kapat
27.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

Maliye Bakanı'na soru: 8 katrilyon ne oldu?

Türk Devleti'ni en iyi anlatıp belgeleyen kuruluşlardan biri de Sayıştay. Bilindiği gibi Sayıştay, TBMM adına devlet harcamalarını denetliyor. Daha doğrusu "denetlemeye çalışıyor." Çünkü halkın vergilerinden oluşan devlet gelirlerinin, nerelere ve nasıl harcandığının denetlenebilmesi için, bütçede gösterilmesi gerekiyor.

Vatandaşın, paralarının nerelere harcandığını bilmesi ve bunun denetlenmesi demokratik ülkelerin en temel özelliklerinden. Çünkü tersi, devletin ya da hükümetin "kara parası" var anlamına geliyor. Normal bir ülkede, vatandaşların demokratik isyan duygularına benzin dökecek skandallar, Türkiye'de sessiz sedasız geçiştiriliveriyor.

Belki bunun nedeni, devletin bir türlü "vergi tabanını" genişletmeye yanaşmaması. Sağlıklı ülkelerde tüm oy verenler, potansiyel vergi mükellefi sayılır. Bizde, oy verenlerin beşte biri kadar bile vergi mükellefi yok. Devlet özel sektörde çalışan üç-dört milyon kişi dışında neredeyse pek kimseden vergi almıyor. Üstelik alınan vergi de, "vergi vermeyen ama oy veren" kalabalık kitleye aktarılıyor. Siyasetçi bu manipülasyonla iktidar oluyor ama tepetaklak yuvarlandıkça yuvarlanıyor.

"Paranı ben veriyorum, hesabını da soruyorum" diyen gerçek vatandaş yaratılmadığı için, yozlaşma arttıkça artıyor. Yoksa, Sayıştay 2000 Mali Raporu, bugün Türkiye gündeminin ilk sıralarında olurdu. Çünkü o raporda "1971'den 1999'a kadar geçen dönemde 116 milyar dolar tutarındaki harcamanın kayıt dışı kaldığı gösterilmişti." Kısacası, devletin halkın denetimi dışında bir ikinci bütçesi daha olduğu söylenmişti. Kimse bu skandalın peşini kovalamadı, ne vatandaş, ne medya, ne meclis, ne denetim kurulları.

Karanlıklar Prensi
Birkaç gün önce yayınlanan "2000 Yılı Hazine İşlemleri Raporu"nda demokraside neden "bütçe dışı" kaynak olamayacağını inanılmaz bir berraklıkla anlatıyor:

"Bütçe mekanizması ile, Meclis'in, toplanan gelirlerin nasıl dağıtıldığını veya tahsis edildiğini denetlemesi sağlanır. Bu amaçla, bir yıl içinde hükümetin çeşitli kaynaklardan elde edeceği gelirlerin ve yapacağı harcamanın tamamının bütçede gösterilmesi gerekir."

Gelin görün ki, rapora göre örneğin, 2000 yılında merkezi hükümet harcamalarının yüzde 18'i, gelirlerinin de yüzde 9'u kayıt dışı kalmış. Bunun "devlet gelirlerinin bütçe ile yapılması" ilkesini çiğnediği vurgulanmakta...

Rapordaki her gerçek "vergi mükellefinin" kanını donduracak cinsten bir paragraf da şu: "2000 yılı uygulamalarını göstermek üzere yayınlanan bütçe finansman tablolarında, yıl içinde 12.8 katrilyon lira açık verildiği ve bu açığın aynı tutarda kaynak ile karşılandığı görülmektedir. Yani açık ve açığı finanse eden kaynaklar arasında gerekli denge kurulmuş görülmektedir.

Oysa, 2000 yılında, kaba bir hesap ile borçlanma, alacak tahsilatı ve diğer unsurlardan elde edilen gerçek kaynak tutarı 20.9 katrilyon lira olarak hesaplanmıştır. Bu durumda, yıl içinde elde edilen çok büyük miktardaki kaynağın karşılığının bütçe finansman tablolarında gösterilmediği ortaya çıkmaktadır."

Gelirlerini bütçede göstermeyen ve denetletmeyen zihniyet, Türkiye'nin gerçek bütçe açığını da bilmesini önlemekte...

Parlamentonun en uygar kişilerinden biri olan Sümer Oral, 2000'de de bakandı, 8 katrilyonun, neden bütçe dışında kaldığını ve nerelere harcandığını elbette biliyordur. Herhalde bu bilgisini, Türk halkıyla da paylaşacaktır.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır