kapat
30.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
FARUK SELÇUK(fselcuk@sabah.com.tr )

İç borç operasyonu şart

Şubat sonundan itibaren ısrarla savunduğum hayati operasyon şu olabilirdi: Alınacak bir vergi ile (üretken kesimler için en az bozucu etkisi olması gereken bu verginin adını siz koyun) iç borcun GSYIH'ye oranı hızla aşağıya çekilir (yüzde 50'den yüzde 35-40'a) ve aynı operasyonda mevcut borca ödenen reel faizin de çok daha düşük düzeylerde olması (yüzde 6-7) sağlanabilirdi.

Böylece, verilmesi gereken faiz dışı bütçe fazlası çok daha düşük, kamu yatırım harcamaları da bugünkü düzeyinden 2-3 kat daha fazla olabilirdi. (Şimdiki gibi 3 değil de mesela 10 milyar dolar.) Başka bazı politikalarla da desteklenmesi gereken bu operasyon sonrasında Türkiye ekonomisi hızlı bir büyüme sürecine girebilirdi. Elbette, böyle bir operasyonun olmazsa olmaz önkoşulu maliye politikalarında disiplinin süreceğinin gösterilmesi, 1990'lı yıllarda oynanan ve kimilerinin hâlâ hayalini kurduğu sıcak para-iç borç oyununun bir daha oynanmamasının garanti edilmesiydi. Olmadı... Olmayınca da yaşanan depresyon ekonomiden sorumlu bakanın ismiyle anılmaya başlandı. Hâlâ böyle bir "kontrollü operasyon" yapma imkanı var mı? Geçen sekiz ay öğretti ki bu hükümetle, bu siyasi iradeyle pek o kadar mümkün değil. Şimdiki siyasi iradenin yerine 1990'lı yıllara damgasını vuran eski siyasi ve bürokratik kadronun geçmesi ise durumu daha da vahim hale getirebilir.

Ne yapıldı?
"Biz bu borcu bu haliyle döndürürüz" diyen ekonomi yönetimi, işin matematiği gereği faiz dışı bütçe fazlasını artırmayı ve reel faizlerde düşüş sağlaması umulan politikalar uygulamayı yeğledi. Ama reel faizler düşmedi, düşmüyor ve düşeceğe de benzemiyor. Bunun arkasındaki en önemli etken, bizatihi iç borcun boyutu. Daha önemlisi ise, mevcut siyasi iradeye zerrece güven duyulmaması. Bir yandan reel faizlerin yüksek seviyelere takılıp kalması ve daha da yükselme eğiliminde olması, öte yandan sürdürülebilirliğin zorunlu koşulu olarak (yatırım harcamaları anlamında) daha da daraltıcı maliye politikası izlenmesi, ekonomideki depresyonun süreceği izlenimini veriyor.

Bu çerçeveden bakıldığında, "kamu kesiminde cari harcamalar artırılsın, memur sayısı azaltılmasın, vergi gelirleri azaltılsın ya da ertelensin, kurlar sabitlensin, borçların bir kısmı yokmuş gibi davranalım, faiz dışı takıntısından kurtulalım" önerilerine iktisaden bir anlam vermek mümkün değil. (Vergi oranlarının düşürülmesi suretiyle vergi gelirlerinin artırılması önerisini tamamen farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor ve bu önerinin haklılık payı olabilir.)

Aklı başında bir iktisat yönetiminin de bunları ciddiye alacağını sanmıyorum. Bu tür önerileri getirenlerin öncelikle borç-GSYIH oranı, reel faiz ve faiz dışı bütçe fazlası varsayımlarıyla beraber sürdürülebilirlilik konusundaki görüşlerini de belirtmeleri gerekiyor ki tartışalım. Yoksa, yaptıkları yorumlar, Derviş'i linç etme gayretlerinin ve ekonomideki depresyon sonucu toplumda yaşanan sıkıntı üstünden reklam yapmaya yönelik eski bürokrat lafazanlıklarının ötesine geçmiyor.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır