatçıların da büyük ölçüde katılımı bekleniyor.
Tarkan dışında.. Ne hikmetse Tarkan önce söz verip, parçasını da seçmesine rağmen son dakikada vazgeçmiş.. Türkiye'ye döndükten sonra tipinin yanında, değişen davranışlarıyla da hayranlarını şaşırtmaya devam eden Tarkan bu konsere katkı için yeterli neden göremedi mi acaba?
Yoksa diğer sanatçılarla aynı konsere çıkmak mı hoşuna gitmedi? (Michael Jackson'ın, Elton John'un bile yardım konserlerinde diğer sanatçılarla çıktığını unuttu herhalde..)
Hangisi olursa olsun, her iki nedende de iyi düşünmesi lâzım. Ne diyor Barış Manço; "Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, bir gün öder hesabı.."