|
|
|
|
Takke düştü, kel göründü
Piontek ile Fatih Terim, Milli Takım'da ikili çalışıyorlardı. Ve o sıralar, işlerin de pek iyi gittiği söylenmiyordu. Piontek bir şeyler gerçekleştirme çalışıyor, olmuyor, Danimarkalı zaman zaman da agresif hareketler yapıyordu.
Bir gün Fatih'le karşılaştım, bu olayları sordum. "Erman'cığım" dedi, "Piontek, bir şeyler yapmak istiyor ama bir kısmı hatalı. Bizim yapımızı da tam çözemedi. Bir gün geleceğim, bak o zaman neler yapacağım." Fatih, "Geleceğim" derken gözleri parlıyordu. Nitekim, bir gün geldi.
Bir başka gün, Şenes Erzik'le sohbet ediyorum. Erzik, "Erman, Fatih Terim'i teknik direktör yaptık. Federasyon Başkanı olmama rağmen, ondan bazı isteklerim olacak. Ona 'Sevgili Fatih, bu takımın devri artık bitmek üzere. Şu senin Akdeniz Oyunları şampiyonu olan takımından A takıma biraz takviye yapsan da yavaş yavaş gençleştirmeye başlasak' diyeceğim. Ama Allah'ı var, sanki 'teknik direktörün işine karışmış olacağım' tedirginliği beni rahatsız ediyor. Nasıl söyleyeceğim, nasıl teklif edeceğim, zorlanıyorum. Derken bir gün Terim'den randevu talebi geldi. Odamda konuşurken, Fatih 'dan' diye söze giriyor. 'Sayın başkanım. Bu A milli takıma benim şampiyon olan kadromdan 6-7 futbolcu almak istiyorum. Bu konuda da sizi bilgilendirmek istedim' deyince ayağa kalkıyorum ve Fatih'i kucaklayıp ayaklarını yerden kesiyorum" dedi.
Fener'in sorunu fizyolojik
Ve şu andaki Milli Takım'ın temeli o gün atılıyor... Futbolda işler kademe kademedir. Önce kısa vadeyi düşünürsün, ama mutlak surette onun yanında uzun vade hesabını da yapmak zorundasın. Gazeteleri okuyorum, Mustafa Denizli'yi dinliyorum, hayret etmemek mümkün değil. Sevgili Denizli diyor ki, "Sorunumuz psikolojik." Değil Mustafa, değil. Sorununuz fizyolojik. Hem de kesin olarak fizyolojik. Fizik bozukluğunuz sonunda senin de, takımının da, seyircinin de, yönetimin de psikolojisini bozdu. Fizik olarak hazır olan bir insan, psikolojik yönden de kuvvetli olur Mustafa...
1.5 yıldır F.Bahçe takımı koşmuyor. Türkiye Ligi maçlarında en süratli oynadığı tempo jogging temposu. Ben seyirci olarak, takıma baktığımda gördüklerime göre değerlendirme yaparım. F.Bahçe futbol takımında kim başarılı? Bir tek Rüştü. O zaman kaleci antrenörü başarılı demektir arkadaş. Nurettin'i bir kenara ayıralım. O vazifesini yapıyordur. Bu Rüştü Avrupa'nın her takımında oynar.
Bakarsınız Fatih Terim, Abbiati'den daha iyi olan Rüştü'yü de Milan'ın kadrosuna dahil etmek ister.
Oğuz'u merak ediyorum
Sonra, takımın fiziği bozuksa kondisyoneri suçlarım. Bu görevli de sende olmayınca hesap soracak iki kişi kalıyor geride. Biri sen, biri Oğuz. Oğuz'u çok merak ediyorum. Hakikaten sana tam yardımcılık yapıp, hatta Fatih Terim'in Piontek'in yardımcılığını yaparken olduğu gibi ilerde F.Bahçe Teknik Direktörlüğü'ne kendini hazırlıyor mu? Yoksa "Salla başını, al maaşını" deyip gününü gün mü ediyor? Veya yönetim kurulundan birilerine takımdan haber uçurmak için mi orada?
Bir gün faturayı ödersin
Bak sevgili Mustafa, bu işler böyle olduğu zaman bunların sana sorulması çok doğal. Boşver bana küfretsinler, önemli değil. Sana da "Büyük Mustafa buraya" desinler. Ama şunu iyi bil, yolda hangi F.Bahçeli'yle konuşsam, onların psikolojik durumu senden daha bozuk. Hayatta herşeyin bir faturası vardır. Ceket de alsan, otele de gitsen, yemek de yesen... Sonunda insana o fatura denen tatlı olmayan kağıt parçasını uzatırlar. Yerken iyidir de, öderken zorlanırsın. Nasıl "Başarıda benim de payım var" diyorsan, başarısızlıkta da bir gün fatura önüne gelecektir Mustafa...
