|
|
İnsanların parası ile para kazanmak
Bankacılık; insanların paralarını toplayıp başkalarına satarak kâr etmek, deyim yerindeyse, "başka insanların parasıyla para kazanmak" şeklinde tanımlanabilir. Zor bir iş. Bu zorluğu azaltmak için bankanın yükümlülüklerine kamu tarafından karşılıksız bir şekilde garanti verilmesi durumunda ise, "ahlak riski" (moral hazard) denilen şey ortaya çıkar. "Ahlak riski", bankada "ahlaksız" bir durum olduğu anlamına gelmez. Sadece; bu örnekte, bankanın bilançosuna yeterli özeni göstermemesini, varlıklarının kalitesine dikkat etmemesini, aşırı riskli projeleri finanse etmesini ima eder.
"Yükümlülüklere getirilen garanti" denildiğinde, akla hemen "mevduat sigortası" gelmektedir. Oysa; asıl "ahlak riski" doğuran şey, bir bankanın "batmasına izin verilemeyecek kadar önemli" olduğunun düşünülmesidir. Bankasının "batmasına izin verilemeyecek kadar önemli" olduğunu düşünen banka sahip veya yöneticileri; hesapsız-kitapsız pozisyon almaya, haddinden fazla riskli projeler üstlenmeye ve geri dönmeme olasılığı yüksek krediler vermeye başlar. Bu anlamda, "kurtarılmaya değmeyecek kadar önemsiz" bankalar finanse ettikleri projelerde çok daha dikkatli, çok daha özenlidir, diyebiliriz
Gün gelir
Elbette, alınan aşırı riskin realize olma ihtimali "önemli" banka sahip ve yöneticilerinin canlarını sıkabilir. Bu can sıkıntısını gidermeye yönelik olarak, onları ferahlatacak, moral hocalığı yapacak, "üç ay daha bir şey olmaz, iyimserim, gülümserim" diyecek, risklere dikkat çekenlere "felaket tellalı-kara lensli" gibi isimler takacak "ağır uzman" bulmak zor değildir. Ama birgün alınan aşırı riskler realize olur. Yani; bankanın toplam varlıkları, toplam yükümlülüklerini karşılamaya yetmez. Artık, banka kağıt üstünde batmış ya da batmak üzeredir.
İşte tam o anda, kamu otoritesi bir karar vermek durumundadır. Bankanın batmasına izin verilmezse, yani bankaya yükümlülüklerini karşılaması için kaynak verilirse, var olan problem artarak sürer. Çünkü; bankanın sahip ve yöneticileri, gerçekten de, batmalarına izin verilemeyecek kadar önemli olduklarını görmüşlerdir. Eğer kaynak verilmezse, finansal sistemin ve buna bağlı olarak da ekonominin bir bölümünün bunalıma girme ihtimali vardır.
Kim kırdı bunu?
Kamu otoritesi olarak iyiniyetle, gönülsüz de olsa, gerekli kaynağı verebilirsiniz. O noktada, bankanın o hale gelmesinde sorumluluğu olanları teşhis ve "bir daha ortalarda dolaşmamalarını" sağlayacak şekilde teşhir etmeniz gerekir. O güne kadar yaptıkları işler "kitabına uydurulmuş" olsa bile, başka insanların parasına özenli davranmadıkları için. Sonra herkes görür: O noktaya gelinmesinde ağır vebali olanlar; iktisat ve finans analizlerini şaklabanlık yapma olarak algılayıp sunanlar, "Türkiye'yi sıcak para kurtarır" önermesi dışında birşey söylemeyenler, aşırı riskli pozisyonların şövalyeliğine soyunup sağa-sola küfredenler, yaptıklarını "ilgili bakan emretti, ben masumum " diyerek savunanlar, kamu bankaları üzerinden "akrabalara" kaynak aktarıp "verdiysem ben verdim" diyen pişkinler, artık bir daha insan içine çıkamaz hale gelmiştir.
Şimdi kamuoyu bir "banka kurtarma operasyonu" ve milyarlarca dolarlık kaynak aktarımı konusunu tartışıyor. Herhalde, sistemde sadece "batmasına izin verilemeyecek kadar önemli" bankalar kaldı! Kaynak aktarılacak o bankaları o hale getirenler ve moral hocaları hâlâ orada, öyle, hiçbirşey olmamış gibi oturacaksa, bu "kurtarma operasyonu" kimsenin "içine sinmeyecektir". Çünkü; yaşanan krizler bazı cilalı karizmaları çizmedikçe, biz daha çok kriz görürüz.
|
|
|
|