kapat
01.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 MEDYA
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
"Kahkaha II" ve "kahkahasız" toplumlar ayırımı...

Toplumlardaki "kahkaha" oranları üstünde henüz yeterli bir inceleme dönemine geçilmedi.

Örneğin İran'da "kahkaha" oranı ne kadar, İtalya'da ne kadar, Peru'da ne kadar, Kanada'da ne kadar kimse bilmiyor.

Vaktiyle Türkiye'de de geleneksel olarak "büyükler", çocuklara özgü doğal neşeyi, sürekli iğdiş etme seferberliğindeydiler.

Dikkati çekecek ölçüde kahkaha ve gülen çocuklara; çatık kaşları, asık suratlarıyla hemen karşı çıkar ve onların kahkahalarını, azarlı bir sesle boğmaya kalkarlardı:

- Çok gülen, çok ağlar, unutma..

Okul sıralarında da öğrencilerin gülmesi hoş karşılanmazdı. Bazı hanım öğretmenler bile, gülen bir öğrenci görünce, hemcinslerini de aşağılayan bir öfkeyle sorarlardı:

- Karı gibi ne gülüyorsun öyle?

Kahkahasız yaşamaya kendilerini mahkum etmişlerin başında, Hazine'den geçinmeli "rical-i devlet" takımıyla; sarıklı, sakallı din adamları gelirdi. Onlar için kahkaha, otoriteyi bozan sesli bir osuruk gibiydi.

O dünyalarda mizaha eğilimli olmak, "gayrı ciddi olmak" sayılır ve hafife alınırdı.

Düşünce suçundan cezaevlerine düşmüş yazarlar da, sonunda ancak mizah dergilerinde olanak bulur ve "gayrı ciddiler" kadrosunda biraz oksijenlenebilirlerdi...

Tan'daki eski fıkralarına bakıldığında ne Aziz Nesin'in mizahçılığı tam bir rastlantıydı, ne Rıfat Ilgaz'ın, ne Sabahattin Ali'nin...

Sadece oralarda yazmalarına göz yumulmuştu.

Sanırız ki, bir süre sonra toplumlar; sade "gelişmiş" ve "az gelişmiş" olarak değil, aynı zamanda "kahkahalı" ve "kahkahasız" diye de ayrılacak ikiye..

Ve "kahkahasız" toplumların analizleri yapıldığında; sade yoksulluk, yalan ve talan çıkmayacak ortaya.. Kendi "hipnozlarını" yeterince ırgalayamamış olmak da, gelecek evrensel gündeme..

Eski Yunan uygarlığı, ünlü düşünürleri ve tiyatrolarıyla kendi "hipnozlarını" yeterince ırgalayabilmişti..

Ve ilkçağ uygarlıklarını, bin yıl boyunca reddeden Kilise; mimarların, heykelcilerin, ressamların öncülüğünde; ilkçağlardaki akılcı ve estetik birikimlerle ilgilenmeyi, "günah" saymaktan vazgeçince; o görkemli Rönesans dönemi başladı... Bir bakıma "kendi ortaçağ hipnozlarını" ırgalayabilme dönemi...

Gerek yazarlık, gerek tiyatro; Rönesans'ın bahçelerinde köklenerek geldi günümüze... Aynı zamanda "kahkahalı" toplumları da yaratarak..

Kendi rönesanslarını oluşturamamış; kendi "hipnozlarını" ırgalama dönemine geçememiş toplumlar; sade yalanlarla talanların çöküntüsüne uğramadılar; kahkahasızlığın da kör kuyularına gömüldüler...

Küreselleşme süreci, kahkahasızlığı da süpüreceğe benzer...

Bütün sorun "ulaşımın" biraz daha hızlanmasında..

Denizlerin altından, havası alınmış uzun tüpler içinde, saatte 45 bin Km. hızla giden füze trenler, devreye girdiğinde... Ve Yemen'le Brezilya'nın arası yarım saate indiğinde; kahkahasız Araplar da şenlenecek ve hep birlikte samba yaparak gideceklerdir namaz kılmaya..

Uzaklardan bakıldığında; kadınlarda kahkaha daha da çabuk bitiyor gibi... Özellikle kendi aralarında cıvıltılı bir kahkaha perisi gibi olan genç kızlar; zaman geçtikçe, nasıl da yüreklerinden kopan o eski kahkahaların dışına düşüyorlar. Dudaklarındaki gülücük, yapıştırma bir kibarlık gülücüğünden ibaret kalıyor...

Yaşamlarındaki "keşke..."ler, çok mu hızlı artıyor, kimbilir?

"Ağır ol da molla desinler" anlayışının, asık suratlı egemenleri; tabu'larla dogma'lara karşı çıkan ve hipnozları ırgalayan tiyatro dünyalarıyla, düşünce bayraklarından ne kadar hoşlanırlar ki?

Ve kendileri de kahkahasız toplumlar üstünde tünemiş, akbabalar gibi yaşarlar...

Bundan 130 yıl önce de Ziya Paşa, kahkahalı ve kahkahasız toplumları şöyle ayırıyordu:

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler

kâşaneler gördüm

Dolaştım milk-i İslamı bütün

viraneler gördüm!

Oysa kahkahasızlık, asla kaderi değildir İslamın... "Kahkahalı" ve "kahkahasız" toplumlar ayırımı, daha çok kurcalanacağa benzer ilerde...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır