
Temerrüt faiziyle barışı bozduk
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bazı bankaların borcunu ödeyemeyen şirketlere fahiş faiz uygulayarak mali sektörle reel sektör arasındaki barışı bozduğunu söyledi
Yıllardır bankacılık sektörünün reforme edilmesinin gereğini bile bile bugünlere gelindiğini söyleyen İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bankaların Fon tarafından devralınarak sistemde bırakılmasının da normalleşme sürecini uzattığını belirtti.
Tüm çarpıklıklara ve krize rağmen sektörde hala uluslararası standartta rasyoları tutturan pek çok banka olduğunu vurgulayan Özince, "Rasyoları tutturamayanların da devlet desteği almadan önce kendi kaynaklarını sonuna kadar zorlayacaklarına inanıyorum" diye konuştu. Özince bankacılık sektörünün dünü ve bugünü hakkında şu tespitlerde bulundu:
"Tercih serbest ekonomiyken, fiyatların belirlenmesinde kamunun iç borçlanma ihtiyaçlarının aşırı derecede fiyata ve arz -talebe olan hakimiyeti, mali piyasanın aritmetiğini zaten bozmuştu. Bunun zararı, maselef yüksek reel faizden yararlanan tasarruf sahiplerinden çok, faizi ödeyenler ve aracılık yapanlara yansıdı. Yani bankalara...
Ayrıca bir türlü mali sistemi derinleştirecek reformları yapamadık. Yani kayıt dışı ekonomiyle 'övündük', muhasebe, vergi gibi kayıt standartlarını uluslararası örneklerle uyuşturamadık. Ve kayıtlılar dışında, tefecilik gibi oluşumların çok fazla taban yaptığını gördük. Çok ciddi mevduatı kaçırdık. Başta döviz olmak üzere tasarrufların büyük kısmı sistem dışında yer buldu. Mali disiplini sağlayamadık.
Aslında bu gidişi gördük ve Bankalar Birliği platformunda ikazlarımızı sürekli olarak yaptık. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu'nun oluşmasından önce biz sistemi reforme etmeye başlayabilirdik. Geciktik. Bu nedenle stok sıkıntının artmasında kusurumuz var.
YOL YANLIŞTI
Ben Fon'a düşmüş bir bankanın çok fazla değer ifade etmeyeceğini söyledim. Kimi zaman çürük yumurtaya benzettim. Nitekim bu da gerçekleşti. Bankaların eski kanundaki yöntemle tasfiye edilmesi daha iyi olurdu. Malesef Fon'a devredilen bankaların sistemde kalması, likidite ihtiyaçlarının karşılanması için bir süre için dahi olsa başının çaresine bakmak durumunda bırakılması, hem onların faturasını büyüttü, hem de sistemdeki faiz yükünün normalleştirilmesi sürecini uzattı. Bu arada sağlıklı bankalar da fiyatlara uyum göstermek isterken sıkıntı yaşadı.
Bu arada kriz sırasında bazı şirketler dara düştü. Maalesef temerrüt faizi mantığı, ticari ve caydırıcı olmaktan çıktı, astronomik oranlara yükseldi. Böylece mali piyasada barış da olumsuz etkilendi. Öylesine fahiş faizler oluştu ki!
İş Bankası'nın sermaye desteğine ihtiyacı yok
Ersin Özince, İş Bankası'nın sermaye yeterlilik rasyosunun Eylül 2001 itibariyle 15.5 olduğunu belirterek, devlet desteğine ihtiyaç duymadıklarını söyledi. Özince, "Önce ortaklar sermaye koymalı" diyerek şu mesajları verdi:
"Türk bankalarının bu kadar restorasyondan sonra özkaynaklarını tamamen kaybettiklerini düşünmek yanlış. Hala herşeye rağmen tüm rasyolar açısından gayet başarılı, kredibilitesi uluslararası standartlara uygun bankalar mevcut. İş Bankası bunlardan bir tanesidir. Eylül 2001 itibariyle sermaye yeterlilik oranı yüzde 15.5'tir. Yılsonu itibariyle bu oranın daha yüksek çıkmasını bekliyoruz.
Ayrıca bankaların büyük çoğunluğunun yapılacak ikincil denetimlerden de geçebilecek durumda olduğuna inanıyorum. Hatta geçemeyeceğini düşünenler varsa da onların mali bünyelerini güçlendirmek için gerekli önlemleri sürekli almakta olduklarına inanıyorum. Yani Türk bankacılık sektöründe kalan unsurların her an çökecek müesseseler olduğunu düşünmek yanlış.
Hatta, 4 milyar dolara kadar ulaşacağını anladığım kaynağın da, mutlaka bu kadarlık bir özvarlık açığı belirlenerek söylenmiş olduğunu hiç zannetmiyorum. Bunu bir fon gibi telakki ediyorum.
Ve uygulamada, eğer gerçekten gerekiyorsa, bankaların öncelikle kendi imkanlarıyla, sermayedarlarının, gruplarının imkanlarıyla mali bünyelerini güçlendireceklerini düşünüyorum.
Bu desteğin verilmesi halinde haksız rekabet yaratılmamasını da hassasiyetle diliyorum. Çünkü bankacılık sektöründe yıllardır ne çektiysek, kamu-özel rekabetinden, limitsiz devlet garantisi verilmesinden çektik. Şimdi herkes kendi imkanını sonuna kadar zorlamadan, devlet desteği verilebileceği konusunda bir hassasiyet var. Ama otoritenin buna izin vermeyeceğine inanıyorum.
Ayrıca 'koltuk değnekli olan', olmayanla yarış etmemeli. Hiç değilse o durumda olanların biraz arkadan gelmesi gerekli. Destek sağlandığının duyurulması mümkün. Şeffaf bilançolar açıldığında da bunların görülebileceğini düşünüyorum."
Nadin TAŞCIOĞLU
|