kapat
01.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 MEDYA
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

HAYATIMIZA ÇARKIFELEK'İ SOKAN ADAM

Mutlu Tönbekici

Sabah dörtte kalkan, yedide işe gelen, geceleri de sosyal hayattan geri kalmayan biri olarak nasıl bir çocukluğunuz vardı çok merak ediyorum...
Ailem 11 yaşında Robert Koleje gönderdi beni. Hazırlıkta ellerim cebimde boş boş dolaşırken, sonra Odalar Birliği Başkanı olan, aile dostumuzun oğlu Ersin Faralyalı "Sen ne yapıyorsun" dedi. "Hiiç" deyince kendisine yardım etmemi istedi. Okulda Eco diye bir gazete çıkıyordu, teksir makinası kolu çevirerek gazeteciliğe başladım 1954'de. Daha sonra o gazetede daha fazla sorumluluk aldım. Lisede başka bir gazete çıkartmak üzere kolları sıvadım. Şimdi sanayici olan Ömer Bilgin'le beraber "Bosphorus" adıyla bir gazete çıkardık. Tavan arasında bulduğumuz 1905 model bir daktilo ve 1907 model bir teksir makinasıyla.

Para kazanıyor muydunuz?

Tabii. Abonelere dağıtıyorduk. Ama kâr etmiyorduk. İkinci sene teknolojik zıplama yapalım dedik. Babıâli'ye gittik. Herkes bizi sepetledi tabii... Pintiliğiyle efsane olmuş bir adam olan Halil Lütfü Dördüncü "Tamam yaparız ama İngilizce dizen adamımız yok" dedi. E ne yapalım? "Size öğretelim, siz yapın." 17 yaşında hurufatı elle dizip, linotipte satırları dökük gazeteyi çıkardık. Bu gazete halen Robert Kolej'de "Bosphorus Chronicle" adıyla çıkıyor. 40 senedir.

Gazetecilik dışında hiçbir şey ilginizi çekmedi mi?

Çekmez mi! Sahne tozu da yutmuş adamım ben. Bizim Robert'te müthiş bir tiyatro geleneği vardır. Haldun Dormen, Engin Cezzar, Genco Erkal, hep bu gelenekten yetişme. Ben de orada reji asistanlığı yaparnak, dekor yaparak işin içine girdim. Derslerle fazla ilgilenmedim. Liseden sonra Ankara Siyasal'a gittim. Niyetim diplomat olmaktı. Siyasal'daki küçük tiyatro ekibine dahil oldum. Bu tiyatrodan da çok ilginç insanlar yetişti: Deniz Gökçe, Şahin Alpay, Ömer Madra, Halil Ergün, Anayasa Mahkemesi'nin muhafazakar üyelerinden Sacit Adalı, bankacı Turgut Erdemli, Roma elçisi Necati Utkan... Aynı zamanda oynadık, mansiyon bile aldık. Halil Ergün dışında tiyatroyu meslek olarak seçen olmadı.

Siz ne yapıyordunuz tiyatro grubunuzda?
Herkesin altını toplayan adamdım. Müdürü, dekorcusu, ayakçısı. Hayır, oyunculuk yapmadım. Diplomat olmaktan da vaz geçtim çünkü giriş prosedürü o kadar saçma sapandı ki. Ben buradan kaçayım dedim. O sırada TRT yeni kurulmuş. Ankara Radyosuna bağlı dış yayınların metin yazarlığı için açtığı sınavı ben ve şimdi reklamcı olan Güven Turan kazandı. Daha 27 yaşındayken dış yayınlar daire başkanlığının reorganizasyon işini verdiler. Deliler gibi çalıştım. Sekiz klasörlük bir rapor hazırladım. Kabul edildi. Hayatım hep ilginç ve absürd işlerle geçti.

Niye?

Karım hiperaktif olduğuma inanıyor.

Sizi tanıyan herkes aynı fikirde.

Karım zamanında tedavi edilseydim hiç bu işler başıma gelmezdi diyor. Efendi bir hayat sürerdim. O zamanlar hiperaktiviteyi bilmiyorlar tabii. Biraz mizaçta var. Hareketli hayatı seven kategorisindeyim. Değişik işler yapayım istiyorum. Robert Kolej'den mezun olduğumuz gün gazetenin son sayısında ünlü Amerikan şairi Robert Frost'un iki dizesini koymuştuk. "Karlı bir günde yol ayrımına geldim / Çiğnenmemiş olanı tercih ettim" diyor. Galiba benim hayat felsefem buna dayanıyor. Düz yol varken yokuşu seçmek.

Sıkıntılı bir karakter?

Ben bulunduğum yerden mutlu olmayı becerebiliyorum. Lüks hedeflerim yok. Doğru düzgün kapısı penceresi olan, kitaplarımı alan bir ev beni mutlu eder. İki yüzlülük yapmak istemiyorum, para pul herkes için önemli. İstediğin şeylerin yüzde 90'ını yapmak için para pul lazım. Ama en büyük öncelik değil. Onun bir başka bir rengi, başka bir zevki olması lazım. Heyecanlandıran bir unsur, seni zorlayıcı bir yanı olması lazım. Adrenalin salgılatmayı seviyorum.

Batabilirdiniz de...

Evet ama bir ipten diğerine atlarken şansım hep yaver gitti. Cebimde 600 sterlinle karımı ve kızımı alıp İngiltere'ye yerleşmeye gittim.

12 Eylül sonrasındaki gidişiniz mi?

Evet. Günlük Aydınlık gazetesini çıkaran ekipteydim. Darbe olunca yapacak bir şey kalmadı. Tatsız tutzsuz bir ortamdı. Gittim BBC'ye başvurdum. Türkçe yayınlar için. Başladıktan sonra canlı yayına ikna ettim. Türkiye'den telefonla mülakat yapmaya başladık. Hatta yasaklı olmasına rağmen Süleyman Demirel'le canlı mülakat yaptık. 82 seçimlerini izledik. Resmi açıklamadan 12 saat önce kesin soncu saptadık. Aynı zamanda Milliyet'in muhabirliğini de yapıyordum. Sonra Türkiye'ye geri dönüp Milliyet'e yazı işleri müdür oldum.

İNGİLTERE FAZLA HUZURLUYDU
Neden geri döndünüz?

Çünkü orada yapıp yapabileceğim o kadardı. Benim için fazla sakin ve huzurlu bir hayattı. Aydın Bey (Doğan) çağırınca, çok iyi bir dostluğumuz vardır, geldim.

Yasaklılığınız var mıydı?

Hayır. 12 Mart döneminde kaçaktım, yakalandım, hapis yattım ama 12 Eylül'de kimse beni aramadı. Sonra Cem Duna getirildi TRT'nin başına. Ve beni de çağırdı. Programdan sorumlu Genel Müdür olarak. Fakat kendi hayatımı hiç ciddiye almadığım için o güne kadar sigorta işlerimle hiç ilginmedim. 10 yıl dolmadığı için TRT'ye müdür olamadım. Danışman kadrosunda görev yaptım. Fakat bir yıl dayanabildim.

Çok yer değiştirmek o kadar kötü bir şey değil galiba?

Nasıl yer değiştirdiğine bağlı. Asil Nadir'le çalıştık, sonra Erol Aksoy'la Show TV'yi kurdum. Bir numaralı personel bendim. Faruk Bayhan, İlker Yasın, Murat Saygı'yı aldık getirdik. Abdullah Oğuz'u Amerika'dan getirttik. Hiç yapılmamış işleri yaptık. Game show'lar başlattık. Saklambaç, Çarkıfelek. Onun adını bulmak da bana düştü.

Tebrik ederim. Yarattığınız canavarı nasıl buluyorsunuz şimdi?

Ha ha ha... Esasında Çarkıfeleğin iki anlamı var. Bir feleğin çarkı. Esas anlamı Osmanlı'da bir savaş aletinin ismi. Surları yıkmak için kullanılan.

Valla ne diyeyim her şey pek güzel denk gelmiş.

Sıcağı sıcağına da benim icadım. Türkiye'nin bütün nefret reytinglerini icat eden, AGB'yi getiren, Türkiye'nin başına bela eden benim.

Gerçek bir başarı öyküsü!

Hangi tarafımla hatırlanacağım bakalım. Ama insanın iyi ve kötü tarafları da olması lazım. Hep iyiler Hollywood'da var sadece.

KRİZDE EN İYİ BİLGİ SATAR
Sürekli yükselen grafikte hiç mi düşüş yaşamadınız?

Şanssızlıklar oldu tabii. Fakat her şanssızlıktan bir fırsat çıkardım. İntermedya yayınları böyle bir olayın sonucu. Nezih Demirkent'in ricasıyla Asil Nadir'e televizyon kurmak için yola çıktık. Asil Nadir'in başı derde girince yüzüstü kaldık. Körfez krizi de başladı. Aylık kirası 3000 dolar olan bir villada, beslenmesi gereken 20 kişiyle (TV ekibi) elim böğrümde... Bir şey icat etmek gerekiyordu. Krizde en iyi bilgi satar. Executive News Digest diye Türk basınının özetini yapan İngilizce bir yayına başladık. Türkiye'yle iş yapan iş adamları için. Sabah 4'te başlıyorduk, 7 gibi fakslıyorduk, adam 9 gibi ofisine gelince dört A4 sayfasında bütün özetleri görüyordu. Yıllık bin dolar abonelik ücretiyle 80 abonemiz olmuştu bir ay içinde. Çok faydalı bir iş. Hâlâ çıkmaya devam ediyor. İntermedya böyle doğdu işte. Sonra küçük kitaplar çıkartmaya başladık. İstanbul'da Yeme İçme Rehberi, Türkiye'nin En Güzel Küçük Otelleri. Şimdi Adım adım Ege, Adım Adım Akdeniz serisine başladık.

NTV'nin kara kutusu CNN Türk'de deniliyor. Ne diyorsunuz?

Bazı şeylerin rekabeti olmaz. Haberin bilginin rekabeti olmaz. Sen ona farklı bir renk, boyut, dernilik katıyorsan o senin farkın. Bakanlar kurulunda konuşulan şeylerden atlatma haber diye bir şey olmaz. Bu gibi şeylerde itişip kakışmak yerine daha rasyonel şeylerde rekabet gösterilsin.

SİYASETE GİRMEM

Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?
Hayır. Sağa sola akıl satıyorum ama kendim girmeyi düşünmüyorum. Bana cazip gelmiyor. Dışında kalınca daha çok şey yapabiliyorum. Kendi tabiyatı var. Kendi öz iradenden vaz geçiyorsun. Parti çizgisini izliyorsun. Oysa bugün gerçekçi gözüken politikalar yarın dünya politikasının değişmesiyle doğru politika olmaktan çok rahatlıkla çıkabilir.

Çözümü Sivil Toplum Kuruluşlarında mı görüyorsunuz?

Kurumların insanın gelişiminde önemli bir rol oynadığına inanıyorum. Geri ödeme günü geldiğinde elimden geleni yapıyorum. Birçok derneğe üyeyim. Medyanın sosyal bir sorumluluğu olduğuna inanıyorum. O nedenle televizyonda Sivil Toplum Kuruluşu kampanyasına ön ayak oldum. Doğal Hayatı Koruma derneği, Hayat mahalleleri, çocuk dernekleri... Topluma hizmet götürmek isteyen ve bu konuda samimi olan insanlara destek olmak gerekir. CNN Türk'te de yapmak istiyorum. Tüsiad'da olduğum süre içinde de aynı şeye hizmet vermeye çalıştım. Tüsiad da ciddi bir STK ve önemli işlevler yüklenmiş durumda. STK'lar toplum ve devlet arasında en doğal bağ olacak yirmi yıl sonra. Her konu bir meclise ihtiyaç olmaksızın hallolacak.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır