Şimdi şurada sokağa çıksam ve önüme gelen yüz kişiye "yabancı sermayeye karşı mısınız?" diye sorsam, herhalde çoğunluk "evet" der.
Neden karşı olduğunu bilmeden. Yabancı sermaye olmadan kalkınmanın mümkün olmadığını anlamadan. Başka ülkelerin kısa zamanda yabancı sermaye ile zengin olduğundan habersiz.
Yabancı sermaye düşmanlığı Türkiye'de sofularla solcuların, milliyetçilerle muhafazakârların üzerinde birleştiği ender noktalardan biridir.
Bu, müteveffa Sovyetler Birliği'nin, zayıf kalsın diye o zamanlar her şeyi yaptığı Türkiye için kurduğu bir tuzaktı. Sovyetler, Türkiye'de etkin kişilere, gruplara ve partilere yabancı sermayeye karşı bir cephe kurdurttu. "İthal ikamesi" ekonomisinden yararlanan sermaye sahipleri de bu akımı destekledi. Zihinlere 1960'larda ve 70'lerde yabancı sermaye düşmanlığı yerleştirildi.
Zaten kapitülasyon korkusunu üzerinden atamamış, sorgulama ve özgür düşünme yeteneği kısıtlı toplumun, "yabancı sermaye kakadır" dolmasını yalamadan yutması zor olmadı.
Özal fırtınası ile 1980'lerde değişir gibi görünen atmosfer, kısa zamanda ve fazla bir sonuç alınmadan zayıfladı ve dağıldı.
Yabancı sermaye düşmanı olmakla geri zekâlı olmanın eş anlamlı hale geldiği dünyamızda son 20 yılda muazzam bir artış gösteren denizaşırı yatırımlardan Türkiye nasibini alamadı.
Bu arada denizaşırı yatırımın önemini kavramış Türkler ortaya çıktı. Parasını Türkiye denilen yatırım cehenneminden kurtarıp yabancı ülkelere zerkeden sermayedarların sayısında büyük artış meydana geldi.
Sükrü Kızılot, geçen gün köşesinde bunu çok güzel bir biçimde özetledi: "Tespitlere göre, son dört yılda 2 milyar 255 milyon dolarlık, 2000'de ise yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırım, yurt dışına kaydı. Son 4 yılda yaklaşık 90 bin kişilik bir istihdam yaratabilecek yatırım, yurt dışına kaymış durumda. Bir kişilik istihdamın, yan sanayide ortalama 5 kişiye iş sağladığı da göz önüne alındığında, son 4 yılda yurt dışına yerli yatırımcıların sermaye çıkışı nedeniyle, ortaya çıkan istihdam kaybının, 450 bin kişiye ulaştığı farkediliyor."
Farkediliyor da, kimin tarafından?
Türkiye'nin direksiyonunda uyuyan politikacılar tarafından mı? Yoksa yaya bürokratlar tarafından mı?
Hükümet, elinde dilenci çanağı kapı kapı dolaşırken, yüz binlerce aileyi işsiz bırakırken, bazı Türkler'i de başka ülkelerin yabancı sermayedarı haline getirdi. Akıl almaz, inanılmaz bir gelişme.
Yabancı sermaye düşmanı küflü solcuların, milliyetçilerin ve sofuların bildiği tek şey engellemek, barikat kurmak, durdurmak, önlemek, kesmek, dondurmaktır.
Bunlar varlıkta tohum vermeyen tek bitki cinsidir.
Borun özelleştirilmesine karşı çıkarlar ama onu değerlendirmek için ne yapmak gerektiği konusunda zerre kadar fikirleri yoktur. Zonguldak madenlerinin açık kalması için şairane köşe yazıları yazarlar. Ama oradaki mali kara deliği ve üzerinde çığlıklar atılan rüşvet ve yolsuzluk fırtınasını görmezlikten gelirler. Bergama'da Eurogold'un gırtlağını sıkarlar, ondan sonra altın madenlerine yabancı yatırımcı çağırılar.
Mel'un olan yabancı sermaye değil onu engelleyenlerdir.