kapat
11.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 


Muhteşem final

Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda final oynayıp, ikinci olmamız olağanüstü bir sonuç. Böylece İspanya, İtalya, Litvanya ve Hırvatistan gibi ülkelerin üstüne çıktık. Finalde yenildiğimiz Yugoslavya Avrupa'nın en güçlü takımı. 8 kere Avrupa şampiyonu olmuş, Dünya şampiyonlukları kazanmış. Yugoslavya bizden daha atletik ve ayakları üstünde daha iyi hareket eden ve daha tecrübeli bir takım.

Ama bir takımın üst üste iki maçına aynı hakemin verilmesi de saçmalık. Dünyada İspanyol Sancha'dan başka hakem mi kalmadı? Bir sürü kararı aleyhimize verdi. İbrahim ve Hüseyin gibi iki önemli oyuncumuza ilk yarı 3'er faul çalıp, savunmamızı da, hücumumuzu da etkiledi.

Hakem aleyhimize çalıştı

Basketbolda bir oyuncu, hele önemli bir oyuncu ise bu, 3 faul aldığı zaman oyundan düşüyor. Ama futbolda böyle değil. Bir hakem, birini atsa bile geriye kalan 10 kişi aynen oynuyor. Futbol ve basketbol hakemlerinin farkı da bu. Ama aynı hakem, öte tarafta aynı faulleri yapan Yugoslavlar'a hoşgörülü davrandı. Ama bir gerçek daha var: Biz müdafaada, sertlikle faulü birbirine karıştırıyoruz.

Yugoslavlar'ın bizden bir farkı da çok çabuk hücum etmeleri idi. Biz ise yavaş yavaş gittik, yok 2 numaralı oyun, yok 3 numaralı oyun diye işaretler yaptık. Halbuki Yugoslavlar hemen hücuma çıkıyor, devamlı hareket ediyorlardı. Bizimkiler ise, belki yetiştirilme tarzları, belki de basının gücünden hep kendilerini ön plana çıkartmaya çalıştılar. Topu eline alan her oyuncu, "Ben bu adamı nasıl geçerim, sayıyı nasıl atarım?" diye düşündü.

Mesela Hırvatistan maçında, Hidayet screen koyması için arkadaşını çağırıyor. Diğerleri ise, "Ne yapacak? Şut mu atacak, pas mı verecek, drive mı edecek?" diye bakıyorlar. Hareket etmiyorlar ve böyle olunca da kolayca markaja giriyorlar. Yugolar ise tam tersimize çabuk ve sürekli hareket halindeler. Çok da agresifler.

Bir de Türkiye, basketbol takımının arkasında. İsteseniz de arkasında istemeseniz de. Maçlarda muazzam bir tribün desteği var. Ama bizim oyuncuların, elleri kolları hep havada. Bunun anlamı ise, her işi ben yapıyorum düşüncesi. Oysa ilk kural yardımlaşma olmalı. Kaldı ki, Milli Takım bunu fazlasıyla başardı ama daha iyisini yapabilirdi.

Dokunulmazlıkları mı var?

Bir de eleştiri konusu var. Bir takım final de oynasa eleştirilir. İyi oynadığı zaman methedilir, kötü oynadığı zaman da eleştirilir. Ama daha iyi olması için eleştirilir. Yoksa oradaki menajeri, antrenörü, masörü eleştirmek için eleştirilmez. Bu futbolda da böyle. Türkiye'de kimse eleştirilmeyecek, hep methedilecek. Huzur içinde olacaklar. Yok böyle bir şey. Halbuki eleştiriler geldiği zaman, neyi yanlış yapıyoruz, eksiğimiz ne, hepsi ortaya çıkar.

Futbolda da Mustafa Denizli aynısını yapıyor. İyi oynadığın zaman iyi, kötü oynadığın zaman da kötü yazılıyor. Niye alınıyorsun bundan? Kaldı ki Türkiye'de ağır eleştiri de yok.

Oysa Avrupa'da olsalar sokağa çıkamazlar. Antrenörlerin, menajerlerin dokunulmazlığı mı var? Türkiye'de cumhurbaşkanı bile eleştiriliyor. O bakımdan kimse alınmasın.

Fenerbahçe hazır değil

F.Bahçe'nin Bayer Leverkusen maçı öncesi en büyük problemi hazır olmaması. Kendisine çok fazla katkı yapacak Oktay gibi, Hakan gibi, ki bu oyuncu için F.Bahçe ve G.Antepspor birbirine girmişti, iki yeni transferini hazırlayamamış. Hadi bunlar geç geldiler diyelim. Ama geçen sezondan beri devamlı oynayanlar bile hazır değiller.

Kocaelispor, F.Bahçe'nin biraz üstüne geldi, 3 gol attı. Ve bu golleri F.Bahçe galipken buldu. Mesela bir ikinci gol var. Ümit Özat, rakibin topu kenara çekmesiyle oyun dışı kalıyor. Bir defans adamı, bir forvet karşısında bu kadar basit oyundan düşmez. Serdar topu önüne çekti, vurdu ve gol oldu. Bir de lüzumsuz ileri çıkışları var. Geriden ileri çıkan adam ya çabuk döner ya da yeri doldurulur. Kademeye giriyor ama bu kadar uzağa giderse, olmaz. Hele geride oynayan bir adam sağ açığa hiç gitmez. F.Bahçe'nin defans kurgusu da bozuldu. Ümit Özat bunu toparlayacak diyorduk ama o da kafasına göre oynamaya başladı.

F.Bahçe'nin yediği üçüncü golde de Mustafa kafaya çıkıyor ama arkasındaki adamı görmüyor. Rakip ondan önce topa vuruyor ve Serdar kafa ile golü atıyor. İşin garibi Serdar'a kafayı vurdurtmayacak adam da yok. Sonradan geliyorlar. F.Bahçe'nin gollerine de bir bakalım. Birinci gol olağanüstü bilinçli bir gol. Ogün'ün bacağını açması ve Mert'in vuruşu birinci sınıftı. Ve böyle bir hareket yapan adam maç içinde daha dirençli olmalı. Orta sahada her yönü görebilmeli. Ama Ogün halsiz ve kondisyonu yok.

Revivo'nun golü olağanüstüydü

İkinci gol Revivo'nun olağanüstü bir vuruşu ve üçüncü gol tamamıyla şans. Revivo'nun şutu öyle kolay kolay, her zaman her yere vurulacak bir şut değil. Koşarken, yanında adam varken, 40 metreden atılan bir topu göğsünle indireceksin ve muhteşem bir yere vuracaksın. Bu her zaman olmaz. Üçüncüde de Mert Meriç'in ortası gol oluyor.

Kocaelispor maçı ile Leverkusen maçı çok farklı. Ama futbolcuların kafası, Kocaelispor ile oynarken Leverkusen'de olamaz. Kocaeli'de de kazanmaları lazımdı. Bir de garip garip laflar çıktı. İlk safsata, "Leverkusen maçı yüzünden futbolcular iyi konsantre olamamışlar." İkincisi de, "Denizli takımı sakladı." Nasıl saklamışsa, nereye saklamışsa. Böyle garip garip bir şeyler bulmaya çalışmak, kötü oyuna kılıf uydurmaya çalışmaktır.

Haa; F.Bahçe iyi oynar, gol atamaz ve yenilir. Ama oyunda bir şablonu, bir temeli vardır. F.Bahçe'nin işi zor. Ama takım birleşir, yardımlaşır ve varını yoğunu ortaya koyarsa bir şeyler değişir.

Ümit'in yeri dolar mı?

G .Saray'ın Antalyaspor'u 2-1 yendiği maçı seyredemedim. Ama Şampiyonlar Ligi'nde bugünkü rakipleri Lazio çok zorlu bir rakip. Belki G.Saray gol yemez, ama zor bir 90 dakika bekliyor sarı-kırmızılı takımı. Bir kere onlar fizik olarak hazırlar, ama biz değiliz. Ayrıca çok daha bir profesyonel takımla oynayacaklar. Ama Lazio'da geçen sezonki Lazio değil. Veron, Salas ve Nedved gibi neticeyi değiştirecek oyuncularını da kaybettiler. Yine de bir İtalyan takımı. Zor gol atarlar ama zor da yerler.

Ümit ne yapar?

Ümit Davala'nın durumu da garip. Bu oyuncu forma giyip, sonra da ertesi gün "Allahaısmarladık" deyip gidecek. Sanki özel maçmış gibi. Sanıyorum Ümit bugün varını yoğunu ortaya koyacak ama kafasında da bir sakatlık korkusu olacaktır. Eğer G.Saray bu maçta Ümit'i büyük bir güç olarak düşünüyorsa, onun gibi bir futbolcuyu 4-5 milyon $'a dışardan alabilir mi? Enteresan bir durum.

www.superbahis.com
www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır