kapat
10.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Hep aynı şeyi sordular: Arkanda kim var?


Afganistan'a kaçak giren ve Taliban yönetimi tarafından yakalandıktan sonra önceki gece serbest bırakılan İngiliz gazeteci Yvonne Ridley 10 günlük esaretini Daily Express gazetesine yazdı. İşte Ridley'in kaleminden kaçış öyküsü
Afganistan'a vizesiz giren o gazeteci kadın benim. Pakistan sınırından Afganistan'a girdiğim ve burada geçirdiğim 10 gün boyunca o kadar çok anormal durum yaşadım ki hangisini anlatacağım bilemiyorum. Ama en çok bugün (dün) 9 yaşındaki kızım Daisy ile yapacağım buluşma için sabırsızlanıyorum Çünkü Pakistan'a gittiğimi bile bilmiyordu.

KIZIMLA GURUR DUYDUM
Ama geçen haftaki doğum gününde Taliban'a "Annemi serbest bırakın" diye meydan okuması beni çok gururlandırdı. Doğum gününde onun yanında olamamak beni en çok üzen olaydı. Ancak onun bu meydan okuması Taliban yönetimini de harekete geçirdi. Ertesi gün hücreme iki kişi geldi. Kızım olup olmadığını sordular. Bu bazı sorunlara yol açabilirdi zira ilk sorgumda çocuğum olduğunu saklamıştım. Taliban'ın bekar ve çocuğu olan bir kadına iyi gözle bakmayacağından adım gibi emindim.

ELİMDEKİ TEK SİLAH...
Duyduğuma göre birçok gazetede günde 4-5 öğünde ısrar ettiğim yazılmış. Ancak tek bir doğru var o da tutuklandığımdan bu yana ilk yemeğimi önceki gün öğleden sonra yediğim. Avukatıma ve aileme telefon etme isteğim reddedilince ben de açlık grevine başladım. Bu elimdeki tek silâhtı ve işe yaradığına çok mutluyum. ABD'nin saldırıları sırasında Kabil'deki hücremde yatağa uzanmıştım. Patlamalar 2 kilometre ötemdeydi. Herşey çok net gözüküyordu. Sanki şehirde havaifişek gösterisi yapılıyordu.

Vizesiz girdiğimi kabul etmeme rağmen casus olduğum konusunda ısrarlıydılar. Gazetecilik iç güdümle buraya geldiğimi onlara anlatmanın hiçbir yolu yoktu. Ama onlar ısrarla "Buraya neden geldin" diye soruyorlardı. Aynı soruyu 10'uncu kez sorduklarında ellerimi havaya kaldırdım ve "Çünkü Taliban'a katılmak istiyorum" dedim. Bir anda herkes kahkahalara boğuldu. Bu cevap gerginliğin azalmasını sağladı.

İLK SORGU ANI
Onların şimdiye kadar karşılaştığı en zor tutuklu olduğuma eminim. Çünkü diğerleri gibi boyun eğmiyordum. Ancak doğum gününde Daisy'nin yanında olamamak beni çileden çıkarmıştı. Çok sinirlendim. Ben de açlık grevini kullanarak onları yıpratmaya çalıştım. Verdikleri yemeği yememem onları moralman çökertirken beni de cesaretlendirdi. En kötü anı ise ilk sorgumun yapıldığı Celalabad'tan ayrıldıktan sonra yaşadım.

KANDIRILDIM
Beni bir arabaya bindirdiler ve "Sizi şimdi Kabil'e götüreceğiz. Oradan da uçakla evinize döneceksiniz" dediler. Arabaya binerken yanımda 40-50 erkek sıralanınca içimden "Saygıda kusur etmiyorlar" diye geçirdim. Arabada sevinç gözyaşları döküyordum. Ama Kabil'e gidince havaalanı yerine hapishaneye götürüldüm. 6 Hıristiyan yardım görevlisi kadınla birlikte aynı hücreye kondum. Bu kadınların 2 aydır burada olmalarına rağmen dayanıklılıklarını hiç yitirmemiş olmaları beni şaşırttı.

'Hapiste çok ama çok korktum'
Güvendiğim insanların beni kandırmasına çok sinirlenmiştim. Burada 2-3 gece geçirdikten sonra beni üst katta başka bir hücreye aldılar. Duşu, tuvaleti olmayan bu hücredeki tek eşya sert bir yer yatağı idi. Oda silah deposu olarak kullanıldığı için bir sürü adam gelip odayı boşaltıyordu.

DEFOLUN BURADAN!
İlk gece yatağımın altında el bombası ile uyudum. Serbest kalacağım günün sabahı hücreye gelen bir yetkili "Hazırlanın akşam 6'da bir araba gelip sizi alacak ve uçağa götürecek" dedi. Saat 8 olmasına rağmen gelen giden olmadı. Ben de koridora çıkıp "İslamabad'a götürecek araba nerede?" diye sordum. "Araba biraz gecikecek" cevabını alınca da "Daha ne kadar yalan söyleyeceksiniz?" diye bağırdım ve kapıyı kapayarak içerden kitledim. Birazdan gelen bir yetkili arabanın beni beklediğini söyledi ama inanmadım ve "Defolun buradan, daha fazla yalan duymak istemiyorum" diye bağırdım. Dakikalarca beni inandırmaya çalıştılar. Geleneksel Afgan kıyafetleriyle arabaya binerken görevlilerden biri dönüp bana "Ridley, erkek gibi kadınsın" dedi. Övgü olarak söylediğine eminim.

Fiziksel işkenceye uğramadım ama psikolojik olarak yıpratmaya çalıştılar. Aynı soruyu defalarca sordular. "Arkanda kim var?" Sorgu bazen akşam 9.00'a kadar sürüyordu. . Hapisten kurtulmam Taliban lideri Molla Ömer'in Kandahar'dan yolladığı faksla oldu. Bu arada ne başörtümü çıkardım ne dışardan kimseyle konuştum ne de kimseye bir mektup yazabildim.

GÜNLÜK YAZDIM
Ama kendimi riske atarak günlük yazmayı başardım. Celalabad'da ve hapiste sık sık ateşim çıktı ve böcek sokmalarıyla uğraşmak zorunda kaldım. Doktorlar ne olduğunu bilmediğim ilâçlar verdi. "Bir şeyler yemezsen öleceksin" uyarılarına rağmen açlık grevini sürdürmekte kararlıydım. Hapiste kaldığım süre boyunca çok umutsuzluğu kapıldım ve çok ama çok korktum.

YARIN:
Taliban tarafından nasıl yakalandım?

www.superbahis.com
www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır