İşte bu çok güzel... Meclis'te kadınların pantolon giymesi tartışması...

Bence son derece yararlı bir tartışma...

Niye diyecek olursanız?

Kıymetli zamanımızı israf için birebir, birbirimize akıl vermek için birebir...

Meşrebine göre, muhafazakar veya devrimci takılmak için birebir...

Ve de sonunda yine anlaşamayıp gırtlak gırtlağa gelmek için birebir..

Siz ömrü hayatınızda, Türkler'in bilimsel bir konuyu tartıştığına tanık oldunuz mu?..

Bence o yüzden bu konu tam bize uygun...

Gerçi genç kızların başlarına bağladığı türban tartışmasına bile bir nokta koyamadık yıllardır; eşarp ile türban arasındaki politik ve ideolojik farkları bile belirleyemedik ama olsun, hiç değilse tartışmış ve oyalanmış olduk, fena mı?

Bize ne lazım bilimsel tartışma?..

Görmüyor musunuz ki, kazık kadar yazarlarla, Amerikan başkanı havasındaki tv yorumcuları boğaz boğaza geldiler, bankalara "sermaye yardımı"nın ne anlama geldiğini saptayacağız diye...

Kredi, öz sermaye, aktifler, faiz, genel ekonomik şartlar, enflasyon hesabı, batıklar, riskler derken, tartışma uzadıkça uzuyor...

Neticede Türkiye'ye özgü bir "saflaşma" beliriyor:

Hükümeti destekleyenler "hırsız" veya potansiyel dolandırıcı, karşı taraftakiler de "beyinsiz gerzek" safındalar.

Eee, ne anladım ben bu tartışmadan?..

Bir ülkenin önde gelen simalarının yarısı hırsız, diğer yarısı da gerzek olabilir mi? Mümkün mü bu, eşyanın tabiatı bakımından?..

Onun için ben, dandik tartışmaları bize daha uygun ve yararlı buluyorum, yüksek izninizle...

Hem bizimki gibi, müslüman sosyolojiler, "kadının örtünmesi" olayını çok ciddiye alır, hatta biraz da iç gıcıklayıcı bulur, tartışmasını da sever...

Sandalet giymişti de Merve kızın ayağı görünüyordu, hatırlayın, az kalsın kan gövdeyi götürecekti...

Bakın "sevimli" vekilimiz Ahmet Çakar, ölçüyü koymuş kendi kendine:

"Kadınlar Meclis'te pantolon giyebilirler. Yalnız kalçaları sarmayacak, üstündeki ceket boyu da basenleri örtecek... Hem pantolon sayesinde etek boyu krizinden de kurtulmuş oluyoruz."

Biliyorsunuz, bir dönem de etekboyu yüzünden, kadının dizi görüsün mü görünmesin mi şeklinde az kalsın cinayet çıkıyordu...

İnsana ve bittabi kadına zerre kadar saygısı olan bir cemiyet, aslında bu tür tartışmaları çoktan aşmış olmalıdır...

Ama hani o cemiyet, nerede? Yerini bilen, adını duyan var mı?

Hadi iyileş Barka!
Prof. Dr. Aykut Barka... Bu değerli bilimadamı, umarım ve dilerim ki bir an önce iyileşip ayağa kalkar.

Henüz çok genç...

50 yaşında, beyin damarlarında tıkanıklık var...

Barka gibi değerler, özveri dolu süreçlerden gelip yetişiyorlar.

Batı dünyasında bile çok değer ifade eden böyle bilimadamlarımız, "görelilik" icabı, Türkiye için çok daha değerli...

Şimdi hasta yatağında mücadele veren Aykut Barka'nın deprem öncesinde ve sonrasında, İstanbul için nasıl feryat ettiğini hatırlıyorum da ne düşünüyorum biliyor musunuz?

Bu çok değerli bilimadamını belki de bizim toplumun duyarsızlığı ve umursamazlığı yataklara düşürdü, beynindeki damarları tıkadı!..

İşte böyle, biz insanı sadece kanser etmeyiz, damarlarını da tıkarız!

Burası Türkiye!..

Burada, duyarlılığın bedeli çok ağır...

Ama yine de iyileş Aykut Hoca!..

Haydi!..

BÜYÜTEÇ
Açık Radyo'yu 15 gün kapatmaya uğraşıyorlar. Ömer Madra'da kabahat, radyonun adını "Kapalı Radyo" koysaydı keşke.