


Johnson'a bakın
F.Bahçe iyi veya kötü kazanıyor. Mühim olan da bu. Çünkü zirveden kopmuyor. Ama ilerisi için ümit veriyor mu? Hayır. Ne olabilir şimdi? Devre bitene kadar böyle idare edecek. Sonra da devre arası kampında iyi çalışıp, gençleri de takıma monte ederek daha süratli çabuk ve göze hoş gelen bir futbol oynayabilir.
Ama bu futbolla seyirci zevk almıyor. Seyirci Johnson'ın atletini alıp, terini sıkıyor ve basına gösteriyor. Yani bir tek Johnson formasını terletiyor mesajını veriyor. Bunun için Johnson seyircinin sevgilisi.
F.Bahçe artık Oktay'ı ve Andersson'u bu takıma monte etmek zorunda. Rize maçı sonrası CNN'de Erdoğan Şenay'ın konuşmasını izledim. Şenay, "Uçakta Denizli'ye, Hakan Bayraktar'ı neden oyundan aldığını sordum. Cevabı 'Ayakları şişti' oldu" dedi.
Ben 1948'de F.Bahçe'den lisans aldım, dünyanın heryerinde de top oynadım ama hiç böyle bir şey duymadım. Ayakları mı patlamış, mikrop mu kapmış? Darbe mi alıp şişmiş, ne olmuş belli değil. Böyle bir sakatlık şekli yok. Yani buna akıl-sır ermez.
Bahane kötü ama bu teknik direktörün takdiridir. Dışarıya göre iyi olan bir futbolcu Mustafa'ya göre kötü oynamıştır. Ama ayakları şişti diye birinin çıkartılması bana tuhaf geldi.
F.Bahçe toparlanır mı? Evet. Ama mücadele ederse. Mücadele edemeyecek futbolcuların sahada işi de yeri de yok. Ve defansta da çok iyi bir kurgu gerekli. Hem F.Bahçe düzelmek zorunda. Maçın sonunu getiremeyen, sinirlenen ve maç bitsin diye dua eden bir seyirci daha fazla beklemez çünkü. F.Bahçe'nin tarihinde böyle bir şey yok.
Bir de deplasman sendromu başladı. Evsahibi takımlar F.Bahçe'yi yenmek için üstüne geliyor ve koşuyor. Bunlara karşı topu kullanarak mücadele edemiyorsanız, mahkum oynarsınız. Ama koskoca F.Bahçe'nin böyle sendromu olamaz.
Bu olumsuzlukları düzeltecek isim yine Mustafa Denizli'dir. Düzeltebilir mi? Hem de yüzde 100. Futbolculara az taviz vererek düzeni kurarsa düzelir. F.Bahçe Şampiyonlar Ligi'nde kötü neticeler aldı. Bu doğru. 1.5 senedir yazıyorum "Bu böyle olacak" diye ama dinlenmedi. Ama inşallah bundan sonra ders alırlar. Denizli bu tenkitlerin yapıcı olduğunu anlar, faydalı olacağını düşünürse, takım kazançlı çıkar. Bu eleştiriler de "Mustafa Denizli gitsin" falan diye değil. Yüzde 100 karşıyım gönderilmesi fikrine. F.Bahçe dereyi geçerken at değiştirmez. Bu hatayı yapmamalı. Denizli de bunu bilip rahat bir şekilde kafasını takımına versin.
Muhteşem bir derbi
Beşiktaş ile G.Saray bugüne kadar gördüğüm en güzel derbilerden birini oynadılar. Mükemmel bir Beşiktaş seyrettik. İkinci devrede de fevkalâde mücadele eden bir G.Saray. İki taraftan birinin şanslı olması da normaldi. Ama iki takım da sahada varlarını yoklarını ortaya koydular.
Beşiktaşlılar hakeme kızıyorlar. Ama öyle çok kızılacak hakem hataları da yoktu. Ayrıca Beşiktaş öyle topu boş kaleye atamıyorsa ve 3-0 yapamıyorsa hatayı hakem de aramasın. Ayrıca maçın başında G.Saray'ın sayılmayan golü de yüzde 100 gol. Bununla birlikte Ronaldo'nun boş kaleye atamadığı top, maçın dönüm noktasıdır. Belki hakem Bülent Akın'a 2. sarı kartını gösterebilirdi ama hakemlere bu kadar yüklenilmesine karşıyım. Avrupa'dan getiremediğimize göre ligimizi bu hakemlerle oynamak zorundayız.
Galatasaray yalnız kalmaz
G.Saray Roma'da Lazio'ya karşı ne yapar? Bunu herhalde en iyi Lucescu düşünür. 1. Lucescu, İtalyan futbolunu iyi tanıyan bir teknik direktör, 2. Romen hoca gerideki iki adamdan birisini çok çabuk seçmeli, 3. Topu kullanıp orta sahaya hakim olmalı. Çünkü Lazio, bir an evvel gol atmak için telaşlı ve uzun toplarla oynayacak.
Tabii bir de Roma-Lazio çekişmesi var. Bu, G.Saray'a yarar. Çünkü Romalı seyirciler de maça gelerek, G.Saray'ı destekleyebilir.
Zararı Milli Takım'a
Milan, Inter karşısında 1-0 yenikken bile üstündü. Rakibinden daha iyi takım olduğunu gösterdi. Inter ise Ronaldo ve Vieri'siz standart bir takım hüviyetindeydi. Hakan, Emre ve Okan'ın Inter'de oynayamaması milli takım için de dezavantaj. Oynayan futbolcu daha farklı olur, meziyetlerini sergiler. Oynamayan sahadaki rahatlığını kaybeder. Bir futbolcu ne kadar rahat olursa o kadar iyi oynar