kapat
13.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ERDAL BİLALLAR(ebilallar@sabah.com.tr )

Bilkent'te eylem var!

Dolarla eğitim veren üniversiteleri Türk Lirası'na döndürmenin yolunun kampanyadan değil, eylemden geçeceğini belirten ve Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ü de öğrencilerle birlikte Bilkent ve Başkent üniversiteleri önünde protestoya davet eden yazım üzerine Bilkent'te eylem kararı alındı...

Dün telefonla arayan Aygün, önümüzdeki günlerde öğrencilerle birlikte Bilkent kampüsünde bir eylem düzenleneceğini belirterek ilginç bir konuyu açıkladı:

"Özel ilköğretim ve liseler dolarda ısrar edemiyorlar, fiyatlarını TL olarak açıklıyorlar.. Bunun sebebi; veli, çocuğunu o okuldan alıp bir başka özel okula verebilir korkusu... Oysa üniversitelerde bu mümkün değil... Bunu bilen üniversite yönetimleri dolar diye diretebiliyor... Sonuçta çok sayıda veli çocuğunun tahsil hayatını yarıda kesmemek için aracını, evini satmak zorunda kalıyor..."

*
Soruyorum; dolar inadı ile binlerce gencin geleceklerini karartmayı, velilerine evlerini, araçlarını sattırmayı umursamayan Bilkent ve Başkent üniversitelerinin yöneticilerine sormak istiyorum;

* Binalarınızı inşa ederken kullandığınız kumu, çimentoyu dolarla mı aldınız?

* Hademelerinize, memurlarınıza, asistanlara, doçentlere, profesörlere dolarla mı maaş veriyorsunuz?

* Sırayı, tebeşiri, demirbaşları başka ülkelerden ithal mi ediyorsunuz?

* Öğrencilere çıkardığınız yemeklerde kullandığınız eti, yağı, sebzeyi dövizle mi tedarik ediyorsunuz?

Peki; o zaman neden Türk Lirası'nı kaldırıp atıyorsunuz da "Amerikan Doları isteriz" diye dayatıyorsunuz...

*
Dipnot: Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün bana bildireceği eylem gününü bu köşede ilan edeceğim...

Örgüt işi olamaz
Amerika'ya yapılan terörist saldırı birçok açıdan milat olma özelliğini taşıyor... Birincisi; terörün sınırlar bir yana kıta tanımadığı ilk kez anlaşıldı...

İkincisi; Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında bile topraklarında bir tek kurşun sıkılmayan Amerika ilk kez kendi topraklarında savaş benzeri bir olayı yaşadı... Bir anlamda tribünden sahaya taşındı...

Üçüncüsü; süper gücün bir anlamda kartondan aslan olduğunu kanıtlandı...

Dördüncüsü; bu saldırının bedelini yalnız Amerika'nın değil, bizim de içinde bulunduğumuz bütün dünya ülkelerinin ödeyeceği saptandı...

*
Uzman değilim; ancak Amerika gibi bir ülkede aynı anda 4 uçağın kaçırılması, ikisinin dev kulelere diğerinin Pentagon'a ölüm dalışı yapması, cephane yüklü bir aracın Dışişleri Bakanlığı binasında patlatılması terör örgütlerinin gücünü aşar... CIA ve FBI gibi kuruluşların gözünden kaçan böylesine bir harekâtın arkasında ancak devlet organizasyonu ve himayesi ile Amerika içinden belli güçlerin yardımı yatar... Kimbilir belki bu ülkedeki bir tarikatın...

*
Saldırı yalnız Amerika'nın kalbini değil, dünyanın finans merkezini vurdu... Para piyasaları durdu; tüm bilgiler, dosyalar, kaynaklar ortadan kalktı..

Önümüzdeki süreçte her ülke gibi Türkiye de bunun bedelini ödeyecek... Türkiye Hazinesi planladığı gibi dünya piyasalarından borçlanamayacak... Belki IMF programını donduracak, yardımını askıya alacak... Hisse senetleri düşecek.. Kriz çok daha boyutlu hale gelecek...

*
Bu saldırı tüm dünyaya, teröre karşı ortak cephe açıp savaş ilan edilmesi gerektiğini de gösterdi... Bugün New York'u, Washington'u vurabilen terörün, yarın Paris'i, Londra'yı, İstanbul'u, Roma'yı, Pekin'i, Moskova'yı da vurabileceğini ispat etti...

Ve en önemlisi; herhangi bir ülke sınırları içinde silahlı eylem yapanlara kim olursa olsun, hangi amacı taşırsa taşısın, "terörist" denilmesi gerektiğini gözler önüne serdi...

Tatile gider gibi teftiş
"Müfettiş saltanatı" başlıklı yazım üzerine dün çok sayıda kamu kurum ve kuruluşunda görev yapan müdürlerden ve üst düzey yöneticilerden benzer telefonlar aldım... Hemen hepsi bu saltanatın yıllardır sürdüğünden, gelen müfettişlerin teftiş boyunca kendilerini padişah zannettiğinden ve olmayacak şeyler talep ettiklerinden yakındı... İsmi bende saklı bir kamu kuruluşunun genel müdür yardımcısı ise bakın neler anlattı:

"Bunlar kışın yalnız, yaz mevsiminde ise eşleri ve çocuklarıyla gelirler... Bütün bir misafirhaneyi işgal ederler... Odalarına özel buzdolapları, televizyon, altlarına lüks araç isterler... Yöneticiler olumsuz rapor vermelerinden endişe ettikleri için bu taleplerin tümünü yerine getirirler... Bir dediklerini iki etmezler..."

*
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerine çağrım; ailesi ile tatile çıkar gibi teftişe gelen, olmayacak talepler ileri süren, teftiş süresince padişah hayatı yaşamak isteyen müfettişleri isimleri ile bana bildirin... Sizlerin kimliğinizi gizli tutarak yayınlayacağım... Bu kişileri kamuoyu önünde ayıplayacağım...

İstanbul 1'inci Çevreyolu'nun asfalt ve otokorkuluk dışında kalan tüm bakım, onarım işlerinin yapılması 19.02.1997 tarihli ve 97.OBİ.17.003 sayılı protokol ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmiştir... Ancak söz konusu belediye muhtelif tarihlerde defalarca yapılan sözlü ve yazılı uyarılarımıza rağmen bugüne kadar peyzaj dışında kalan hiçbir bakım ve onarım işine girmemiştir... 12 Eylül 2001

KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır