  
Düpedüz fırsatçılık
Siyasetin dibe vurduğu şu ortamda, "siyasetçiyi savunuyormuşum" gibi bir hallere düşeceğim, ölsem aklıma gelmezdi.
Ama aslında siyasetçiyi değil, demokrasiyi savunuyorum.
Anlayana!..
Neymiş efendim?
Referandum yapılsınmış!
Milletvekili maaşlarını arttıran madde, halka sorulsunmuş!
Ben, Çankaya'da oturan bir cumhurbaşkanının "böyle bir hataya" düşebileceğini asla tahmin etmezdim.
Neden?
Birincisi, referandum sonuçları her zaman doğruyu göstemez!
İkincisi, referandum çok çok ihtiyaç halinde, millet ile "sorumluluğu paylaşmak" için kullanılan bir enstrümandır.
1961 Anayasası için yapılan referanduma, halk, yüzde 35 civarında "hayır" demiştir.
Dünyanın en özgürlükçü anayasalarından birine, hayır!
Buna mukabil, 12 Eylül'ün yaptığı demokrasi ve hukuk ucubesine ise yüzde 92'lik bir oranla "evet" denmişti.
Sonuçta, memleketin çanına ot tıkayan 12 Eylül anayasasını kabul etmekle halkımız, ihtilalcilerle eşit sorumluluğu paylaşmış oldu.
Demirel ve Ecevit gibi, Cunta yasaklısı siyasetçilerin, siyasete dönmeleri referandumundan da, yüzde 49'a, 51 gibi bıçak sırtı bir oranla, "demokrat" bir tavır çıkmıştı.
Demek ki her referandum, ülkenin önünü açacak sonuç vermez!
Öyleyse bu referandum, ülkenin istikbalini düşünen bir teklif değil, sadece yaygın öfkeden ilham alarak siyaset tayfasını cezalandırmayı tasarlayan bir tekliftir.
Bu yönü ile de tatsız bir şekilde fırsatçı bir girişimdir.
Kestiremediğimiz başka bir amaç var olabilir mi, bilinmez. Aklımız da ermez, bizim gizli kapaklı senaryolara...
Bir referandum önerebilirim ama:
Asker gelsin mi, diye bir referandum yapalım, var mısınız?
Bakalım halk ne diyecek?
Hem çok eğlenceli olur, asker, ilk defa "seçmenin daveti" ile gelmiş olur...
Bir de, Zekeriye Temizel'i başbakan olarak atadılar mı göreve, bir daha ne demokrasiye dönmemize gerek kalır, ne de bireysel hak ve özgürlüklere...
Veleddalin amin, şeklinde Türkiye tükenir gider!
Anlatabiliyor muyum acaba, referandumun her derde deva bir merhem olmadığını...
Uyarı!
Cumuhurbaşkanı Sezer, Başbakan Ecevit ile uzlaşmıyor. 16 dakikalık görüşmede, her ikisi de 14 dakika susuyor. Hiçbir şey konuşmuyorlar.
Şükredelim ki; tekme tokat birbirlerine girişmemişler... Her ikisini de tebrik ederim, bunun için...
Fakat sayın Sezer'e minik bir uyarım var.
Cumhurbaşkanım da, sevgili Ecevit gibi "inatlaşmayı" çok seviyor olabilir.
Ama inatlaşarak Ecevit'i pes ettiren bir tek kişi henüz ortaya çıkmadı!
Analar henüz Ecevit'ten daha "inat" birini doğurmadı, ne yazık ki! Lütfen hesabı buna göre yapalım, memleket daha fazla kaybetmesin...
Uyanık
Finlandiyali kadın yazar, yeni kitabında Hülya Avşar'ı anlatacakmış... Burnumuzun dibindeki cevheri biz göremiyoruz, finlandiyalı görüyor, yuh olsun bize!..
Öğrenme
Ünlü konuşmacı Tony Buzan, İstanbul'da 6 bin gence verdiği konferansta, "önce öğrenmeyi öğrenin" demiş... Türk değilsen, söylemesi kolay!
Cennet
Prof. Yaşar Nuri Öztürk, "Cennette, kadına da erkek var" buyurmuş... Türkiye sahiden keçileri kaçırıyor.
Coni biraderim
300 milyonluk Amerika "şarbon" saldırıları karşısında korkudan tir tir titriyor. Ömründe terör nedir görmemiş Amerikalılar, en yakın akrabalarından uyuz olmaya başladılar. Yakında karı koca kavgaları da başlayacaktır.
Bir de güzel ülkeme, yurdumun neşe dolu insanına bakın, ne kadar farklı, ne kadar cesur ve şakacı!
Bir ikokul müdürü, arkadaşı olan başka bir müdüre, mektup gönderiyor, şaka olsun için, içine de tebeşir tozu koyuyor.
Tabii karşı taraftaki "andavallı", bu "çok zarif" şakayı anlayamadığı için polise başvurunca, hadise karakolluk oluyor. Sonra da tatlıya bağlanıyor.
Fakat, tehlike karşısındaki Türk Amerikan tepki farkına bakar mısınız?
Bizim hayatımız tehlike be, Coni biraderim!
|
Magazin
