Dinçer Sezgin, Radikal Kitap Eki'nin 16 kasım tarihli 35. sayısında
Adam Yayınları arasında çıkan "şimdilik" son şiir kitabım "Şimdi:
Haberler" üzerine kapsamlı bir yazı yayımladı. Teşekkür ediyorum.
Sezgin, "Şimdi: Haberleri" özetle "namuslu gerçeklerin şiiri" olarak
tanımlıyor ve sözü bir ara şiir kitaplarımın adları üzerine getirerek
şöyle diyor:
"Refik'in kitaplarına koyduğu adları hep sevmişimdir; 'Kuş Tufanı',
'Hücremde Ayışığı', 'Nereye Uçar Gökyüzü', 'Çırak Aranıyor', 'Çaylar
Şirketten', 'Siyah Bir Acıda' hemen aklıma geliverenler. Kitap adları
ayrımına vardırmadan sanatçıya bir sınır çizer."
Şimdi, şair itiraf ediyor.
İlk şiir kitabım "Kuş Tufanı", Halil İbrahim Bahar, Sait Maden ve
Bekir Yıldız'ın imecesiyle yayımlanmıştı. Ben, içinde "serserilik"
kelimesi geçen uzun bir ad yakıştırmıştım.
Ne ki, o sıralar Cumhuriyet gazetesinde birlikte çalıştığımız şair
Kemal Özer, kitabın son okumasını yaparken, "Acıyla" başlıklı
şiirimde geçen "kuş tufanı" mısraını görünce, "Serseriliği falan boş
ver, kitabının adı 'Kuş Tufanı' olsun" demişti. Öyle de olmuştu.
İkinci şiir kitabım "Hücremde Ayışığı"nın isim babası ise Cem
Yayınevi'nin kurucusu Oğuz Akkan'dır.
Bu kitabımda yer alan şiirler, "Yeni a" dergisinin yazı işleri
müdürlüğünü yaptığım 12 Mart'ın karanlık günlerine denk düşmektedir.
Sanırım "Yaşadığımız Günler" benzeri bir ad koymuştum. Fakat Oğuz
Akkan'ın şiir kitapları için şöyle bir ilkesi vardı: Kitabın adı,
mutlaka içerdiği şiirlerin birinden kaynaklanmalıdır. Bu yüzden de
çok beğendiği "Hücremde Ayışığı" şiirini ada olarak seçti, ben de
itiraz etmedim doğrusu...
Bundan öte, "Şimdi: Haberler" dahil bütün şiir kitaplarımın adları,
barındırdıkları şiirler "kitap" düzeyine geldikten sonra böylesi
tesadüflerle konuldu. Ama, şimdi ilk kez daha şiirlerini yazıp
tamamlamadan yeni kitabımın adını seçmiş bulunuyorum: Şair Hayata
Küstü...
Şu ekonomik krizden kurtulup rahat bir nefes alırsam, bu "Şair Hayata
Küsme" de olabilir.
Elyazmasından baskıya geçen yayıncılık, hayatı anlama ve aydınlanma
yolunda "kitap"tan sonra "dergi"yi keşfediyor.
Bizde de Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarından Cumhuriyet'e,
oradan da günümüze uzanan bir zaman diliminde çok sayıda dergi,
toplumsal ve düşünsel hayatımızda kitaplar kadar, hatta kitaplardan<
çok daha fazla etkili oluyor.
İşte, Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi
Sergi Salonu'nda 14 aralığa kadar sürecek "101 Dergi" sergisi de
dergilerimizin zengin dünyasından küçük bir seçkiyle Türk
dergiciliğinin serüvenine yeni bir bakış yöneltmeyi amaçlıyor.