kapat
29.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ

İç borçta yeniden yapılanma mı?

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından hazırlanan reel sektör raporu ekonomi hakkında gayet kara bir tablo çiziyor. Ülkemizdeki tüm sanayi bölgelerinin durumun inceleyen rapor, ekonomik krizin yol açtığı rekor düzeydeki küçülmenin bir çok il ve ilçede ekonomik faaliyetleri durma noktasına getirdiğini, binlerce fabrikanın kapandığını, bir çoğunda da kapasite kullanımının %50'nin altına düştüğünü, işsizliğin ise had safhada olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu vahim duruma rağmen, hükümet tarafından TBMM'ye sevkedilen 2002 yılı bütçe tasarısı, ekonomik krizi daha derinleştirici ve devletle toplum arasındaki tansiyonu daha tırmandırıcı bir nitelik taşıyor. İç talebi ve yatırımları daha da kısmaya, ekonominin üretim temelini daha da çökertmeye, işsizler ve yoksullar ordusunu çığ gibi büyültmeye yönelik bu bütçe tam bir basiretsizlik örneği.

Vergilerin % 100'ü faize gidiyor
Kanımızca, 2002 bütçesine damgasını vuran önemli bir olgu iç borç faizine ve rant ekonomisinin sürdürülmesine ilişkin. İlk bakışta, bütçedeki faiz giderlerinde bir azalma var gibi görünüyor. Çünkü, 2001'de faiz giderleri vergi hasılatının tümünü yutmuşken, 2002 bütçe rakamlarına göre bu oranın % 74'e gerilediği görünüyor. Oysa, gerçekte hiçbir iyileşme yok. Bu durum, iç borcun bu yıl içindeki değişen yapısından kaynaklanıyor. Şöyleki:

2001 başında iç borcun yapısına bakıldığında, bunun %56'sının sabit faizli, % 36'sının değişken ve dövize endekslenmiş, % 8'inin de döviz cinsinden borçlanmadan oluştuğu görülüyordu. Eylül ayında ise, bu oranlar, sırasıyla % 17, % 53 ve % 32 şeklinde değişti. Ancak, bütçe düzenlemesine göre, borç faizleri bütçe içinde yer alırken, döviz ve dövize endeksli borçların kur artışlarından doğan farklar borç anaparalarına eklenerek bütçe dışında bırakılmaktadır. Bu farklar bütçeye konulan faiz harcamalarının yarısına yakındır.

Bu durumda, 2002 yılında vergi gelirlerinin % 1000'ü faiz ödemelerine gidecektir. Bu, kamu maliyesinin iflası demektir.

Ranta destek, üretime köstek
Böyle olunca, devlet tarafından toplanacak tüm vergiler kamuya borç veren bankalar ile bir avuç kişinin hesaplarına faiz geliri olarak yazılacaktır. Bu da Hükümetin, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'yla kesinlikle son vereceğini vaadettiği rant ekonomisine şimdi iki elle sarıldığını göstermektedir.

Esasen, iktidar, tahvil ve hazine bonosu faiz gelirlerinin 50 milyar TL'lık bölümüne vergi bağışıklığı tanıyan bir yasa ile kamuya borç verenlere "ekstra" bir ödül sağlamayı öngörüyor. Uygulanan para ve maliye politikalarıyla bilinçli olarak rant ekonomisi teşvik ediliyor ve reel sektörle üretimin önü tıkanıyor. Bunun nedeni, hükümetin borcu borçla ödemekte ısrar etmesinden kaynaklanıyor.

Aklın yolu çok değil
Oysa, katlanarak 2001'de 83 katrilyon TL'ye ulaşan iç borç yükü artık ekonomi tarafından taşınması imkansız bir cesamet kazanmış durumda. Borç son iki yıldır güçlükle İMF'den gelen destek sayesinde çevrilebildi. Ama, artık aklıselim sahibi herkes taşıma suyla değirmen dönmeyeceğini anlamış bulunuyor.

Nitekim, reel sektörün önde gelen temsilcilerinden bazılarıyla yaptığımız görüşmelerde, muhataplarım, "Hükümetin, iç borcu çevirmek uğruna önemli kaynakları boşuna heba ettiğini, bu amaçla uyguladığı politikalarla büyüme ve üretimi engellediğini" vurgulayarak, "iç borcu yeniden yapılandırmadan ekonomiye nefes aldırmanın mümkün olamayacağının artık, finans sektörü hariç, iş çevreleri tarafından anlaşıldığını" söylediler. Ancak, muhataplarım, kapalı kapılar arkasında bu konuyu derinliğine tartıştıkları zaman, aralarından bazıları tarafından, halkın desteğini kaybetmiş, iç ve dış "kredibilitesini" yitirmiş bir hükümetle "böyle nazik bir operasyonun" başarılı olmayacağı görüşünün dile getirildiğini de belirttiler. Bu endişelere rağmen, zoraki bir moratoryom ilanı kapıya dayanmadan bu işin suhuletle, Türk Bankacılık sektörü ve onlara sendikasyon kredisi vermiş olan yabancı bankalarla görüşülerek, bu arada İMF'nin de zımni desteğinin sağlanarak yapılmasının öneminin altını çizdiler.

Görüşmemiz sırasında, ağır bir servet vergisi alınacağı kaygısıyla sadece son bir yıl zarfında tasarruf sahiplerince yaklaşık on milyar doların yurtdışına çıkarıldığına işaret eden iş adamları, gerekli önlemler alınıp operasyon yapıldıktan ve güven tam anlamıyla tesis edildikten sonra, kaçan paraların yurda dönerek ekonominin tekrar hızlı gelişme trendini yakalamasına hizmet edeceğinin altını çizdiler.

Görüşmelerimden, yakın zamana kadar borcun yeniden yapılandırılmasının telaffuz edilmesinde dahi karşı çıkan iş aleminin, artık bu konuya acil ve kritik önemde bir sorun olarak baktığı izlenimini edindim. Eğer gerçekten böyleyse, inisiyatif alarak, konuyu üst düzeyde hükümetle ele alıp değerlendirmelerinin gayet yararlı olacağı kanısındayım.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır