kapat
20.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )

Hükümetleri halkın hizmetine sokma yöntemi

Hastalıklarımıza yabancı doktorlar teşhis koyduğu zaman; yerli doktorların tanısı bir kez daha pekişmiş oluyor ve hiç olmazsa sorunu saptamış olmanın yarattığı net görüntü ortaya çıkıyor.

İstanbul'da yıllarca The New York Times gazetesinin temsilciliğini yapmış olan Stephen Kinzer dostumuzun, Türkiye'deki sistem tıkanıklığına koyduğu teşhis de böyle bir etki yarattı.

Evet; her aklı başında insanın bildiği ve kabul ettiği gibi, Türkiye'nin bir yönetilme sorunu var.

Kinzer "iyi yönetici bulamama" hastalığımızı dile getirdiği zaman bu ülkenin en temel gerçeğine dokunmuş oluyor.

Hepimizin bildiği gibi, yıllardan beri kötü yönetiliyoruz.

***
Bu işin iki boyutu var.

İyi olduğunu sandığımız yöneticileri başa getiriyor ve beklentilerimiz boşa çıkınca da onları değiştirmeyi beceremiyoruz.

Bu topraklarda çabuk kandırılan, seçme refleksi kolay yönlendirilebilen insanlar yaşamakta.

Kimileri din maskesi altında halkı kandırıyor, kimileri milliyetçilik duygularını okşuyor, kimileri de hırsızlık yeteneğini beceriklilik maskesi altında gizleyerek prim yapıyor.

Sonuçta bu insanların hepsi oy almayı başarıyorlar.

Üç dört yılda bir yapılan seçimlerde halkın karşısına çıkıp, kendilerinin bile inanmadıkları her türlü yalanı söylüyor, her türlü akla ziyan vaatte bulunuyor, meydanlarda kitleleri coşturuyor ve bir kez mazbatayı cebe koyduktan sonra da halkı unutup gidiyorlar.

Taa ki, bir dahaki seçime kadar.

İçlerinde, bu halkın sersem olduğu, her şeyi çabuk unuttuğu ve gelecek seçimde laf kalabalığı yaparak yine kandırılabilecekleri yolunda değişmez bir kanaat var.

Ve ne yazık ki bu güne kadar haklı çıktılar.

***
Seçimin ufukta görünmediği dönemlerde siyasetçiler kendi çevrelerine ordükleri bir duvar içinde yaşıyorlar.

Bu duvar ses geçirmiyor.

Surların dışından yükselen sesleri, feryatları, çığlıkları duymuyorlar.

Duvarın içinde "Körlerle sağırlar, birbirini ağırlar" misali, kendilerini mutlu eden bir düzen içinde yuvarlanıp gidiyorlar.

Bu yüzden Türkiye'de gerçek farklılaşıyor: Bir halkın gerçeği, bir de siyasetçinin gerçeği olarak, ikiye bölünüyor. (Buna medya gerçeği diye bir üçüncü bölüm de ekleyebilirsiniz.)

***
Sistemin tıkandığı nokta işte tam burası.

Seçim tehdidi altında olmayan siyasetçinin de halkı sürekli duymasını sağlayabilirsek tıkanıklığı aşabiliriz.

Bunun da tek yolu, bir zamanlar Yunanistan'ın yaptığı gibi üst üste seçime gitmek.

Bu ülkede her yıl seçim yapıldığını düşünün: Hangi hükümet, bugünkü ya da daha öncekiler gibi halka bu kadar sırtını dönmeyi, bu kadar sağır kalmayı ve halkı bu kadar adam yerine koymamayı başarabilir?

Surun içindeki vurdumduymazlara karşı halkın elindeki tek silah seçimdir.

O zaman gelin, sık sık seçim yapılmasını zorlayalım.

Hükümetleri, geçici diktatörlük biçimi olmaktan çıkarıp, halkın hizmetkârı haline sokacak tek yöntem budur.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır