YAVUZ DONAT
|
  
"Yes... Good... Welcome..."
Ziyaretimize "iki Alman" geldi... Dünyanın 55 yerinde yatırımı olan Maha (Maschinenbau Haldenwang) firmasının iki üst yöneticisi.
Biri, Başkan:
Winfried R. Rauch.
Diğeri, İhracat Müdürü:
Klaus Burger.
Türkiye'de yatırım yapmak istiyorlar.
Yapacakları yatırım "üç bin kişiye istihdam sağlayacak."
"İlk anda harcayacakları para" altmış beş milyon mark.
Dedik ki:
- Tebrikler... Türkiye'ye yatırım yapma kararınız çok akıllıca... Ülkemize hoş geldiniz.
Aldığımız yanıt:
- Biz de aynen sizin gibi düşünüyoruz... Türkiye, geleceği aydınlık bir ülke... Ama bir türlü yatırımı gerçekleştiremiyoruz.
- Niçin?
- Türk makamları ile sabahtan akşama kadar konuşuyoruz... Herkes "yes" diyor... "Good" diyor... "Welcome" diyor... Ama sonra... Hiçbir iş yürümüyor.
***
Maha, 35 yıl önce kurulmuş bir firma.
Ülkemizde "81 ilde" yatırım planlıyor.
Konusu "otomotiv sektörü... Araçların elektronik bir sistemle muayeneden... Kontrolden" geçirilmesi.
Dediler ki:
- Kıbrıs'ta... Bulgaristan'da... Romanya'da... Gürcistan'da... Yani komşularınızda yatırımımız var... Türkiye de bizi çok iyi karşılıyor... Fakat...
"Açık açık" sorduk:
- Sizi yokuşa süren... Sizden rüşvet isteyen falan mı var?
- Hayır... Sadece yetki kargaşası var... Herkes topu başkasına atıyor... Kimse sorumluluk almak istemiyor... Tepedeki yöneticilere çıkıyoruz... Onlar da "yes... Wonderful" diyorlar... Ama olmuyor.
- Merak etmeyin... Olacak.
- Biz de inanıyoruz... Yalnız... Akşam "olacak" diyen kişi, bir de bakıyoruz, sabah değişmiş... Yerine başkası gelmiş.
***
Onlara anlattık ki:
- Türkiye, yabancı yatırımcı için fevkalade cazip bir ülke... Sakın ha sakın, Türkiye'de yatırımdan vazgeçmeyin.
"Doğru" dediler:
- Türkiye'yi parlak bir gelecek beklediğine inanıyoruz... Fakat... Şu aşamada... Türkiye'de yatırım yapmak çok zor.
***
İki Alman'dan dinlediklerimizi "DPT eski Müsteşar Yardımcısı... Eski Teşvik ve Uygulama Başkanı... Eski Hazine Müsteşarı... Eski Başbakan Yardımcısı... Manisa ANAP Milletvekili Ekrem Pakdemirli'ye" anlattık.
Hoca'nın tepkisi:
- Adamlar haklı... Bürokrasi çalışmıyor... Bu işin düzelmesinin tek yolu var.
- Nedir?
- Siyasi kadro önce kendine güvenecek... Sonra da... Bürokrasiye güven verecek... Yoksa... Yabancı sermaye gelmez... Hatta... Gelen de gitmeye başlar.
Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli:
- Ben bürokrat olarak çok iş yaptım... Ama nasıl yaptım?
- Nasıl yaptınız?
- Turgut Özal dedi ki, "Ekrem, arkandayım. "Arkamda siyasi gücü görünce... Ateşi elimle tutmaktan çekinmedim.
***
Ekrem Hoca devam etti:
- Siyasi otoriteye güvenmeseydim... Ben deli miyim ateşi elimle tutayım?.. Maşa arardım... Yukarının "yap" demesini beklerdim... Hatta... Yaparken bile... Yazılı talimat isterdim... Bununla da yetinmezdim... Yaptığım işin altına "sorumluluk falancaya aittir" diye not düşerdim.
***
Uzun sözün kısası...
"Yerli sermaye" ürkmüş, sinmiş, köşesine çekilmiş. Yabancı sermaye ise "seyirci."
Biz "bunları" söyleyince...
Prof. Pakdemirli "ülke böyle idare edilirse, sorunun da böyle olacağı belli değil miydi" diye sordu. Ve devam etti:
- Kanibal bir toplum olup, çıktık.
- Kanibal da neyin, nesi?
- Bir yaratık... Hemcinsini yer... Hemcinsini bulamazsa... Kendi, kendini yer... Şu anda Türkiye aynen böyle... Ya birbirimizi yiyoruz ya da kendi kendimizi.
|