kapat
17.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
İLKER SARIER(isarier@sabah.com.tr )

Kel başa şimşir tarak

Meclis'in, sivil anayasa çabaları arasına "maaş zammını" sıkıştırması hiç şık değildi.

Bu kriz ortamında, bu derece yüksek bir zammı içine sindirmesi ise, tamamen uygunsuz ve yanlış idi.

Fakat demokrasilerde, bu kabil büyük hataların faturasının siyasi arenada seçmen tarafından ödetilmesi esastır, rejimden bu beklenir, teamül de budur, demokrasi ruhu da bunu gerektirir.

Fakaaaat!..

Bu "hesap pusulasını", hem de şu kritik ortamda, cumhurbaşkanlığı makamının, "referandum" argümanıyla, halkın önüne koymaya kalkışması tamamen yanlıştır.

Çünkü hükümete ve parlamentoya yönelik "siyasi" bir tutumdur, birinci derecede "siyasi aktörlük" içermektedir.

Doğuracağı politik sonuçlar bakımından da "külliyen siyasi" bir yaklaşımdan ilham almaktadır.

Ve tabii ki, cumhurbaşkanlığı makamının "apolitik temsil hüviyetiyle" çelişki arzetmektedir.

Cumhurbaşkanı Sezer'in, "maaş artışındaki aşırılığı", hadi diyelim "pervasızlığı", hadi kabul edelim "düşüncesizliği", tutup da, "referandum" gibi, son derece istisnai hallerde başvurulacak bir "politik enstrümana" götürüp dayaması, bu "hükümete karşı" savrulmuş bir yumruk değilse, ne olabilir?

Sezer, bu yolla, Parlamento'nun da karşısına "politik manada" dikilmekle hata içindedir.

Bunun, hukuki izahı da yoktur.

Siyasiler kendi siyasi hatalarını, siyasi alanda öder.

Demokrasi böyle söylüyor.

Sezer'in, "yüksek zam" yüzünden kamuoyunda oluşan büyük tepkiyi "siyaseten değerlendirmeye" kalkışması; bu fırsatı, "hükümet ile arasındaki" bilek güreşinde kullanmayı düşünmesi, sadece bugün için değil, önümüzdeki süreç için de "endişe" sinyalleri veriyor.

Sevgili okurlar!
Olur da, önünüze, Meclis'e gönderdiğiniz vekillerin maaş zammıyla ilgili bir sandık konacak olursa, görüşünüze başvurulduğu için sakın böbürlenip, övünmeyin!

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde, vatandaşa öyle ciddi konularda görüşleri soruluyor ki, maaş konusunda bir referandum, çağdaş bir insanı sadece küçük düşürür ve demokrasi duygularını incitir.

Sezer, kriz nedeniyle hükümete yönelen öfkeyi politik olarak kullanıyorsa veyahut da Anayasa fırlatmanın intikamını alıyorsa, her ikisi de yanlış ve hatalı tutumdur.

Stres
Özal'ın doktoru Antonio Gotto, "Türkler stresle yaşamaya alıştı" demiş... O da bir şey mi doktorcuğum... Stres bizimle yaşamaya nasıl alıştı asıl o konuyu araştırmak gerekir!

Savcı
Adana başsavcısı Sacit Kayasu, "12 Eylül aleyhine" dava açtığı için, Adalet bakanlığı tarafından açığa alınmış... Bizim gibi ikide bir 159'dan yargılanmadığına dua etsin...

Orman
İskenderun'un Bitişik Köyü öğrencileri, okullarının tamiratı bitmediği için yandaki ormanda ders yapıyormuş... Hep söylerim, Türkiye kadar çevreci bi memleket bulunamaz!

"Paralar uçtu"
Başbakan Ecevit, önceki gün Batı ile mali ilişkilerimizde "külliyatlı miktarda" krediye ihtiyaç bulunduğunu anlatırken, "daha önce IMF'ten gelenler bu arada uçtu gitti" dedi.

Ne demek uçtu gitti?..

Okuyucular ağlayarak soruyor:

Ne demek uçtu gitti?

Para uçar mı, israf mı oldu, kapanın elinde mi kaldı?

Ecevit artık kimseye söz geçiremiyor mu? Nedir?

Okurlar durmuyor, soruyor:

Başka zaman yine gelecek paraların uçmayacağını nereden bileceğiz?

Bu ülkede paraların uçmasını önleyecek mekanizma ne zaman kurulacak?

Evet!

Okurlarımız endişesinde yerden göğe haklı.

Bir başbakan için, "paralar uçtu gitti" demekten daha vahim bir davranış biçimi olamaz.

Başkana gel başkana!
İçel'in Ören beldesi belediye başkanı Aziz Ceren'in müthiş beyanatını geçen gün bir gazetede okuyunca, gülmekten yere düşüyordum.

Başkan, daha önce DYP'de imiş, ama bakmış DYP kendisine el uzatmıyor, ayrılmış DYP'den...

Şimdi diyor ki, göğsünü gere gere:

"Belediye olarak 250 milyar lira borcum var. İşçimin parasını ödeyemiyorum. Hizmetler tamamen durdu. Bana 250 milyarı kim verirse, o partiye geçmeye hazırım!"

Bakın bakın!.. Fedakarlığa bakın...

Halkı için kendini yakıp, hiç inanmadığı, görüşlerine katılmadığı bir partiye bile gitmeye hazır bir başkan...

Gönlünde halka hizmetten başka hiç bir şey yok...

Bastırın parayı diyor, beni alın!

Ama düşünemiyor ki:

Senin gibi belediyeyi batırmış, 250 milyar lira borçlanmış başkanı, parti ne yapsın?

Sonra, 250 milyarı kaptıktan farzedelim 6 ay sonra, başka bir partiye vınlamayacağın nerden belli?

Ayrıca senin şu veya bu partiden olman, partilerin umrunda mı acaba?

Ben olsam, senin gibi başkana 250 lira vermezdim.

Zavallı Türkiye kum gibi bu çeşit belediye başkanı kaynadığı için bu konuya değindim.

Bayar'ın uyarısı
"Genelliştirme özel İdaresi" başlıklı yazıma, Uğur Bayar'dan uyarı geldi.

Başkan, "özelleştirme" işlemine, "kar-zarar" yaklaşımıyla bakılmayacağını, harcanan 9 milyar doların "mevzuat"tan kaynaklandığını belirtiyor.

En önce söyleyim ki, Türkiye'de hakim, "devletçilik lobisinin" salvoları altında özelleştirme işini yürütmek tabii ki çok zor.

Bu işe kar zarar açısından bakılmayacağını da en iyi bilenlerden biriyim. Çünkü inandığım şudur:

Zarar eden ne kadar işletme varsa, uygun müşteri bulunduğu an, neredeyse bilabedel devredilmelidir.

Buradaki kar izafidir, "sürecek zarardan kurtulma miktarı" kar olarak hesaplanır.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır