Türkiye'de sürümü en hızlı olması gereken fırça diş fırçasıdır. Elli milyon kişi her yıl iki diş fırçası alsa, yüz milyon diş fırçası eder.
Tanesi ortalama binbeşyüz liradan yüzelli milyar liralık bir satış.
Her fırça yüzde yirmibeş kâr bıraksa... Otuziki milyar beşyüz milyon liralık bir kazanç...
Günde yüz milyona yakın bir para...
Ne yapmalı ki yılda Türkiye'de satılan diş fırçası beş milyon bile değil.
Yüzde altılık bir kalkınma hızına ağızlarımız ayak uyduramıyor.
Mide ağrılarındaki yaygınlığın bir nedeni kızartmalarla, baharatlı yemeklerse, bir nedeni de ağızlardaki bozukluk...
Politika üstünde düşünce yürütenleri bir ağız kontrolünden geçirtseniz, yüzde sekseninin dişlerine bakmadığı çıkar ortaya...
At, eşek gibi binek hayvanlarını satın alırken bile dişlerine bakarlar.
Ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda iddiası olanların ise, diş muayenesinden geçirilmemesi büyük sıkıntılar yaratmıştır geçmişte.
Millet, birçoğunun ağzının kokusunu çekmek zorunda kalmıştır.
Bundan şu kuralı çıkartabiliriz:
- Diş fırçası satışlarının düşük olduğu toplumlarda, insanlar kendilerini yönetmek isteyenlerin de ağız kokularını çekmek zorunda kalırlar.
Gerçi yönetme ihtirası, biraz da sağı solu fırçalamak tutkusundan gelir ama; fırçalamaya önce kendi dişlerinden başlamakta yarar vardır.
Atatürk günde iki kez dişlerini fırçalardı.
Onun izinden gittiklerini söyleyenler, dişlerini fırçalamada, aynı özeni gösterememişlerdir.
Göstermiş olsalar, diledikleri yerlere gelemedikleri, yahut bir kıyıda unutuldukları zaman; hiç değilse diş macunu reklamı yapmak için çıkabilirlerdi ekranlara.
Ağızları bozuk olduğundan ötürü bu kadarını dahi öngörememişlerdir.
Kırsal kesimdeki diş doktoru sayısı da, "çağdaş uygarlık düzeyi"nde değildir.
Nutuk atmak için köy kahvelerine kadar giden siyasetçilerden hiçbiri, o köyde bir yıl içinde kaç diş çekilmiş olduğunu dahi bilmez... Bunları kimlerin nasıl çekmiş olduğunu da bilmediği gibi...
Ya protez sorunu? Milletin yola, suya, elektriğe, telefona olan ihtiyacı kadar, takma dişlere de ihtiyacı vardır.
Bir parti ortaya çıksa da:
- "Öncelikle diş sorunlarınızı çözümleyeceğiz" dese, muhteşem bir oy patlaması yaratırdı.
Ne yapacaksınız ki, dişli politikacılar, dişsiz köylülerin durumundan hiç mi hiç anlamazlar.
Isırıcılığın kendi tekellerinde kalması yeter onlara...
Bunun nasıl bir Atatürk'çülük olduğunu anlama olanağı yoktur.
Demek ki, kalkınmamızın sembolü olmaya sade barajlar, santrallar, boğaz köprüleri yetmiyor. Diş fırçasına da gerek var.
Atatürk ne demişti:
- Önce kafalarımızı düzeltmeliyiz.
Kafalarımızın görüntüsünü berbere giderek de düzeltebiliriz ama; işe diş fırçasından başlamak daha radikal olur.
Çağdaşlık yarışında en büyük adım diş fırçasından geçiyor.
Ne mutlu dişlerimi fırçalıyorum diyene...
Not: 13 yıl önce yazılmış bir yazı... "1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10"dan...