kapat
17.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ABDURRAHMAN YILDIRIM(yildirim@sabah.com.tr )

Değirmenin suyu nereden?

Bankalar kendilerini kurtarmanın peşinde. Devlette ise kaynak kalmadı.

Yabancılar 11 Eylül sonrası Türkiye'yi riskli buluyor.
O zaman şirketlere nereden kredi açılacak?

Türkiye'nin en eski şirketi Osmanlı Bankası, sahibi Garanti Bankası tarafından devralınmak süretiyle tarih sahnesinden çekiliyor. Osmanlı Bankası herhangi bir banka değil. Kurulduğu 1863'ten Cumhuriyet'e kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun parasını basmış, yani merkez bankası işlevi görmüş bir banka.

Şimdi de yabancılar tarafından Citibank ve Chase Morgan gibi uluslararası bankalarla Türkiye'de kabul edilen üç saklamacı kuruluştan biri. Yani yabancı yatırımcıların menkul kıymetleri emanet edebildikleri bir banka. Bankanın katılımı ile Garanti, aktif yönünden Türkiye'nin en büyük özel sektör bankası haline geliyor. Ancak Türkiye'nin simge isimlerinden birinin yok olması karşılığında.

* Osmanlı isminin önemi- Bu ismin yok olmasıyla aslında ekonomide kendimize güveni biraz daha kaybediyoruz. Batının yüzyıllardan beri büyüyerek gelen kurumlarından bizde kaç tane var diye sorduğumuzda, en eskisini artık bunların arasında sayamayacağız. Geçmişten günümüze köprü olup gelmiş bir kurumu kaybetmiş olacağız. Osmanlı Bankası olayına bir de bu açıdan bakılmasını ve karar alıcı sermayedarın bu ismi korumasını temenni ediyoruz.

Belki herbirimiz Osmanlı Bankası'nın müşterisi değiliz. Ancak yüzyılı aşarak gelmiş böyle bir kurumun yaşaması ve varlığı bize güven veriyordu. Böyle geçmişi olan kurumların eksikliğinin güvenimizi azaltacağı açık.

* İstanbul Yaklaşımı- Bankacılık yeniden yapılanıyor. Fon'a alınan bankaların sayısı 20'ye yaklaşıyor. Yabancı evlilik planları 11 Eylül sonrasında yattı. Yerli banka evliliklerinden birini de daha yaşıyoruz. Bunların nedeni sektörün yeni sermayeye ihtiyaç duyması. Yani bankacılık sektörü bugün durumunu güçlendirmek için kardeş bankalarını bünyesine katıyor. Uluslararası bir markayı siliyor. Öyleki o markaya ödenen bedel de az değil, tam 245 milyon dolar.

Şimdi dönüp aynı bankalar İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde borçlarını ödeyemez hale gelen reel sektör şirketlerinin üzerine gidip alacaklarını tahsil etme yerine yeni kredi kullandırırlar mı? Kullandırırsa hangi kaynaktan nasıl kullandırır? Zaten kurtarılabilecek şirket varsa alacaklı bankalar bir araya gelip, yasal takibi durduruyor, yeni kredi açma yoluna gidiyorlar. İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde getirilecek yasal düzenlemelerin bir katkısı olabilir. Ancak şirketlere yeni kredi açılması zor geliyor bize.

* Parayı kim koyacak?- Bu konuda Varlık Yönetim Şirketi'ne bir yerden kaynak konulmalı.

Devlet para veremeyecek. Çünkü onda da bitti.

Bankalar ise verebildiğini veriyor, yaşatabildiğini yaşatıyor.

O zaman geriye bir tek yabancılar kalıyor. Doğrudan şirketlere ortaklıktan kaçınan, Ortadoğu ülkesine yatırımı bu dönemde çok riskli bulan yabancılar, zor duruma düşmüş şirketleri kurtarmak için oluşturulan şemsiye bir şirkete neden kredi açsın? Bu konuda ciddi soru işaretleri var. Bu değirmen dönmesine döner ama öncelikle sormak gerekir, suyu nereden diye.

* Sonuç- "Yaşamın iki trajedisi vardır; birincisi istediğimizi elde edememek, diğeri ise istemediğimizi elde etmek" John Watson

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır