Cumhuriyet 1923'te kuruldu. Süleyman Demirel 1924'te doğdu.
Bülent Ecevit 1925'te dünyaya geldi.
Demirel ve Ecevit 1960'tan birkaç yıl sonra, Beatles'ın ünlü mısraı ile "with a little bit of help from my friends" (biraz da dostlarımın yardımı ile), Türkiye'nin kaderine hakim oldular.
İşte bu dönemin kısa ve öz bir bilançosu.
1960'tan bu yana Türkiye'de dört askeri darbe yapıldı. Uluslarası Para Fonu ile 18 stand by anlaşması imzalandı (şimdi imza tezgâhında bulunan dahil.)
Biri 1980'den önce, diğeri sonra olmak üzere on binlerce kişinin hayatına ve on milyarlarca dolara mal olan, iç savaşa yakın çalkantılar yaşandı.
Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir 15 üyeli Avrupa Birliği ortalamasının dörtte biri kadardır.
Askeri müdahalelere, siyasi kadroların kalitesizliğinin yarattığı tıkanıklıklar neden oldu.
IMF'in müdahalesini gerektiren ekonomik krizlere, kalitesiz siyasi kadroların beceriksizliği ve kendi çıkarlarını halkın çıkarlarının önünde tutmaları yol açtı.
İç savaşa yakın çalkantılara kalitesiz siyasi kadroların refahı ülke sathına yayamaması, demokrasiyi yerleştirememesi neden oldu.
Türk halkı yoksul olabilir ama onu yöneten siyasi kadrolar zengindir.
Dünyanın neresinde, yukarıdaki bilançodan
sorumlu olan kişilerden biri iktidarda olur, diğeri ise iktidara dönmek üzere ter döker?
Dünyanın hangi ülkesinde seçmenler yıkarıdaki bilançodan sorumlu politikacıları ciddiye almaya devam eder?
Böyle ülkelerin kurtuluş ümidi var mı?
Bir halk, tekrar tekrar kaç defa kandırılmasına izin verebilir?
Cahilliğin tedavisi var mı?