Bu sözümüz FKÖ lideri Yaser Arafat'a.. Yaklaşık bir buçuk yılı aşkın bir süredir, aralarında Ankara'nın da bulunduğu başkentler kendisine, "Hamas ve İslami Cihad terör örgütüdür.. Onları kapat.. Saldırıların sorumlularını yakala.. Haklarında yasal işlem yap" dedi..

Arafat kendisine bunları söyleyen herkese "Tamam, yapacağım" demesine rağmen, hiçbir ciddi adım atmadı.. Ve işler bugünkü noktaya geldi.. İsrail yönetimi, Arafat ile bütün ilişkisini kesti..

FKÖ liderinin hâlâ bir şansı olabilir.. O da, terörizme karşı gerçekten ciddi adımlar atmasıyla mümkündür.. Bu işin kaçarı, göçeri kalmamıştır..

O, bu ciddi adımları atarsa, o zaman Batı dünyası, İsrail yönetimine, "Arafat üzerine düşeni yaptı.. Sıra sizde" diyerek, barış sürecinin yeniden başlaması yönünde, baskı yapabilir.. Mutlaka da yapacaktır..

Burada önemli olan, "Arafat'ın gerçekten devlet kurmak isteyip istemediği.." Yani, Filistinliler'in geleceğini belirleyecek isim, Arafat olacak..

Filistin kontrolü altındaki bölgelerde üslenmiş olan terör örgütlerini, barış ve bağımsız Filistin Devleti'nin kurulması ilgilendirmiyor.. Onların hedefi İsrail devletini ortadan kaldırmak..

Ve herkesin gördüğü bu gerçeği Arafat'ın görmediğini söylemek, çok büyük bir yanlışlık olur.. Bu nedenle de, ilk kez geçen yıl Kasım ayında Washington'da Ortadoğu ile ilgili bir toplantıda dile getirdiğimiz "Arafat gerçekten devlet kurmak istiyor mu?" sorusu, hâlâ geçerliliğini koruyor..

Arafat bu terör örgütlerini ortadan kaldırmadığı sürece, bu darbeleri sürekli yiyeceğini bilmiyor mu? Bal gibi biliyor..

Biliyor ama, aynı, Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiği dönemde, Saddam'ın yanında yer alarak yaptığı o çok büyük hatanın bir benzerini de, şimdi yapıyor..

Arafat'ın içinde bulunduğu bu ikilemden mutlaka çıkması lazım.. Başka türlü, o topraklarda bir Filistin Devleti kurulması hayal olarak kalacaktır..

Yazık.. Dünyanın bu bölgesinde daha ne kadar zaman bu acılar çekilecek?

Bu kaçıncı?

Bizim medya, ki aralarında SABAH da var, ısrarla, insanları dinlerine göre tanıtıyorlar.. Örneğin söz konusu kişi, Türk vatandaşı İshak Bey ise, başına mutlaka, "Musevi iş adamı" deniliyor.. Ama Ahmet ise, başına "Müslüman iş adamı" ifadesi konmuyor..

Arkadaşlar, sevgili meslekdaşlarım: İnsanlar dinlerine göre değil, taşıdıkları pasaporta göre tanımlanırlar.. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde medya insanları, dinlerine göre ayırıp tanımlamaz.. Bazı ülkelerde üstelik bu, suçtur..

Türk medyası artık bu yanlışı yapmaya son vermeli.. Gazetelerin Genel Yayın Yönetmenleri, Yazı İşleri Müdürleri, bunu, sayfa sorumlularına sıkı sıkı tembih etmeli.. Ve ardından da takip etmeli..

Sonra Basın Konseyi ve Gazeteciler Cemiyeti gibi kurumlar bu konuda devreye girmeli.. Bunun yapılmaması gerektiğini açıklamalı.. Basın Konseyi'nde hemen her gazeteden önemli isimler var.. Başında da Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi ağabeyimiz.. Bu konuda açıklama yapmalılar.. Medya'nın, 21'inci yüzyılda bu ayıptan kurtulmasında Basın Konseyi'nin de payı olmalı diye düşünüyoruz.. Uygarlık bunu gerektiriyor..