kapat
20.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

Türkiye'de 25 milyon yoksul var...

En zengin yüzde 20 milli gelirden yüzde 55 alırken, en yoksul yüzde 20'nin aldığı yüzde 5'i bile bulmuyor. En zengini ile en fakiri arasındaki gelir farkı on bir misline çıkmış bir ülkede sosyal barış, pimi çekilmiş bir bombaya dönüşmüş demektir

8. Beş Yıllık Plan bir korku filmi karesi gibi, toplumsal resmi tüm saydamlığıyla ortaya koyuyor. Sorunları tüm teknisyenler biliyor. İş çözüm için gerekli olan irade

Demek ki, Türkiye'nin kendi gerçek gündemine ve temel sorunlarına eğilebilmesi için, ivmesi gittikçe artan şiddetli bir sosyal depreme uğraması gerekiyormuş.

Bugüne kadar para sahiplerinin sorunlarını, Türk ekonomisi sorunuymuş gibi tartışan medya, çok uzun zamandır beş yıllık planlarda yer alan temel sorunlara dönüş yapmaya başladı. Örneğin, temel gereksinimi için günde bir buçuk dolar bile ayıramayan 25 milyon yoksul olduğu haberi, daha öncelerde görmeyeceği kadar sütunlarda kendine itibarlı yer buldu.

Türkiye'de yoksulların, işsizlerin, bir yaşına gelmeden ölen bebeklerin durumu ve acıları kimsenin dönüp bakmadığı sayfalarda kaybolup giderken, herkesin boğazını sıkmaya başlayan ekonomik deprem nedeniyle şimdi gerçek gündem maddeleri olarak öne çıkmaya devam ediyor.

Fakire bir, zengine on bir
Türkiye'de "siyasal avantacılığı" kendine pusula edinmiş bir zihniyet, devleti ve toplumu sarmasa, ne bu kadar artan ölçüde bir yoksulluk yaşanırdı, ne de dünyanın gelirini "en kötü bölüşen" beş ülkeden biri haline gelirdik. Vurgunculuğun, yolsuzluğun, hırsızlığın ve avantacılığın önüne geçecek, hukuksal ilkeleri belirlenmiş gerçek bir "piyasa ekonomisi" ve onun özsuyu olan rekabet, becerisiz milyonlarca insanı bir kenara koymaz, siyasal avantacılığın afyonu ile onları uyutmaz, kendilerini geliştirmelerine yarayacak sosyal şartları doğururdu.

Ama bizde kimse, hırsızlık üreten devletçi ekonomik sistemin çıldırtması ile, dönüp bunlara bakmadı. Bugün Türkiye hem çok az üreten, hem de ürettiğini en kötü bölüşen ülkelerden biri haline geldi. Milli gelirden en zengin yüzde 20'nin aldığı pay yüzde 55 iken; en yoksul, en alttaki yüzde 20'nin aldığı pay yüzde 5'i bile bulmuyor. En zengini ile en fakiri arasındaki gelir farkı on bir misline çıkmış bir ülkede sosyal barış, pimi çekilmiş bir bombaya dönüşmüş demektir. Fransa'da bu fark geçenlerde üç mislinden dörde çıkar gibi oldu ve bir anda tüm toplumsal alarmlar çalmaya başladı. Bizde ise, biraz da halkımız, sihirbazın ne yaparsa yapsın, ses çıkarmayan tavşanına benzediğinden, eşitsizlik yüzsüz bir şekilde arttıkça artıyor.

Yeni çağ depremi
Türkiye'de 78 yıllık cumhuriyete rağmen köylülük bitirilmek istenmedi, yirmi milyon çalışanın on altı milyonunun ilkokul ve aşağı düzeyde eğitim almış olduğu göz ardı edildi, teknoloji ve bilime hiçbir pay ayrılmadı, halkın zenginleşmesi yerine devletin egemenliği ön planda tutuldu. Bugün ise, mesleksiz ve becerisiz yığınların hem yeryüzündeki yeni bilgi çağının önünde, hem de Türkiye'deki ekonomik deprem önünde, cinnet geçirecek noktaya doğru hızla sürüklendiğini görüyoruz.

Ankara sorun çözmüyor, çözüm üretmiyor. Kendi avantasını kollayarak, tüm yuvarlanmalara aldırmaz gözlerle bakıyor. Anlaşılan bu geleneksel vurdumduymazlığın ağır bir toplumsal faturasını ödemeye doğru hızla yol almaktayız. Hayat her dalga geçmenin hesabını muhakkak soruyor. Türkiye'ye de soracak ve maalesef hepimiz birlikte yanacağız.

Türkiye hâlâ sanayileşememiş bir köylü toplumu olmaktan kurtulamamanın çaresizliğini yaşarken, dünya da yeni bir çağa geçmenin sancıları ile kıvranıyor.

Bizde 25 milyonun yoksulluğunu bir kez daha gündeme getiren Devlet Planlama Teşkilatı "Gelir Dağılımının İyileştirilmesi ve Yoksullukla Mücadele" İhtisas Komisyonu Raporu ile, Birleşmiş Milletler "1998 Raporu" arasında pek fark yok. Birleşmiş Milletler de, dünyadaki en yüksek gelire sahip ülkelerdeki yüzde 5 nüfusun dünya hasılasının yüzde 86'sını, dünyanın en yoksul yüzde 5 nüfusunun da yüzde 1'ini aldığını ortaya koyuyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki 1.3 milyar insanın günde bir dolar bile bulamadığı da raporda yazılı.

Bu bir çağ depremidir. İnsanlık dönüşümlerinde kriz büyüyor, adaletsizlik artıyor, yaşam çilesi milyonları yakıyor. Feodal dönemden Sanayi Devrimi'ne geçerken de aynısı yaşanmıştı.

Charles Dickens'ın romanları o dönemin İngiltere'sindeki bu tür manzaraları anlatıp durur. Kol gücünden beyin gücüne geçme çabası içindeki bir dünyada, yığınların tümüyle bunları başarması kolay olmuyor ve çok zaman alıyor. O süreç içinde de altta kalanın canı çıkıyor.

Türkiye'nin yapması gereken
Türkiye sanayileşmiş ülkelerin tüketim kalıplarını taklit etmeyi "modernleşme" sandı. Üretime kimse dönüp bakmadı. Cumhuriyeti kuran kadrolar ekonomik yasalardan ziyade, emir vererek işleri düzelteceklerini sanan bir anlayıştan geliyorlardı. Nitekim bugün de, Genelkurmay'ın ekonomi ile ilgili hiçbir birimi yok.

Halbuki yoksulların yığıldığı bölge haritalarından ziyade, yoksulluğun ortadan nasıl kaldırılacağı konusunun çok daha önemli olması gerekli.

8. Beş Yıllık Plan bir korku filmi karesi gibi, toplumsal resmi tüm saydamlığıyla ortaya koyuyor. Sorunları tüm teknisyenler biliyor. İş çözüm için gerekli olan irade.

Hoş, zar zor da olsa bunlar için önemli adımlar atılıyor. Dünya bastırdıkça Ankara da, isteksiz de olsa kıpırdanıyor. Ama toplumsal zenginliğin ve adaletli bir paylaşımın kapılarını açmak için gereken iradeyi göstermiyor. Bunun en pratik çözümü ülkeyi çok çabuk Avrupa Birliği'ne taşımaktır.

Akılcılık inkâr edilse de Türkiye orta vadede düze çıkar ama, çalkantısı büyük olur. Çünkü bu gidişle yakında iyice dibe vuracağız, ekmek kuyruklarında yoksulluk tabloları büyük bir cinnetin kaynağı haline gelecek, sonra gidecek yer kalmadığı için yavaş yavaş yukarı doğru, zaman içinde çıkacağız. Ama olan olmuş biten bitmiş olacak.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır