Eski aşklar ve erkekler
Dünya yıkılıyorken adam ne yazıyor diyecekler okumasınlar! Bugün "küçük kıyametler"le ilgiliyim...
"Kadınların zekâsı, kendilerini seven erkeklerden kalma tortulardan oluşur. Erkeklerin zevklerinde de hayatlarından geçmiş kadınların izleri kalır."
Kim çizmiş bu gerçeğin altını böyle pervasızca?..
Üstelik bu sözlerin devamı daha da kanırtıcı: "Çok kere de bir kadının bize çektirdiği dayanılmaz acılar başka bir kadının bizi sevmesine ve mutsuz olmasına yol açar."
Asıl adı Emile Salomon Wilhelm Herzog gibi tantanalı olan bir yazardan korkacaksın!
Dünyaca tanınmış adı ise Andre Maurois...
Bir zamanlar Batı'da da, bizde de çok okunan, fakat artık demode kalıp kıyıya köşeye itilmiş Fransız yazar "İklimler" adlı romanının kahramanına söyletir bunları.
***
Anlamışsınızdır; konumuz yine "eski sevgililer" üzerinde düğümleniyor... 9 Eylül Pazar günkü "Eski Sevgililer Neye Yarar?" başlıklı yazımda "burada kesiyorum, çünkü çok can sıkıcı bir konu, değil mi!" diyerek bitirmiştim. Sen misin öyle soran?..
Şu köşede haftalar boyu yeni aşklar, yeni ilişkiler üzerine yazıp durmuştum. Fakat hiç bu kadar "devam devam!" tezahüratı gelmemişti okurlardan!..
İlginç.
Ya eski sevgililer aslında eskimiyor! Bıraktıkları izler acısı ve tatlısıyla kolay kolay silinmiyor...
Ya da bir tür kişisel tarih merakı modern insan için duygusal bir sakız haline gelmiş. Çiğne çiğne bitmiyor...
Bir başka yanı daha var; eski sevgililer tarihinin... Karanlık bir geceyi andırıyor bu tarih ama her şeye karşın içinde yüzlerce küçük yıldız parlıyor.
Yolumuzu bulmamıza yarıyorlar mı? Belki!
Yıldızların adını, yerlerini, yönlerini hâlâ hatırlıyor, hâlâ biliyorsak...
***
Birçok erkek, iş lafa gelince "bitmiş bitmiştir arkadaş!" der. Bakmayın siz "Ailemizin şarkıcısı" Kenan Doğulu'nun da "Ex Aşkım" diye bir şarkı yapmasına, eski sevgililik konusunun açılması içini bulandırır erkeklerin!
Neden?
Belki de, "eskimeye" gönülleri razı gelmediğinden....
Kişisel kadın tarihlerinin "çöplüğüne" atılmayı iktidarlarına(!) yakıştıramadıkları için belki...
Bu yüzden erkekler için eski sevgililer yoktur; sadece "eski ilişikiler" vardır. (Konuşurken bu "ilişki" sözcüğüne de özel bir önem verirler. "Eskiden onunla çıkardım!" Yani, şimdi çıkmıyorum, o kadar! )
Yürümeyen şey, çoğu erkeğe göre ilişkidir. Yoksa kendisine duyulan sevgi değil!
Hey gidi iktidar kurbanları, hey gidi yürek tuhafları... Biz erkekler!..
Ancak şu yeni trend yok mu?
Aşkları bile piyasa değeriyle ölçme modası erkekleri de "eski sevgililerini" hesaplamaya, hayatlarından geçen kadınları ortalık yerde sayıp dökmeye itiyor.
Yine de dikkat ederseniz görürsünüz ki, erkekler eski sevgililerinden söz ederken bir filmden söz eder gibidirler. Sanki yaşadıkları, bir serüven filmidir...
Oysa kadınların gelip geçmiş aşk deneyimleri onlar için film olamayacak kadar gerçek kalır!
ABD medyasının yanlışı
Hiç uzatmadan söylemek istiyorum: ABD medyası bu kez yanlış yaptı!
Terörün sıradan insanlara nasıl büyük acılar yaşattığını dünyaya aktaramadı...
Kan olmasın, kopan kollar bacaklar olmasın, insanların yaşadığı dehşet gösterilmesin derken... Dünya günlerdir Süper ABD'nin "karizmasının yerle bir oluşunu" izleyip duruyor, ama tek tek insanların ve insanlığın nasıl bir acıyla kavrulduğunu hissedemiyor...
Hiç kendinizi kandırmayın; sürekli tekrarlanan iki kuleye çarpan uçak ve kulelerin yıkılışı görüntüleri Kuala Lumpur'dan Tokyo'ya; Moskova'dan Kahire'ye, her yerde acıların insancıl paylaşımına yol açmak yerine sinematografik heyecanları kışkırtıyor...
Hatta terörün ekmeğine yağ sürüyor bu görüntüler!
Günlerdir en yumuşak kalpli insanların bile "Eee, böyle büyük ve gaddar bir ülke olursan, sonunda olacağı buydu!" türünden yorumlarına tanık oluyorum. Neden, hiç düşündünüz mü?
Ne yazık ki terörün yol açtığı insanlık dramının empatisi oluşmadı dünyada.
Sürekli dua eden, ellerinde mumlarla yas törenleri düzenleyen Amerikalıların görüntüleri ise bu empatiyi oluşturmak yerine kültürel ve duygusal bir uzaklığa yol açıyor. Çünkü herkesin töreni kendinedir (bütün törenler etniktir!); ama insan acısı ortaktır, bütün gerçekliğiyle ortaya konulduğunda paylaşılır.
Gölcük depreminin medyamız tarafından alabildiğine "çıplak" biçimde aktarılması nedeniyle hem içerde, hem de başta Yunanistan olmak üzere, dışarda büyük bir duygu ortaklığı yarattığı olgusu hiç yabana atılmamalı...
Televizyon Yayıncıları Birliği'nin "ABD medyasının tutumuyla bize ders verdiği" açıklamasını bu yüzden doğru bulmuyorum.
Her zaman iki kere iki dört etmiyor hayatta. Matematik başka!
AYNA
Arzu hayatın, kayıtsızlık ölümün yarısıdır.
HALİL CİBRAN
|