 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
Magazin |
|
Kampüs
|
|
Astroloji |
|
|
|
Para Durumu |
|
Hava Durumu |
|
|
|
Bizim
City |
|
Sizinkiler
|
|
|
|
Sarı Sayfalar |
|
İstanbul |
|
|
| Cumartesi Eki |
|
Pazar Eki |
|
|
|
Künye
|
|
E-Posta |
|
Reklam |
|
Arşiv |
 |
|
Bir hava, bir de dua bedava 
Parasızlık, emeklilerin de belini büküyor. Eskiden tek eğlenceleri kahvede bir-iki dost görüp sohbet etmek olan emekliler şimdi ancak parklarda oturabiliyor. Çünkü 150 bin liralık bir demli çay bile pahalı geliyor Artık kahveler bile boş. Parklar, bir de camiler emekli dolu. Çünkü bir tek "hava", bir de "dua" bedava. Onların kahveye gidip de "Bir demli çay" diyecek lüksleri bile yok. Gaziosmanpaşa'da, meydandaki parktayız. Yeni dikilmiş taze söğütlerin altındaki banklar saçı sakalı ağarmış dedeler, başörtülü ninelerle dolu. Kimi sohbet ediyor, kimi elindeki bastona dayanmış uzaklara bakıyor Mümin Kılıç da onlardan biri. Emekli. Kahvede oturup da bir çaya verecek 150 bin lirayı yetiremediği için bütün gün sessiz sedasız parkta oturuyormuş. O kadar bezmiş ki "Artık Allah bile acımıyor bize" diyor. Ve ne acı ki onca yaşına rağmen "Derin konuşursam kötü olur. Devlet büyüklerimize iyi gelmez" diyebilecek kadar duyarlı.. KAHVEYE BİLE GİDEMİYORUZ İşte anlattıkları: "Aldığım 150 milyon lira maaş. Neleri yapamıyorsunuz? Hiçbir şey yapamazsın. Bereket kira vermiyoruz. Berbat bir durumdayız. Kahveye bile gidemiyoruz. Gelip bu parkta oturuyoruz böyle. Kahveye gitsen bir çay olmuş 150 bin lira. Bir çayı bile içemiyoruz. Berbat bir durumdayız. Yok bir çaresi. Çareyi göremiyoruz. Ben daha derin konuşsam kötü olur. İyi gelmez büyüklerimize. Benliğimden insanlığımdan utanıyorum. Böyle bir karmaşa, böyle bir idare olamaz. Ecnebilerden gelmeyim. 75 yaşındayım. Ameliyat olamıyorum. AMELİYAT OLAMIYORUM Anjiyo oldum. İlaçla duruyorum. Sigorta berbat. Hastanede gün almak için üç gün telefon başında bekliyorum. Balık veriyor doktor. Nasıl alayım? Çok şeyler var çocuğum söylemeye. İsterim ki temiz havada yaşayayım. Yapamıyorum. Bir banyo veriyor. Gidemem. 150 milyona ne yapayım? Yetmiyor. Bereket ki kalabalığım yok. Bir hanım bir de ben. Arkadaşlarla buralarda toplanıyoruz. Böyle gidiyor. Şimdi evveli gün gittim. Dört günde hastanenin numarasını düşürebildim. Tımarhaneden beter. SSK mı yoksa Mahmutpaşa mı belli değil. Gidiyorum bu yaşta numara almaya. Bitti diyor. Bunlarla uğraştırıyor devlet bizi." Küçülmenin bedeli ödeniyor Türkiye'nin sokaklarından şimdiye kadar duymadığımız desibelde bir ses yükseliyor. Makroekonomik veriler ise feryadın neden bu kadar yüksek olduğunun aynası gibi. GSMH yılın ilk altı ayında yüzde 8.5, sadece ikinci çeyrekte yüzde 11.8 daraldı. GSMH, ya da halk dilinde ekonomik büyüme, ülke olarak bir dönem süresince üretilen mal ve hizmetlerin değerini gösteriyor. Bu gerileme neyin göstergesi? * Yüzde 11.8 daralan ekonomide, şirketlerin üretimi düştü demek. * Üretimde azalma, şirketlerin küçüldüklerini gösteriyor. Küçülme ise işten çıkartmaları, ücretsiz izin uygulamalarını başlatıyor. * İnsanlar tüketim kısıp, temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Boşanmalardaki artışlar, kapıya dayanan icralar, mutsuzluğu yansıtıyor. Yarın Güney Kore'nin mucize kurtuluşu Ekonomoik krize giren tek ülke Türkiye değil. Güney Kore, çok değil, dört yıl önce benzeri bir krizi hem de daha ağır şartlarda yaşadı. Birçok sanayi kuruluşu battı, milyonlarca insan işsiz kaldı. Halkın tepkisi yürüyüşlerle sokağa taştı. Üstelik, G. Kore krize girdiğinde yalnız değildi. Uzak Doğu krizi tüm dünyayı sarmış, IMF'nin kredi açması gereken bir çok ülke ortaya çıkmıştı. Yabancı sermaye kabuğuna çekilmiş, bekliyordu. Tüm bu zor koşullara rağmen G. Kore bir mucizeyi gerçekleştirerek ekonomisini ayağa kaldırdı. Nasıl mı?... Ekonomistler çözüm önerecek Asaf Savaş Akat, Ercan Kumcu, Faruk Selçuk ve Salih Neftçi, Türk halkının belini büken krizin, ekonomik durgunluğun nedenini ve bu krizin çözüm yollarını SABAH'a değerlendirdi. Mine ŞENOCAKLI
|
