  
Zemine çakılan ekonomi
Gelecek yıl için öngörülen büyüme yere çakılan adamın hafif yukarı zıplaması gibi bir şey...
Bütçe taslağı rakamlarının açıklanmasıyla birlikte "crony commentator" (ahbap-çavuş yorumcuları) olarak adlandırılabilecek birkaç kişinin dışında hemen hemen herkes hoşnutsuzluğunu dile getirdi.
Nasıl hoşnut olursunuz ki? Kayıtlı ekonomide yer alıp bir katma değer üretenler, gelirlerinin en az yarısını vergi olarak kamuya "kaptırıyor". Ortalama bir çalışanın ödediği vergileri sıralarsak: Gelir vergisi, KDV, ATV, emlak, motorlu taşıt, iletişim, ulaşım, seyahat, eğitime katkı, ek vergi, muamele vergisi, işlem vergisi aklıma ilk gelenler. Kamuda iş yaptırırken ödenen harç, pul, "falanca sandığa yardım" da cabası. Sonunun ne olacağı bilinmediği ve doğru dürüst bir hizmet üretemediği için bu listeye SSK ve işsizlik sigortası primlerini de ekleyebilirsiniz. Yani bir de "çalışma vergisi" ödüyoruz.
Vergi yol mu olacak?
Gelecek yıl için ortalama dolar kurunu 2 milyon TL kabul ederseniz, bütçe tasarısına göre hükümet 36 milyar dolar civarında bir gelir elde etmeyi hedefliyor ve bunun 29 milyar doları vergi gelirleri. Buna karşılık tahmin edilen toplam harcama 49 milyar dolar. Doğal olarak, sıradan bir çalışanı ilgilendiren şey kamu hizmetlerindeki kalite ve kamu harcamaları içerisinde yatırıma ayrılan bölüm. Hani, "ödediğiniz vergiler size yol, su..." denilen bölüm. Hükümetin gelecek yıla ilişkin niyetlerinin bir manzumesi olan bütçeye göre önümüzdeki bir yılda yapılacak toplam yatırım harcaması 3 milyar dolara ulaşmıyor. Bu yatırım harcamalarının tamamını tünel yapmaya ayırsanız 3 tane Bolu Tüneli'ni zor yaparsınız. Karşılıksız verilen para anlamına gelen transfer harcamaları (faiz hariç) ise 10 milyar dolara yakın. Personele ödenen 11 milyar dolar ile "diğer cari" harcamalardaki 4 milyar doları topladığımızda faiz dışındaki harcamalar toplam 28 milyar dolar. Toplam faiz ödemeleri ise 21 milyar dolar. Bu büyüklüğün bir bölümü alınan borcun anaparasında meydana gelen aşınmalara yönelik ödeme olarak kabul edilse bile, kamu kesiminin borcuna ödediği reel faizin 15 milyar dolar civarında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Reel olarak toplam vergi gelirlerinin yarısı, toplam gelirlerin yüzde 40'ı borcu bir süre daha çevirmek için harcanıyor. Bunun ima ettiği durgunluğun sürmesi ve gelirin yeniden dağılımı konularında konuşmak ise neredeyse yasak.
Depresyon artabilir
Gelecek yıl için öngörülen büyümeye gelince... Hükümetin tahmini yüzde 4. Bazılarına göre bu bir "canlanma" işareti. Şimdi, bir binanın yirminci katından hızla yere düşen bir kişi, çoğu zaman zemine temas ettiği anda yere yapışıp kalmaz. Birazcık yukarıya doğru zıplar. Gelecek yıl için öngörülen büyüme işte bu türden bir "canlanmaya" benziyor ve Türkiye ekonomisinin zemine çakılmakta olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Türkiye'deki kişi başına GSMH rakamlarını Avrupa Birliği'nin en fakir iki ülkesindeki kişi başına GSMH rakamlarıyla karşılaştıran yukarıdaki grafik, içinde bulunduğumuz durumu açıkça ortaya koyuyor. İzlenen politikalar, bu resimdeki eğilimlerin değişeceğine dair hiçbir ipucu vermediği gibi, bu yıl yaşanan depresyonun gelecek yıllarda daha da artabileceği izlenimi veriyor. Depresyon yaşayan bir ekonomide "ek vergi" gibi politikalar başka neyi çağrıştırır ki?
Bazen, ekonomideki gelişmeler ve uygulanan politikalar karşısında yorumda bulunanlar "iyimser" veya "kötümser" şeklinde sınıflandırılıyor. Şu, "bardağın yarısı boş mu dolu mu?" sorusuna verilen cevaba göre yapılan sınıflandırmada olduğu gibi. Oysa toplumun büyük çoğunluğu ne önüne konulan bardağı, ne de bardağın içindekini beğeniyor ve "biz başka bir şey istemiştik, bu da ne?" diye soruyor. Onları şimdilik dinleyen pek yok galiba.
|