Dizi çektim bilesin, seyredip de gülesin..
Yeşilçam'ın klasik köy ağası tipi battal oldu.. O ağalar ki astıkları astık, kestikleri kestikti.. Sıkıyönetim komutanından çok yetkisi varmış gibi gelirdi insana.. Köyde geçen TV dizileri sayesinde ağalara da kıydılar..
Bundan sonraki hayatımı "ruhun derinliğini" araştırmaya adamıştım.. Daha doğrusu kararım böyleydi.. Araştırmaya kendimden başladım.. Ne var ki ruhumun iki parmak olduğunu keşfedince araştırmayı bıraktım..
Kendime karşı hile yapamazdım.. Televizyonda yerli dizi seyretmeye kuvvet verdim..
Güz aylarında yazlık mekanlarda sürtmenin de bir faydası bu.. Televizyon seyrediyorsun..
***
Sakın ola ki beni "Televizyonda en çok neleri seyredersiniz?" sorusuna "Discovery Channel.. Bir de National Geography.." cevabını verenlerden sanmayın..
Benim televizyon seyredemiyor olmam zamanla ilgili.. Sabah kahvaltısını saat 15.00 sularında yapınca eve dönüş de gece yarısından önce olmuyor.. O saatte de seyredilecek dizi kalmıyor..
İşte Yılan Hikayesi..
Televizyonların ne kadar popüler dizisi varsa "Acaba nasıl birşey?" diye meraklanmam bundandı.. En çok da "Yılan Hikayesi"ni merak ederdim.. Bir kere yakın arkadaşım Süleyman Turhan oynuyor..
Sadece onun varlığı merak etmem için yeterli.. Ayrıca Meltem Cumbul da var.. Nail Kırmızıgül var.. Onlar da arkadaşım.. Memoli de arkadaşım Mustafa Alabora'nın oğlu.. Daha ne olsun?
Hele Memoli'nin adı kalabalık bir yerde geçince kızlar çıldırıyor.. En aklı başında olanı; üstünü başını çıkarmaktan ar edeni sin yapıp, yüzünü gözünü cırmalıyor..
Meltem'in de diziyi bırakacağını gazete haberlerinde okumuşum.. Geçen gün Meltem'in öleceği son bölümün anonsunu görünce "Tamam işte.." dedim.. "Saatini kaçırma da seyret şu programı.."
Kaçırmayıp seyrettim..
Hemen altını çizeyim.. Hikayeye bir diyeceğim yok.. Oyuncular da iyi niyetli ancak senaryoyu kim veya kimler yazmışsa orada sorun var..
Senaryoyu yazan kişi belli ki hayatında hiç köy görmemiş.. Bir köy düğünü nasıl olur, fikri yok.. Kırsal kesimde yaşayan insanların ilişkisine dair de fikri yok..
Köy olarak bildiği yer Arnavutköy.. Buranın mekanlarına bakıp bir köy ağası tipi yaratmış ki evlere şenlik..
***
En iyisi hikayeyi anlatmalı..
Meltem Cumbul köyüne dönmüş.. Memoli'yi seviyor ama bir şekilde köyün ağası ile evlenmeyi kabul etmiş.. Eski tanıdıklarını da düğününe çağırıyor.. Memoli, Nail, Ayten Gökçer, Başkomiser Süleyman Turan'ı..
Gidersin gitmezsin, beşibiryerde mi takarsın reşat mı takarsın? Bir sürü laftan sonra düğün saati gelip çatıyor..
Memoli ile Meltem'in aşkı, hikayedeki "Sürmeli Bey ile Telli Senem'in aşkından" daha yakıcı.. Hislerini kontrol edemeyip, köylünün üzerine taciz ateşi açmaktan çekinen Memoli düğüne gelemeyeceğini beyan ediyor..
Diğerleri gidiyorlar.. Yanlarında bir de Rambo diye bir tip var.. O'nun da yarım akıllı olduğunu "Dua ederken neden ellerimizi yukarıya doğru açıyoruz da ayaklarımızı havaya dikmiyoruz?" gibi zekice sorular sormasından anlıyoruz..
Neyse düğün başlıyor..
Gelinin at üzerinden gelişinden damat tıraşına kadar herşey geleneklere uygun.. Düğün sofrası da tamam.. Orta yere konan nikah masasına oturulduğunda işin tezeği çıkıyor..
Damat, yani köyün ağası "Bu kadını eş olarak kabul ediyor musun?" sorusuna evet diyor.. Sıra Meltem'e geliyor.. Memur soruyu sorduğunda Memoli görünüyor.. Hani nikaha gelmem diyen Memoli..
Dünyada tek örnek..
Yönetmen baskı yapmış, gelmiş.. Meltem O'nu görünce buz kesiyor.. "Ağa'yı eş olarak kabul ediyor musun?" sorusuna cevap vereceği yerde yerinden kalkıyor, köy ahalisinin arasından geçip Memoli'yi elinden tutuyor..
Tenhada bir yere götürüyor..
Niye? Konuşacakmış!
Ağa nikah masasında kalmış.. Deminden beri havaya ateş eden adamları orada kalmış.. Gelin ile şehirden gelen potansiyel sevgili elele köyün damlarından birindeler..
Normal şartlarda damat silahına davranır.. O davranmazsa aile büyüklerinden biri "Ne duruyon gavat?" diye ense köküne bir şaplak ekleştirir.. Köylü silahla ikisinin üzerine yürün.. Oracıkta delik deşik ederler..
En iyi ihtimalde kız tarafı geline arka çıkar.. Köy meydanı öyle veya böyle kana bulanır..
***
Bırakın köy yerini.. Kasabada olsa yine kan çıkar.. Kasabayı geçtik, şehri geçtik.. İstanbul'un Lailası'nda kıyılan bir sosyetik nikahta gelini masadan kaldıracak babayiğit çıkmaz..
Hal böyleyken bütün köy Memoli ile Meltem'in dam başında koklaşmalarını bekledi.. Damat olan Ağa da dahil..
Böylece köy yerlerinin "Ağalık müessesi.." muhtemelen Vaniköylü bir senarist tarafından yerle bir edildi..
Eski Türk filmlerinin gaddar ağalarından Erol Taş'ın, Atıf Kaptan'ın, Ali Şen'in, Hayati Hamzaoğlu'nun kemikleri sızlamıştır..
Sonunda Meltem geri geldi, nikah masasına oturdu.. Ağa tipindeki zat ise masada hala "Zurnik sabrı" ile bekliyor.. Şehirli oğlanı dama kaçıran gelin nihayet "Evet" dedi, nikah kıyıldı..
Bereket damlardan birinde tüneyen bir eşkıya (Dizinin başını seyretmediğimden husumetin sebebini bilmiyorum) tüfeğini doğrulttu.. "Senin gibi ağa olmaz olsun.." niyetiyle tetiğe bastı..
Kör kurşun; Ağalık müessesini diskotek DJ'liğine çeviren damat yerine, diziden kurtulmak istiyen Meltem'i buldu.. Oynak gelin oracıkta vefat etti.. Ekranın namusu kurtuldu..
Düğüne davetli olan iki yaman dedektif ile bir başkomiserin silahlı saldırıya tepki olarak ellerini bellerine götürmemeleri; ayrıca gelinle damadı karşılarkan havaya yüzlerce kurşun sıkan köy yiğitlerinin alık alık bakmaları da tarafımdan merak konusu olmuştur..
Bunun gibi dizilere (Bizim ATV'lerin dizileri de dahil) televizyon şahaseri muamelesi yapan ahalinin halleri ise ayrıca merakımı çekmektedir.. Ancak sebebi yıllardır kafa yormama rağmen hala bir sırdır..
Kıssadan Hisse: Berberin acemiyse cebinden pamuğu eksik etme..
|