Eski servetini ve gücünü yitirmiş bir aileden geliyordu Sezar.
Roma o zamanlar Cumhuriyet'ti. Sezar ise cumhuriyetin en yüksek basamaklarına çıkmayı hedeflemişti.
Asker oldu... Uzun süre başkentten çok uzakta askeri görevler üstlendi ve o topraklarda güç kazanmayı tercih etti. Halk savcısı ve muzaffer bir komutan olarak İsa'dan önce 59 yılında Roma'ya döndüğünde gücünün doruğundaydı. Konsül seçildi senato tarafından...
O fethetmeyi seviyordu: Britanya'ya kadar yürüdü, karşısına çıkan herkesi kılıçtan geçirdi.
Bir de söylev vermeyi seviyor, etkileyici konuşmalar yapıyordu. Siyasal konularda çok katıydı; insanlara karşı çok yumuşaktı... Ayrıca olağanüstü bir enerjisi vardı Sezar'ın; aynı anda bir çok görevi yapmaya bayılıyordu.
Konsül olunca, kendisini oraya getiren senatonun her kararına karşı çıkmaya başladı.
İş öyle bir hale geldi ki, sonunda senato Sezar konsüllüğü ve komutanlığı bırakmazsa, kendisini "halk düşmanı" ilân etmeye karar verdi...
Geri adım atarsa Başkent'in işini bitireceğini düşünen Sezar, Roma'nın üstüne yürüdü askerleriyle!.. Ezici bir zafer kazandı.
Diktatörlüğünü ilan etti. Ve Sezar'ın imparatorluk dönemi başladı.
Ancak danışmanlarına ve Roma'nın ileri gelenlerine aldırmadan ülkeyi yönetmekte ısrarı, Sezar'a karşı tepkilerin yükselmesine neden oldu. Kimi komutanlar ve siyasiler Sezar'ın kendi şanını, Roma'nın şanından üstün tutmasından rahatsız oluyordu. Sezar zaman zaman Mısır'ın tatlarını Roma'ya üstün tuttuğunu söylüyor, sık sık başkenti terkediyordu ki, bu da tepkileri büyütüyordu.
Ama halk tarafından hâlâ sevilen Sezar'a açık açık karşı koymaya kimse cesaret edemiyordu.
Bir gün 60 suikastçı Sezar'ın işini bitiriverdi.
En güvendiği insanlardan biri olan Brutus onu arkadan bıçakladı.
"Et tu, Brute" (Sen de mi Brutus?) dediği rivayet edildi Sezar'ın...
Sonra...
Sonra Roma'nın "baba"sı yokken, onu öldüren "çocuklar" birbirlerine girdiler. İç savaş tam 13 yıl sürdü.
Fatih Terim olayını değerlendirirken ve Milan'ın yaptığı çirkinliği yorumlarken aklıma Scala geldi.Terim'e yapılanlar 'ırkçılık' mı, 'medeniyetler çatışması mı?' türünden fazla büyük sorular soruyoruz ya medya olarak...
Ben de İtalyan teknik adam Scala'nın Türkiye'den gönderiliş biçimindeki tatsızlıkların da hatırlanmasının olayları anlamak için daha yararlı olacağını düşünmeye başladım.
Bana kalırsa modern futbolun acımasız çarkları asgari medeniyet ölçülerinden gitgide uzaklaşıyor. Eee, işin içinde yok yok! Siyaset var, dünya çapında 350 milyar doları hüüüp eden futbol endüstrisi var, acil başarı ihtiyacı ve başarının iktidara tedavülü var... Kolay mı dürüst, açık, medeni olmak!
İşte bu yüzden, en güçlü teknik direktörler bile bu çarkların arasına sıkışıp kalıyorlar!