kapat
01.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 MEDYA
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

DAUM'U ANLAMAK MÜMKÜNMÜ?

HAŞMET BABAOĞLU

Ben anlamıyorum! Daum'un sürekli futbolcu isteyerek ne yapmak istediğini anlamıyorum. Maddi olanaksızlıklar yüzünden hiç transfer yapmadan lige başlamış bir takım değil ki Beşiktaş!Öyle ya da böyle Daum'un istediği yabancılar transfer edilmiş ve lige öyle girilmiş...
Üstelik Beşiktaş Avrupa kupalarında yok. Yani "Avrupa'da mücadele etmeye uygun olmadığı çıktı kadronun. Bu kadronun kalitesi, yaratıcı gücü ve iyi yedek futbolcu desteği yok" diyecek bir durum söz konusu değil...

Eee?..

Durmadan "Olmadı!.. Yeni futbolcu isterim" demenin alemi var mıdır?

Her başarısız sonuçtan sonra yaptığı basın toplantılarında "yeni oyuncular alınması gerektiğini" söyleyerek Daum, elindeki futbolcularla arasındaki güven bağını zayıflatıyor...

Yönetim de sürekli yeni futbolcu arayışı peşinde!

Sorun ucuza adam alıp, pahalıya eldekileri satmaksa yönetimden birisi Daum'a demeli ki, "Bizimki ekonomik bir operasyon! Hep oyuncu ihtiyacından söz ederek ortalığı bulandırma, futbolcuların moralini bozma!"

Yoksa Beşiktaş'ta hiç alışılmadık bir yöne doğru; bir zamanların "Anlamsız transferler rekortmeni" Fenerbahçe'sine doğru mu yol alınıyor?

Eğer öyleyse, durun!..

Hemen durdurun bu süreci!

Ben, Daum'un geçmiş başarılarından, kalitesinden ve şu sırada Türkiye'de başarılı olmanın onun için ne kadar değerli olduğundan hiç kuşku duymadım.

Ne var ki, sanki Daum artık kendinden ve Beşiktaş'taki işinden kuşku duyuyor!..

Bir teknik direktör kendi kendine kaldığında, "Şu İstanbulspor 4 gol yemiş. Benim takımım 18. Benim defans oyuncularım bu kadar mı kötü? Ben nerede yanlış yapıyorum?" diye sormaz mı?

Cevabı aklından geçirince sıkılmaz mı?

Bu soruyu kendi kendine sormuyorsa, yönetimden birileri Daum'a sormaz mı? Daum'un bu açıdan Scala'ya göre dokunulmazlığı mı var?

"90 Dakika" programında İstanbulspor defansı örneğini verince bazı Beşiktaşlı okurlarım mektup gönderip "Ama İstanbulspor defansı iki yıldır bir arada oynuyor" tezini öne sürdüler ve Daum'u savunup Beşiktaş defasında oynayan futbolcuları yerden yere vurdular!

Gerçek öyle değil, ama diyelim ki İstanbulspor iki yıldır aynı defansla oynuyor olsun. Beşiktaş'ın bu şansı yok muydu? Çok daha fazlasıyla vardı. Peki neden istikrarı bozarak daha da istikrarsız bir savunma yarattı Daum?..

Kaldı ki, İstanbulspor savunmasında geçen yıl fundamentali çok iyi bir futbolcu, Moura vardı, Recep vardı, şimdi yardımcı antrenör olan Gökhan vardı... Bu yıl aynı defansa Zobanoviç, Saffet geldi.

4 gol yiyen İstanbulspor defansıyla, sezon başında çok az gol yemeyi planlamış olmasına karşın şimdiden 18 gol yiyen Beşiktaş defansı arasındaki fark kalite farkı filan değildir. (Bence Beşiktaş'ın defans kalitesi daha yüksek)

Bu, taktik-teknik farktır. Aykut Kocaman ile C. Daum'un farkıdır.

Olay budur!

Bu kadar açıktır...

Ve Daum hâlâ yeni adam istiyor, adam arıyor! Allah Allah!..

Yaralı futbolculara merhem: Lucescu

Lucescu şöyle övülüyor, böyle eleştiriliyor, hepsi tamam! Hepsini anlarım. Ama bir özelliği var ki, asıl onun için ayağa kalkıp alkışlamak geliyor içimden.

Yetenekli futbolcuları çürütmek, küstürmek, çöpe atmak kolaydır.

"Ben kendi değerimi bilmek istemiyorum" dercesine davranan futbolculara tekrardan değer kazandırmak da, Allah'ı var, gerçekten zordur.

Lucescu'yla Sergen arasındaki ilişkiye dikkat ediyor musunuz?

Hiçbir takımda tutunamayan Sergen'den nihayet gerçek bir yıldız doğuyor. Lucescu'yu eleştirenlere soruyorum; Bunda hiç mi payı yok?

Şimdi Ayhan'a bakıyorum: Yıllardır modern futbolu unutmuş gibi görünen, taraftarlarca hırpalanarak ruhen yaralanan eski Ayhan'dan yeni bir futbolcu doğmak üzere!

Hani neredeyse 'Daha çabuk, daha hızlı bir Tugay'a sahip olacak sarı kırmızılı takım...

Galatasaray'ı yaralı futbolcuların rehabilite edildiği, yaralarına derman olunduğu bir futbol yuvası yapan Lucescu futbolseverlerden kocaman bir 'bravo'yu hak etmiyor mu?

Barthez, Fevzi ve takım oyunu

Kalecilerin hatalı gol yemeleri dünyanın her yerinde çok tartışılır. Normaldir.

Ancak Fevzi olayında olduğu gibi, "hatalı gol" yiyen kaleciden yola çıkarak bütün bir takımın kaderi üzerine yorumlar yapılmaz.

Bir takımın kötü gidişinin bütün sorumluluğu kalecinin yediği gollerin üzerine yıkılmaz.

Şu sıralarda İngiltere, Manchester United ve Fransa Milli Takımı kalecisi Barthez'i tartışıyor.

Hem de ne tartışma! Yediği gollerle dalga geçiliyor, o gollerin görüntüleri kliplere konu oluyor.

"Öteki dazlak Stam satılınca, 'sıra kendisine geldi' diye morali bozuldu" şakası yapan futbol dergileri mi ararsınız; Blanc gibi "Zaten süper bir kaleci değildi" diye açıklama yapan eski takım arkadaşları mı ararsınız; "Maçlar dışındaki yaşam tarzı arkadaşlarının hakkında çok dedikodu yapmasına yol açıyor ve bu da moralini bozuyor, hatalı goller yemesine neden oluyor" diyen ciddi gazetelerin ciddi yorumcuları mı... Herkes tartışmanın içinde...

Ama Alex Ferguson bu eleştirilere karşı çıktı ve "İyi kaleci iyi kalecidir, hatalı gol yemeyecek diye bir kural yok! Fakat defansımızda sorunlar var" dedi.

Fevzi tartışılırken Bako'nun, Zalad'ın, Engin'in, Zafer'in yediği golleri unutanlara dışardan bir hatırlatma olsun diye yazdım bunları...

Engin, Adem filan bir zamanlar "Ligin en az gol yiyen" kalecileriydi. Ama gol yediklerinde de tribünlerin saçları dimdik olurdu.

Futbol takım olarak oyanır. O zamanların Beşiktaş'ında takım savunması çok iyiydi...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır