kapat
12.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Bakan Güneş suçlu

Mısır Büyükelçiliği baskınında şehit olan polis İrfan Kocabaş'ın eşi Sebatiye Hanım 22 yıl önce çektiği acıyı daha da derinden hissetti: Onları serbest bırakırken babasız çocuklarıma sordular mı?
Kanlı Mısır Büyükelçiliği baskınında Filistinli 4 gerillanın açtığı ateş sonucu şehit olan polis memuru İrfan Kocabaş'ın eşi Sebatiye Kocabaş, kocasının katillerinin serbest kaldığını SABAH'tan öğrendi. Sokak kapısının önünde kısa bir süre şaşkınlık yaşayan Kocabaş, teröristlerin af diye adlandırılan Şartlı Salıverme Yasası'ndan yararlanmalarına tepki gösterdi: "Neden cezalarını tam çekmediler? Benim yüreğimi yaktı onlar. Onları serbest bırakırken bana sordular mı? Babasız büyüttüğüm çocuklarıma sordular mı? Bugün bu haberle ikinci kez yüreğim yandı."

Sebatiye Kocabaş'a adı sanki özellikle verilmiş. Acılar karşısında sabır gösterebilsin, şehit eşin ardından çocuklarını yetiştirmeye sebat edebilsin, yıkılmadan ayakta kalabilsin diye...

Kendi deyimiyle 'Artık yaşamayı öğrendiği 22 yıllık acısı' dün SABAH'ın kamuoyuna duyurduğu haberle bir kez daha canlandı. Önce kanepenin ucuna oturdu. Sonra boş gözlerle bize yönelttiği "Neden?", "Kime sordular?" sorularının yanıtını alçak sesle kendi bulmaya çalıştı. Bulamadığı yanıtlar, gözlerinden birer damla gözyaşı olarak yanaklarına süzüldü.

O BENİM BÜYÜK AŞKIMDI
13 Temmuz 1979 gününe döndü düşünceleri... Olayın bir gece öncesinden başladı anlatmaya; onu son görüşünü, ona son bakışını yeniden yaşadı: "O sevgi insanıydı. Sevmek ve sevilmek onun hayatının vazgeçilmeziydi. En büyük tutkusu resim yapmak ve şiir yazmaktı. Bir çiçek için, kuş için şiir yazabilirdi. Benim resmimi yapardı. Ölmeden bir gün önce 'Ortalık bugünlerde çok karışacak' dedi. Ben, sağ-sol olayları diye düşündüm. 'Bugün, piknik yaptığımız yere gittim. Hava çok güzeldi. Ne olur ne olmaz. Son bir kez göreyim diye' dedi. O gece üçe kadar oturduk, sohbet ettik. Sabah sefer tasına yemeğini koyup, yolcu ettim. O sabah onu son görüşüm oldu."

Sebati Hanım, acı haberi aldığında hastaneye kaldırılmış. Dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'in teröristleri öpmesini sonradan öğrenmiş, "Anlam veremedim" diyor ve devam ediyor:

GÜNEŞ'E ÇOK 'AH' ETTİM
"Zamanla bazı şeyleri anlamaya başladım. Arafat Türkiye'ye gelmişti. Teröristler ve Hasan Fehmi Güneş, birlikte fotoğrafları çekilmiş zafer işareti yapıyorlardı. Neyin zaferi, bizim bakanın orada ne işi var? Niye onları korudu? Bu soruların yanıtlarını bulamıyorum. Eşim öldükten sonra Samsun'a ailemin yanına gitmiştim. Birgün Hasan Fehmi Güneş'in makamından aradılar. Ankara'ya çağırdılar.

Kalktım, Ankara'ya gittim, odasına girdim. Sırtını cama döndü, ellerini cebine soktu. 'Başınız sağolsun elimizden bir şey gelmiyor' dedi. Odasını terkettim. Hasan Fehmi Güneş'i öteki dünyada bile affetmem. Ona hep 'ah' ettim. Geçenlerde ilk kez Filistin Büyükelçiliği'nin önünden geçtim. Alt üst oldum. Yine önünde bir polis oturuyordu. Kötü bir kulübe... Çok ağladım."

İki kızı da polis oldu
Sebatiye Kocabaş, yaşadığı trajedinin en önemli ayrıntısını şöyle anlattı:

"Eşim öldürüldükten bir ay sonra öğrendim hamile olduğumu. 8 ay sonra kızım Songül dünyaya geldi. Şimdi 22 yaşında. O da babasının mesleğini seçti. Polis oldu."

Babası 13 Temmuz 1979 günü Mısır Büyükelçiliği'nde patlayan silahlardan çıkan mermilerle kanlar içinde yere yığıldığında, henüz annesinin karnında minicik bir cenin olan Songül bugün 22 yaşında. Babasını sadece annesinin anlattıklarıyla tanıyabilmiş. Suç ve suçluya nefreti, şehit babasına özlemi onu aynı mesleği seçmeye itmiş. Emniyet Genel Müdürlüğü'nde görev yapıyor. Ama o bir kanun insanı; kızgın değilse bile buruk; gözlerinden okunuyor...

Şehit polisin ailesindeki diğer polis de Sema. Babası öldüğünde henüz 4.5 yaşında olan Sema kardeşinin yol göstericisi olmuş sanki. İlk olarak o adımını atmış polisliğe. Şimdi TBMM Koruma Müdürlüğü'nde görevli. Evli, bir çocuğu var.

1996 YILINDA YAPILAN RÖPORTAJDAN

Davamız bitmedi
Türkiye'yi birbirine katan Filistinli gerillalar eylemlerinden tam 16 yıl sonra, Yeni Yüzyıl gazetesine konuşmuşlardı.

Tarih 13 Temmuz 1979... Yaşları 20'yi geçmeyen 4 Filistinli genç Ankara'daki Mısır Büyükelçiliği'ni bastılar, 2 kişinin ölümüne neden oldular, elçiliktekileri 45 saat rehin tuttular. Teslim olurken zamanın İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'i öpünce Türkiye siyasi krize sürüklendi. 1979 yılının gündemine bomba gibi düşen 19 yaşındaki 4 Filistinli terörist; Mervan Sebanu, Muhammed Ali Zerad, Hüseyin Abdullah ve Mustafa Beşaşi idama mahkum edildiler...

Yıl 2002... Hapse girdiklerinde 19 yaşlarında olan teröristler artık 43 yaşında. Af sayesinde tutuklu bulundukları Bilecik Hapishanesi'nden tahliye edildiler. Hayatlarının baharında, başka bir ülkenin hapishanesinde 22 yıl geçirdiler. Onlara sorarsanız bu yıllar onların mücadelelerine duydukları sadakatin göstergesiydi. 1996'da, yani eylemin gerçekleştirildiği 1979 yılından 16 yıl sonra yapılan bir röportajda, Filistinli eylemcilerin amaçlarından bir şey kaybetmedikleri ortaya çıkıyordu. Marvan ve Muhammed hedeflerini şöyle açıklıyorlardı: "Bize daha ihtiyaç var. Bizim davamız var, gideceğiz, bakacağız Filistin'e. Bayrağımız havada dalgalanıncaya, istiklal marşımız Kudüs'te çalınıncaya kadar devam edeceğiz. Yoksa gelecek kuşak da bizim gibi teneke evlerde doğacak..."

İşte Filistinli gerillalar Mervan ve Muhammed'le 1996 yılında Yeni Yüzyıl gazetesi tarafından yapılan dizi-röportajdan anekdotlar:

- İçeriden dış dünyayı takip edebiliyor musunuz? O zamanki Filistin'le şimdiki arasında ne gibi farklılıklar var?

O zamanlar çok karışıktı, şimdi düzeldi. Ha Sinop Cezaevi ha Gazze... İsrailliler isterse kapatıyor kimse dışarı çıkamıyor.

- Türk hükümeti ile nasıl bir anlaşma yaptınız?

Mısır'daki arkadaşlarımızın serbest bırakılması ve Filistin Konsolosluğu'nun açılması; bu ikisi kabul edildi. Bizim serbest bırakılmamız ise kabul edilmedi. Her bir idama 10 sene... Biz 16 seneden beri içerideyiz. Konsolosluk 'Bu siyasi mesele biz karışmak istemiyoruz' diyor.

- Çıktığınız zaman ne yapacaksınız, gerçi uzak bir şey ama...

Mervan: Hiç de uzak değil. Az da olsa Türk adaletine inancım var. Nereye gideceğimizi söylemeyiz. Çünkü mücadeleye devam edeceğiz. .

- İzak Rabin'in öldürülmesine ne diyorsunuz?

Mervan: Rabin bizim düşmanımızdı ama üzüldük. Çünkü amacımıza yönelik bir adım atılmıştı. Öldürülmesi bunun bedeliydi. Rabin'i biz öldürseydik kötü olurdu. Yahudi, Yahudi'yi öldürdü...

Şehit polisin seslenişi:
Çocuğuma...

Hayat güzel, oyna çocuğum

Giden geri gelmez küçüğüm

Sev, gül, eğlen

Hayat güzel, oyna çocuğum...

Bıktınsa atlı karınca var

Topaç, misket, top var çocuğum

Uçurtma yap, evcilik oyna çocuğum...

Sevmeyi bil, ama bir kere

Bastığın yeri gör her zaman

Batan çıkamaz bil çocuğum

Hayat güzel yaşa çocuğum...

Kırıl eğilme yavrum benim

İşte o zaman namus senin

Nem, şan, gün

Hayat güzel oyna çocuğum...

Leke silinmez sürülürse

Dönemezsin yol kötülükse

İtilirsin hem tepinirsin

Bil ve yaşa benim çocuğum

İrfan Sadık KOCABAŞ

24-04-1973

YARIN:
Bakan Hasan Fehmi Güneş: Filistinli gerillalarla tekrar görüşmek isterim...

Hale GÖNÜLTAŞ



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır