Manken 'sanatçıya' ihtiyaç yok
Tiyatrocu bir aileden geliyor. Annesinin ikinci eşi, eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar'a baba diyor. Bir Türk filminde rol almaya hazırlanan tiyatro eğitimli Gerçek, "Boyum kısa, ama fiziğim iyi, kötü oyunculara katlanmak gereksiz" diyor
Babamın öldüğünü öğrendiğim anda kalp atışım nasıl, vücudum nasıl boşalıyor, nefes alışverişim nasıl değişti, bunları düşünüyordum. Bu çok korkunç ve yaptığımdan hâlâ suçluluk duyuyorum
Gerçek Büyükağaoğlu ya da Gerçek Sağlar. Sekiz yaşından beri beraber yaşadığı, annesinin ikinci eşi, eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın kızı olarak anılıyor. Tiyatrocu bir aileden geliyor. Annesi tiyatro oyuncusu Serap Sağlar, babası rahmetli tiyatrocu Mehmet Büyükağaoğlu, Ayten Gökçer annesinin halası ve diğer akrabalarının arasında da tiyatrocular var. Kendisi Ankara Devlet Konservatuvarı'ndaki 11 yıllık bir bale eğitiminin üzerine dört yıl tiyatro eğitimi aldı. Derken Columbia üniversitesinde master yapma hakkı kazandı. Bir yıldır da orada. Şu aralar ise Türk Mısır ortak yapımı bir filmde Beyaz ile birlikte başrol oynamaya hazırlanıyor.
* Bu film için sizi nasıl bulduklarını merak ediyorum, çünkü ortalarda yoksunuz.
Geçen yıl okulu bitirince İstanbul'a gelip bir belgeselde çalışmıştım. O arada pek çok kişiyle tanıştım. Ajanslara gittim. Serdar Akar'ın bir filmi çekiliyor şimdi. Meltem Cumbul oynuyor galiba. Onun teklifi geldi önce. Fakat senaryosunu sevmedim. Bir de çok çıplak sahneleri vardı açıkçası. Bu film için aradıkları tipin ben olabileceğimi düşünerek beni çağırdılar. Bir aksilik olmazsa çekimleri ekim ayı sonu gibi olacak.
* Amerika'ya master için mi gittiniz?
Columbia'yı kazanmıştım fakat çok iki arada bir derede kalmıştım. Acaba burada kalıp işlere başlasam mı diye düşünüyordum. 1800 kişiden 17 kişi aldılar sadece ve tek yabancı benim. Dolayısıyla gitmem gerektiğine karar verdim.
* Şimdi bu kararı doğru buluyor musunuz?
Evet. Amerika'ya gitme sebebim biraz da orada sinema ya da tiyatro piyasasına girebilmek çünkü. Türkiye olağanüstü bir yer, bir gün mutlaka Türkiye'ye dönmek istiyorum, ama bir yandan da bana çok dar geliyor burası. Okulu bitirdikten sonra devlet tiyatrosuna asla girmek istemedim mesela. Bir tek Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer'e ait olan Oyun Atölyesi'ni çok beğeniyorum. Onlarla çalışmak isterdim. İşin doğrusu okul paramı ödemekte son derece zorlanıyoruz ama geleceğim için bunu yapmak zorundayız.
* Geleceğinizde Hollywood var mı?
Benim ilk hedefim oradaki tiyatrolarda oynayabilmek, tabii ki sonra da Hollywood'a geçmek istiyorum. Oscar'ı alamayabilirim ama bir gün aday olmak istiyorum. Doğru insanla nerede ve ne zaman karşılaştığınız çok önemli. Fakat bunlar çok ütopik şu anda. New York'ta yaşayan herkes, tüm garsonların yüzde doksanı ya aktör ya dansçı. Ben de orada garsonluk yapıyorum bu arada. Haftada iki gün.
'MAFYA BABA'DAN BAHŞİŞ
* Nerede yapıyorsunuz?
Little Italy'de (New York'ta İtalyanların yaşadığı bir mahalle), bir İtalyan cafesinde. Beni İtalyanlara benzetip aldılar ama aslında bir kelime bile İtalyanca bilmiyordum. Barmaid'lik yapmayı çok istiyordum ama hiçbir tecrübem yoktu, dolayısıyla kabul edilmedim.
* Al Pacino ya da Robert De Niro'yla karşılaşabilirsiniz. İyi şans olur o zaman.
Zaten bekliyorum. Birkaç tane prodüktör geldi, hatta beni seçmelerine de çağırdılar. Fakat o zaman kendimi hiç hazır hissetmedim. İngilizcem çok kötüydü. Birazcık kendime güvenmem lazım bu konuda.
* İtalyan mafyası üyelerini tanıma şerefine nail oldunuz mu?
O filmlerde gördüğümüz İtalyan mafyası gerçekten var orada. Mesela biri var, Baba'daki Don Corleone gibi, sesi kısık, çok şık giyiniyor. 60 küsur yaşlarında. Bir tane espresso içip 25 Ğ 50 dolar arasında bahşiş bırakıyor. Ben dört gözle bekliyorum onu. New York insanları gözlemlemek için müthiş bir yer.
* Gözlemlediğiniz her şeyi de daha sonra oyunculuğunuzda kulanıyorsunuz, öyle mi?
Evet. Kamera karşısında doğal olmak gerektiğine inanıyorum. Geçen yıl babamı kaybettim. O gün arkadaşlarımın düğünü vardı, oradan çıktık ve babamın vefat ettiği telefonunu aldım. Hatırladığım tek şey, gölbaşında bir yerde olduğumuz. Gölü hatırlıyorum, güneş o göle vuruyor, yapraklar var ve hafif bir rüzgar esiyor. Ne ağlayabildim ne başka bir şey, sadece oturdum ve etrafıma bakarak kendimi gözlemledim. Bu çok korkunç bir şey ve yaptığımdan dolayı hâlâ suçluluk duyuyorum. Kalp atışım nasıl, vücudum nasıl boşalıyor, nefes alışverişim nasıl değişti, o anda tüm bunları düşünüyordum. Hayatımda karşılaştığım en büyük acıydı bu fakat onu hissetmek yerine o acıyı gözlemledim. Oyuncular, sanatçılar için dengesiz diyorlar. Biraz doğru galiba.
* Dışarıdan Türkiye'deki sanat camiasını takip ediyor musunuz? Neler olup bittiğine bakıyor musunuz?
Türkiye'de sanat camiası yok denecek kadar küçük. Hâlâ kimin oyuncu olup olamayacağı tartışılıyor. Konservatuvar mezunuyum, oyuncuyum, boyum 1.80 değil ama fiziğim hiç fena değil. O yüzden mankenlerin oynamasına gerek yok. Ayrıca çok da kötüler. Belki birkaç iyi vardır. Ama gördüklerim korkunç. Hangi cesaretle böyle bir şey yapıyorlar, şaşırıyorum.
Babam mutlaka başbakan olmalı
* Annenizden çok çekinir misiniz? Fikri Sağlar diyor ki "Hiçbir şeyden çekinmem bir tek Serap'tan çekinirim."
Annem bir Aslan kadını ve hakikaten tüm hakimiyet ondadır. Babamın da benim de arkamızda hissettiğimiz en büyük destektir. Otoriter bir hali var ama örneğin herkes benim Amerika'ya gitmemem gerektiğini söylerken o bana destek oldu.
* Babam derken...
Fikri Sağlar'ı kastediyorum. Ona baba diyorum. Çok inanılmaz biridir ve hiçbir zaman hakkı ödenmez. O da beni Amerika'ya gitmem konusunda destekledi mesela fakat bir yandan da gereksiz buluyor. Burada kalabirdin, tiyatroda oynayabilirdin diyor. Hadi artık bir işler yap diyorlar. Bir de tabii kızlarının uzaklara gidiyor olması onu sıktı biraz. Ben de elimden geldiği kadar onu desteklerim ama. Bir gün muhakkak başbakan olmasını istiyorum. Pek çok şeyi değiştireceğine inanıyorum.
* Bir gün politikayla ilgilenmeyi düşündünüz mü?
Asla. Hatta tam tersi. Babamdan çok dinlerim, onun görüşlerini öğrenmeye çalışırım fakat onun dışında politikadan nefret ettim. Politikacı babaya sahip olmak demek babayı görememek demek. Benim kardeşimin kim bu amca dediği bile olmuştur.
Aslı E. PERKER
|