kapat
20.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ŞELALE KADAK(skadak@sabah.com.tr )

Sanayici bir söyledi Tanrıkulu bin!

Bu işte bir gariplik var. Benim aklım almıyordu, masada yanımda oturan sanayicilerle konuşunca, onların da almadığı anlaşıldı.

Önceki gün MESS Yönetim Kurulu Üyesi Hamdi Akın, Ankara'da işadamlarına bir yemek düzenledi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu da, yemeğe katılarak bir konuşma yaptı.

Ne beklersiniz doğal olarak? İcraatçı bir koltukta oturan Bakan Tanrıkulu'nun dinlediği sorunlara yönelik çeşitli çözüm önerilerinden bahsetmesini değil mi? Ama öyle olamadı. Bakan, toplantıya hazırlık yapmıştı. Konuşurken, herkese 28 sayfalık konuşma metni kitapçık halinde dağıtıldı. Kitapçık kuşkusuz faydalı bilgilerle donatılmıştı. Ancak ortada bir sorun vardı.

Hamdi Akın, kapasite kullanım oranının yüzde 43'e gerilediğinden, her 100 firmadan 73'ünün finansman darboğazında olduğundan bahsetti. Özetle sanayicinin içler acısı durumunu gözler önüne serdi. En önemlisi de Türkiye'nin sistemi bir türlü oturtamadığına göre, artık tek ihtiyacının bir 'süpermen' (!) olduğunu dile getirmeye çalıştı.

Bakan bu konuşmayı dinledikten sonra, bulduğu her fırsatı bir umut olarak düşünmeye çalışan sanayicilere, içinde bulunulan durumu bir kez daha başdan alarak anlatmaya başladı. İyi de herkes az çok durumun vehametini bilmiyor muydu? Bakan, önce dünyadaki durumdan bahsetti. Bir çok ülkenin ekonomisinin yavaşladığını, 11 Eylül sonrası herşeyin altüst olduğunu anlattı ve Türkiye'deki durumun ne kadar vahim olduğunu grafiklerle gözler önüne serdi. İşin garip kısmı şuydu. Bakan Tanrıkulu sanayicilerden daha çok şikayet ediyordu. İşte bazı çarpıcı cümleler:

"Türkiye'nin ihracatı 30 milyar ABD dolarında sabitleniyor. Ulusal ihracatımız 60 milyar dolar seviyelerine yükseltilemiyor. Peki bu o kadar zor mu?

Eximbank kaynaklarının artırılması bu kadar zor mu? İhracatçı performans kredileri için teminat bulamıyor. Niçin? Çünkü ticari bankalar mektup vermiyor.

Turizmde planlama yapılıyor mu? Yapılıyorsa bile bizler bilmiyoruz. Niçin zengin turist ülkemize geleceğine, Avrupa'nın en fakir insanı geliyor? Yeniden yükselmeye başlayan enflasyon ve faiz hadleri de ekonomimizin ateşinin tekrar yükselmeye başladığına işaret ediyor..." Bakan Tanrıkulu, çok şükür ki konuşması bitmeden alınabilecek önlemleri 12 maddeyle sıraladı ama bir farkla, "Biz bunları yapacağız" demedi. "Bunlar yapılmalıdır" dedi. Zaten biliyorsunuz, toplantıda iç borçla ilgili söylediği 'yeniden yapılandırılmalı' cümlesi piyasalarda etkisini hemen aynı gün gösterdi ve dolar da dün 1 milyon 660 bin liraya kadar çıktı.

Yanımda oturan ASO Başkanı Zafer Çağlayan'a konuşmayla ilgili yorumunu sordum. "Herşey tamam da operatör nerde, onu anlamadık" dedi. Kimse de anlamamıştı. Sanayici, Bakanı'yla öğlen yemeği yerken, küçük de olsa umut verecek bir cümle duymak istemişti, o da ne yazık ki olmamıştı.

'Osmanlı' nasıl yaşayacak?
Biliyor musunuz, bundan sonra kimse 'Osmanlı' ismini istese dahi alamayacak. Öğrendiğimize göre, bu ismi almak kanunen artık mümkün değil. Bu yüzden Osmanlı Bankası'nın tarih olmasıyla birlikte adı Osmanlı'yla başlayan herhangi bir Türk şirketi kalmamış olacak. Ferit Şahenk, Osmanlı Bankası isminin yaşatılacağını ve 137 yıllık bir geçmişi olan bu ismi yaşatmak için arayış içine girdiğini açıklamış. Garanti Bankası'nın Osmanlı'yla birleşme haberi geldiğinde, 'Umarım Osmanlı isminden vazgeçmezler' diye düşünmüştüm. Toplantıya katılamadım ama katılsaydım, Şahenk'e, "Garanti ismini Osmanlı'yla değiştirmeyi hiç düşünmediniz mi" diye soracaktım. Belli ki, Garanti isminin vazgeçemeyecekleri kadar önemli bir marka haline geldiği konusunda hemfikirler. Yine de Osmanlı isminin marka değerinin çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Dün, eski bir Osmanlı Bankası çalışanı olan Çiğdem Altaylı Koçum'dan bir mesaj geldi. Koçum'un önemli gördüğüm fikirleriyle bu yazıyı bitirelim:

"6 ay kadar önce şanslı bir kişi olarak kendi irademle bankadan ayrıldım. İş etiğini, kuruma aidiyeti, bir tarihin parçası olmayı öğrendiğim bu okul kapanıyor. Bu karar, her ne kadar orada çalışan bir çok arkadaşım işini kaybetse de, belki de zorunluydu. Ancak Osmanlı isminin yok olmasını hazmedemiyorum. Tarihi binalar korumaya alınıyor. Bence Osmanlı Bankası'nın da bundan farkı yok...

Eski çalışanlar olarak http://groups.yahoo.com/group/osmanli_yasiyor sitesinde toplanıyoruz. Bizim için çok şey yapan bankamıza bizde bir şeyler yapmak istiyoruz. Sesimizi duyduğunuz için teşekkürler."

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır