  
Savcılara çağrı
Aşağıdaki yazı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun suç duyuruları ile açılmış bütün davaların içinde yer alan savcılara ve ayrıca "resen" karar yetkisine sahip hakimlere açık çağrıdır.
Bu çağrı, Sermaye Piyasası Kurulu eski başkanı, hukuk doçenti Ali İhsan Karacan'ın, 17 Ekim Çarşamba günkü Dünya Gazetesi'nde yayınlanan makalesine dayanmaktadır.
Çünkü, BDDK'nın gerek yasal işleyişi gerekse de uygulamadaki aksaklıkları en iyi bilecek kişilerden biri konumundaki Ali İhsan Karacan'ın iddiaları, görülmekte olan davaların açılmasına dayanak oluşturan "resmi talep"lerin "yasadışı" olabileceğini ortaya koymaktadır.
Vahim bir iddia
Ve bu yönüyle, çok "vahim bir iddia" niteliğindedir.
Ali İhsan Karacan iddia ediyor ki:
Suç duyurusunda bulunma yetkisi BDDK'nın karar organı olan "Kurul"dadır. Fakat kendisini kurulun üzerinde yetkili gören başkanın kendi başına suç duyurusunda bulunduğunu duydum.
Yani yetkili "kurul kararı" olmaksızın... Bu BDDK'nın çalışmasını düzenleyen yasaya aykırıdır.
Ortada böyle bir iddia varsa, savcıların ve hakimlerin, kendilerine gelen suç duyurularının "kurul kararına" dayanıp dayanmadığına bakmaları artık yasal bir zorunluluktur.
Hangi dava olursa olsun, kurum başkanı tek başına "dava açmaya" yahut da "suç duyurusunda bulunmaya" yetkili değilse (ki kesinlikle değil) ve üstelik de "kurulu" çiğneyerek yetki aşımı suçunu işlemişse, sözkonusu davaların "yasal dayanağı" kalmamış olacaktır.
Öyleyse şimdi, Karacan'ın iddialarını ne tür "yasal dayanaklara" yasladığına bakalım:
Kurulun yetkisi
İlk olarak, BDDK'nın, Bankalar Kanunu'na dayanarak kurulduğunu, özerk bir kurum olduğunu hatırlayalım.
Bankalar Kanunu madde 3, bu kurumun, 7 kişilik bir "Kurul" tarafından yönetileceğini, en az 5 kişi ile oturum yapacağını, kararları ise en az 4 kişinin ittifakı ile alması gerektiğini hükme bağlıyor.
Bankalar Kanunu, başkanın görevleri hakkında bir şey söylemiyor.
Fakat bu kanunun 4. maddesine dayanılarak çıkartılan Teşkilat Yönetmeliği de ne kurul ne de başkanın yetki ve görevleri ile ilgili ayrıntı vermekte, sadece bir tek cümle ile "Kurumun, yetkili karar organının kurul olduğunu" söylemekte, dayandığı Bankalar Kanunu'na atıfta bulunmaktadır.
Bakınız bu noktada, Ali İhsan Karacan ne yorum yapıyor?
"Bilinçli eksiklik"
"Kurul karar organının toplantı ve karar usüllerinin yönetmelikte detaylı biçimde yer alması gerekirdi. Bu bir hatadır ama yanlışlık yerine amaçlı olarak yapılmış bir eksikliktir. Buna karşılık yönetmeliğin üçüncü kısmı 'Kurul Başkanlığı' başlığını taşımaktadır. Bu bölümdeki ilk madde de, 'Kurumun görev ve yetkileri' başlığını taşımaktadır. Halbuki Kurum bir tüzel kişiliktir ve kanunla kuruma verilen yetkiler, onun karar organı olan 'kurul'a aittir."
Aynı yönetmeliğin 7. maddesi, yönetmelik hazırlanırken taşınan niyeti açıkça göstermektedir.
7. madde, 'Başkanın görev ve yetkileri' başlığını taşımaktadır.
Maddeye göre Başkan, kurumun en üst yöneticisidir ve Kurul'ca alınan kararların yürütülmesini sağlamak amacıyla her türül önlemi almakla görevlidir.
Halbuki, ana kanunda belirtildiği gibi bu özerk kurumun en üst yönetimi, bu kurumun 'karar organı'dır.
Yani 'kurul'dur.
Planlı mı yapıldı?
Ali İhsan Karacan şöyle devam ediyor:
"Yönetmelik, kanımca her cümlesi planlı bir biçimde yetki ve görev karmaşası yaratmak amacıyla tanzim edilmiş, ayrıntılı bir biçimde düzenlenmesi gereken konularda, tek bir cümlesi dahi olmayan, Kurul Karar Organı'nın görev ve yetkilerinde tereddüt yaratan bir düzenlemedir.
Sermaye Piyasası Kurulu yönetmeliğinde 12 madde, Rekabet Kurulu yönetmeliğinde 15 madde olarak düzenlenen konu hakkında BDDK yönetmeliğinde kısa bir cümleden ibaret bir tek madde var.
Bunun bir tek açıklaması olabilir."
Sahnede Temizel
"Bu amaçlı ve bilinçi olarak yapıldı.
Peki bu yönetmelik neden böyle amaçlı bir biçimde ve özerk kurum ilke ve kurallarına aykırı biçimde düzenlendi?
Neden mi?
Bunun cevabı basit ve açık.
Bu kurum, ilk başkanının (Zekeriya Temizel) kafasında özerk bir kurum ilke ve kurallarına göre yönetilmek amacıyla dizayn edilmedi de ondan.
Daha başlangıçta özerk bir kurum yerine tek bir kişinin 'irade-i seniye'si ile yönetilmek üzere geleneksel bir kamu kurumu gibi yönetilen ve karar alan, bun karşılık geleneksel bir kamu kurumu gibi hesap vermeyen bir 'krallık' yaratılmak amaçlandı da ondan.
Sayın Ecevit BDDK'dan hoşlanmıyor imiş... Ama bu kurumu böylesine yanlış biçimde kuran kişilerin atamaları ile yine yanlış yapılanmaya neden olan yönetmeliğin altında Sayın Ecevit'in de imzası var."
Hukuk üstü adam
Ali İhsan Karacan'ın açık biçimde koyduğu gerçeklik, Türkiye'de 2 yıla yakın bir süredir estirilen linç atmosferi hatırlandığında, daha net anlaşılabilir.
Yakın zamana kadar BDDK'nın başkanlığını yapan Zekeriya Temizel hakkında bırakın suçlama yapmayı, tek bir cümle sarfetmek bile neredeyse vatana ihanet gibi algılanıyordu.
Bu son derece ciddi konuya yarın da devam etmek zorundayız.
|