Hâlâ inatla bazı şeyleri yapmamakta direniyorsun. Senin özellikle 3 büyük takımda çalışmanı isteyenlerden biriydim. Çünkü Milli Takım'da görev yapmıştın. Türkiye'deki genç futbolcuları biliyordun. "İki-üç tanesini getirir, F.Bahçe'de piyasaya çıkartır" diye tahmin etmiştim. Yanılmışım. Acaba PAF takımdaki futbolcular nasıl? Onlar yukarıya hazırlanıyor mu bilemiyorum. Neyse ki, bu sene aldırdığın 5 yeni futbolcudan Oktay'ı yavaş yavaş çözüp oynatmaya başladın.
F.Bahçe zaten buydu
Aslında en büyük hatayı Şenol Güneş yapıyor. Sen Milli Takım'ın teknik direktörüyken, kadrolara alınmayan, hatta kulüpleri bile olmayan adamları kadrona alıp oynatmaya kalkıyordun. Ben Milli Takım'ın hocası olsam, Oktay'ı da, Ceyhun'u da, Ali Akdeniz'i de kadroya alır faydalanırdım. Kahrolmaya, üzülmeye gerek yok. F.Bahçe yürüye yürüye top oynuyordu, Türkiye Ligi'ndeki takımları Şükrü Saracoğlu'nda yene yene şampiyon oldu. Şampiyon olan takıma 5 takviye yaptı, Avrupa'ya çıktı. Biraz koşan takımlar karşısında ve 50-50 düdük çalan hakemleri de karşısında görünce puan almadan yurtta kaldı. Bu kadar basit.
Günü yaşayan yarın yok olur
G.Saray, salı günü öyle bir Şampiyonlar Ligi maçı oynacak ki, bir üst tura da geçebilir, UEFA'ya da giremeyebilir. Herkes, "Sergen golü atsaydı, Stankoviç vurmasaydı, Mondragon kurtarsaydı" falan diyor. Kimse çıkıp da, "Fransa'da Nantes maçı daha ilk yarı 4-0 olurdu, İstanbul'daki Lazio maçında şans yanımızdaydı" demiyor.
Ama şu bir gerçek. G.Saray bu kadrosuyla ve bu sakatlıklara rağmen "Şampiyonlar Ligi'nde Türkiye'den de böyle bir takım var" dedirtebiliyor.
Ama bakın, deniz bitmek üzere. Milli Takım, şu andaki yaşlı kadrosuyla Dünya Kupası finalleri için baraj maçları oynayacak. Büyük bir şansımız var, ikinci maçı ayın 14'ünde Türkiye'de oynayacağız. Eğer finallere gidersek, arkadan gelecek nesil için büyük bir avantaj sağlanacak. Eğer elenirsek, bu Türk futbolu için büyük yara olacak.
İsveç, 2 yıl önce gençleştirmeye başladı ve bizim grupta finallere giderek hedefe ulaştı. Biz yapamadık. Futbolcuya dayalı düzen, sonunda iflas etmeye mahkumdur.
Şenol Güneş, geç de olsa Moldova'da bunu gördü. Seneye eğer G.Saray da stop ederse, yalnızca televizyon gelirlerine dayalı kulüplerimiz iflas edeceklerdir. Çünkü, son 6-7 yılda özellikle Birinci Lig'in değerli yöneticileri, ellerini ovuşturarak yalnızca televizyon gelirlerini beklediler. Hiçbir şekilde kulüpleri üretken hale getirmediler. Bu ekonomik düzende yarın bu televizyon gelirleri de yarı yarıya düşerse ki, görüntüde öyle bir tehlike fazla uzakta gözükmüyor. Futbolda nerelere geleceğimizi görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Hep günlük yaşıyoruz, 6 ay sonra, 1 sene sonra başamıza gelince "Ah, vah" diyoruz. Bol keseden atıp tutanlar, az da olsa günlük yaşamayanlara sallayanlar, sonunda yok oluyorlar. Bakın etrafınıza yüzlercesini görürsünüz.
Şimdi de Mondragon belâsı
"Lucescu; Hagi ve Popescu gittikten sonra psikolojik olarak rahatladı" diyorduk. Ama adamın kaderi kötü. Şimdi de başına Mondragon geldi. Kafası bozuluyor, topu alıp sahayı terkedip, Lucescu'ya taktik vermeye geliyor. Sakatlanıyor "Ben çıkmam" diyor. Lazio, sakatlanıp çıkmadığı 2. maç.
Ama ben Mondragon'a hak veriyorum. Adam oyunu arkadan, Lucescu'nun takıma yandan baktığından daha iyi bakıp okuyor herhalde. Kimbilir bir gün Lucescu'nun kafası bozulur, onu yedek kulübesine alıp teknik direktör görevi verir, kendisi de kaleye geçer...
|
|
|
|