Sporun büyüsü
60'lı yıllarda basketbolun gençlerin ve bütün sporseverlerin hayatında özel bir yeri vardı. Büyük kulüpler basketbola önem verdiği gibi, küçük kulüplerle semt kulüpleri basketbol şubelerini canlandırıyor, okullar da büyük destek sağlıyordu.
İstanbul'da Spor ve Sergi Sarayı'nda, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi spor salonlarında çarşamba, cumartesi ve pazar günleri, gün boyu maçlar olurdu. Sadece birinci lig takımlarının değil, genç takımların, yıldız takımlarının ve liseler arasındaki maçları da çok sayıda seyircisi izlerdi.
Yaz aylarında ise semt sahalarında futbol maçları kadar basketbol ve voleybol maçları olur, çeşitli turnuvalar düzenlenirdi. Semt kulüpleri yaz aylarında basketbol okulları açar ve küçük çocuklar bu sporu öğrenmek için annelerinin babalarının ellerinden tutmuş, kulüp kapılarında kayıt kuyruğuna girerdi. Bu yaz okullarının amacı sadece kulüplere gelir sağlamak ve çocukların yaz aylarını keyifli geçirmesi değildi. Yöneticiler ve "ağabeyler", bu küçükleri dikkatle izler, çalışmalara katılır ve geleceğin sporcuları buralardan yetişirdi. Basketbol ve voleybol sporlarının gerçek "tarlası" bu okullar olurdu.
Gerçek sporseverlerle!
Gazetelerin spor bölümleri tek sayfadan ibaretti, ama bu tek sayfada basketbol, voleybol ve atletizm haberleri de yer alabilir, genç takımlar ve okul takımlarının karşılaşmaları bile en azından sonuçlarıyla, bazen kadrolarıyla aktarılırdı.
Sonra "farklı" bir futbol ağırlığı çöktü. Küçük kulüpler, semt kulüpleriyle birlikte, semt sahaları kayboldu. Gazetelerin spor sayfalarının sayıları arttıkça basketbol haberlerinin sayısı azaldı. Voleybol ve atletizm çok çabuk yok oldu. Büyük kulüpler sadece futbola katılmanın daha "kârlı" olduğunu düşünerek bu alanda yoğunlaştılar; diğer spor dallarıyla ise "bela kabilinden" ilgilendiler ya da ilgilenir gibi yaptılar.
Bu dönem boyunca basketbolda, çok az sayıda ama gerçek sporsever olan bir grup insan, inatla çabalarını sürdürdü. Erkekler Türk Milli Basketbol takımının Avrupa İkinciliği gibi önemli bir başarıya ulaşması, bu bir grup sporseverin yıllardır, bütün olumsuz koşullara ve ilgisizliğe rağmen sürdürdükleri direncin ürünüdür.
Futbolun bile sadece "endüstri", "yerel iktidar" ve "show business" yönleriyle egemenlik kurduğu bir "küçük" spor dünyasına hapsolmuş olan Türkiye'nin geçen hafta yaşadığı basketbol şenliği, önemli bir değişimin başlangıcı olacaktır.
SON DAKİKA
Sporun büyüsünün yarattığı keyifli ortamdan dün akşama doğru bir bomba sesiyle çıkıverdik. Taksim'deki intihar saldırısı, bu ülkeye karanlıktan başka bir gelecek tanımamaya çalışan bir kafanın son ürünüdür. Türkiye soluk almaya başladığı anda birileri çıkıyor, soluğunu ağzına tıkamaya kalkıyor.
Saldırının gerekçesi, cezaevlerindeki terör tutuklu ve hükümlülerinin koşullarının düzeltilmesi olarak açıklandı. Hiçbir gerekçenin hiçbir terör eylemini haklı göstermeyeceği, çoktandır çağdaş dünyanın gerçeğidir.
Taksim saldırısı, kara günlerle dolu yakın tarihimize sadece bir kara nokta daha eklemiştir. Sadece kanlı bir kara nokta...
|