kapat
21.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
NEBİL ÖZGENTÜRK(nebil@sabah.com.tr )

Büyük adam, küçük aşk

"Acımasız geçen zamanlarımızdan geriye kalan bir tek yalnızlık..Geriye kalan zamanlarımızı neden dostça birlikte geçirmeyelim Rıfat Bey?".. İşte bu cümle kırılganlıklarımızın zirvesinde olduğumuz bir dönemde bizi tam kalbimizden vurmuyor mu?

Kahramanları hayatın içinden olan bu film karanlığı delen bir ışık demeti gibi

Filmin adı o kadar anlamlıydı ki bir başka başlık atmaya kıyamıyor insan.. Evet, "insana sahiden dokunan" böyle bir film için verilmiş en güzel ad, "Büyük Adam, Küçük Aşk".

"Büyük Adam, Küçük Aşk"(Sık sık adını veriyorum görüyorsunuz, yazması bile çok keyifli) dün itibariyle sinemalarda oynamaya başladı. Kırılganlıklarımızın en yoğun olduğu, sapır sapır döküldüğümüz bir dönemde; sevgiyi, kendimizi, hayatımızı sorgulamaya en ihtiyaç olduğumuz zamanlarda. Ve "karanlığın içinden bir ışık süzmesi" gibi yüreğimizi sarmalayıp gelip geçiyor film..

"Acımasız geçen zamanlarımızdan geriye kalan bir tek yalnızlık..Geriye kalan zamanlarımızı neden dostça birlikte geçirmeyelim Rıfat Bey?"

İşte, filme dair aldığım notlardan biri. Varlıklı dul komşu Müzeyyen Hanım'dan, emekli yargıç Rıfat Bey'e, kapı aralığından atılmış bir nottur aslında bu.. Yargıç Bey'in "zoraki küçük misafiri" Hejar'ın bulup getirdiği bir mektuptan satırlardır.. Evin, itaatkar ve sabırlı hizmetçisi Sakine'nin olmadığı bir zamanda.. Ve yaşlı, bitik akraba Evdo'nun gecekondu evine gidilmeden önce...

İşte kahramanlarımız!
"Peki kim bunlar, bu saydığın isimler, kahramanlar, nasıl biraraya geldi bir filmde" diye soracak olursanız.. İşte o zaman filmin içine girmek gerekiyor...

Büyük Adam Küçük Aşk"ın aldığı ödülleri, sinematoğrafik anlatımını, eleştirisini, kritiğini başka dostlara bırakalım.. Biz isterseniz, hemen hemen her gün yanıbaşımızdan geçen, karşımızda oturan, sokakta rastladığımız, "bir tek kişi" gibi görünen ama çokça bulunan kahramanların öykülerini aktaralım..

Rıfat Bey... Onunla tanışmak zaman alıyor.. Filmin sonlarına doğru "insan" yanını daha iyi anlıyoruz.. Oysa, en çok, en yakından, en iyi onu tanıyoruz. Dik kafalı, "hukuk devleti ve Cumhuriyet" ilkeleriyle büyümüş, dürüst, namuslu emekli bir yargıç.. Deyim yerindeyse ''Hakim Bey''..Yaşam stilindeki kural ve dürüstlüğü herkeste arayan ya da varsayan, ancak hayal kırıklığına uğradığında yüreği üşüyen bir yurttaşf! İlk başlarda, 'devletin bekaası için'' başka bir ''dile'' tahammül etmez gözüken ama gerçekle karşılaşınca o'dil'i konuşan çocuk yürekli, kırgın, yalnız, dul bir adam.. 70'i aşan yaşından sonra Müzeyyen Hanım'la Huzurevi arasında kararsız kalmış, Avrupa'daki oğlundan haber bekleyen bir çağdaş zaman yalnızıf!. Namlunun ucundan kurtulan bir kız çocuğunu 'kötü adam'lardan kurtarmak adına, önce evine alıyor, şaşırıyor bocalıyor, kızıyor, çelişiyor ve filmin sonunda gözyaşı döküyor.. Hejar'ı uğurlarkenf!

Müzeyyen Hanım.. Varlıklı, dul komşu.. Rıfat Bey'e 'eski zamanlar'dan kalma bir yakınlıkla bağlı.. Yaşama tutunmaya, dimdik kalmaya çalışır günlük dünyasında.. Büyük hayaller kurar. Gelip geçen hayatı, bir "cam"ın ardından öylesine (biraz da ilgisizce)izler.. Rıfat Bey'i de.. Tek tutkusu, evin içinde iki kişi olmaktırf! Yani Hakim Bey'le.. Bu yüzden ne Hejar'ın, ne Rıfat Bey'in, ne Evdo'nun, ne de Sakine'nin kırılganlıkla dolu yaşamlarına tanık olur..

Sanki gerçekten yaşıyorlar
Sakine ya da Rojda... Ülkenin tüm sorunlarını adını koymadan yaşamış, kocasıyla birlikte çocuklarını sırtlayıp (kim bilir hangi nedenlerle de!) büyük kente taşınmış, Rıfat Bey'in ev işlerinin yanısıra "tercüman'ı da olmuş sabırlı, boyuneğen kadın.. Hejar'la aynı dili konuştuğu zaman "yargılanan" ama sonunda beraat eden bir uzak kent insanı.. Rıfaet Bey'in Sakine'si.. Hayatın Rojda'sı!

Evdo.. O'nun hikayesi, yoksulluğun, yalnızlığın, evlat acısı çeken babaların karşılığıdır filmde.. Bir de "iki arada, bir derede" kalanların! Koca bir kentte köyü yaşar Evdo.. Gökdelenler ve ışıklar arasında (zorunlu olarak) dolaşırken dağı, yamacı, ırmağı tercih eder hep.. Ve Hejar'ın boynuna sarıldığı, yoksul ve yoksunluğuna rağmen, Rıfat Bey'e tercih ettiği dedesidir aslında..

Ve Hejar.. Ülkenin milyonlarca çocuğundan biri.. Filmin ta kendisi.. Altı yaşındaki ''küçük Aşkf! Çocuk halimizdi, anne sevgisi aramaktı, yalansız, dolansız olmaktı.. Ana dili, ana kucağıydı! Kedi sevgisiydi.. Korkutulmaya nefretimizdi.. Bir "eve yapılan silahlı baskın"da masa altına saklanmaydı.. "Aslolan konfor değil, sevgi"nin ne demek olduğuydu.. Yüzlerce mermi sesinin belleklere kazınmasıydı.. Hejar, hep düşe kalka büyümek zorunda kalacak çok erken yaşlanmış bir çocuktu!

Bir de cesuryürek
Evet, ""Büyük Adam; Küçük Aşk" "aşk"la tamamlanmış, büyük zorluklarla çekilmiş bir filmdir aynı zamanda.. Cesur yüreğiyle senaryoyu yazıp filmi yöneten Handan İpekçi de.. Rıfat Bey'le yüceleşen Şükran Güngör, Müzeyyen Hanım'la zirveleşen Yıldız Kenter de... Belki de hiç sinemaya gitmemesine rağmen(!) usta bir sinema oyuncusu kadar rahat (Sahiden Hejar zannetiğimiz) Dilan Erçetin de... Ve ödüllerine bu filmle de ödül katan (Sakine Hanım) Füsun Demirel ve (Edo Bey!) İsmail Hakkı Şen de çoktan sinemanın kahramanları arasında yerini aldılar bile...

Orası New Hacıhüsrev mi?
Hacıhüsrev'den bir adam çıktı fi tarihinde.. Geçti bir ustanın karşısına..

Dedi ki "Benim adım Ayhan, Balık Ayhan!....Rodrigo'nun darbuka konçertosunu çalayım size!"

Önce ciddiye almadılar, çalınca anladılar hanyayı Konya'yı.. Rodrigo'dan Mozart'a geçti, Çaykovski'den Bach'a..

Darbukanın ritmi ''yeryüzünün tüm renkleri''ne açıldıkça Balık Ayhan alemi şaşırtıyordu.. Derken kendi ekibini kurdu.. Darbukanın yanına keman, kemanın ardına piyano, piyanonun soluna gitar girdi..

Ekibin adını da çoktan koydu bizim Balık Ayhan.. Çingeneler Zamanı..

Uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyordu ekibin..(yurdumun ilgisizliği tabii)

Bir dost daveti üzerine önceki akşam, sahne aldığı Beyoğlu Line'da dinledim Balık Ayhan ve Çingeneler Zamanı'nı.. Yeniden, bir kez daha ve yenilenmiş olarak..

İnanır mısınız, böylesine bir doğallık ve maharetin, bizim snop "festival entrikatörleri''nce nasıl görmezden gelindiğini bir kez daha anladım.. Görmezden gelinmesinin nedeni mi?

Çünkü, Balık Ayhan ve arkadaşları sahiciydi! Ve bizdik!

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır