kapat
08.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Demir bir daha ölüyor..

Hayatta en sevdiğim insanlardandı, Demir Ural.. Ve de en güvendiğim.. Bir yaşam sigortasıydı o adeta benim için.. Başım her ne şekilde derde girerse girsin, ne zaman yardıma muhtaç olursam olayım, Demir'in yetişeceğini bilirdim.. Bu nasıl bir duygu, bu nasıl bir mutluluktur, böyle dosta sahip olan bilir..

Mide kanaması geçirmişim.. Ertekin beni hastaneye yetiştiriyor, gecenin bir vakti.. Vardık ki, Demir orda.. Hastanenin en ünlü mide doktorlarını da evlerinden toplamış, getirmiş, müthiş bir kadro beni bekliyor..

İzmirli bir gazeteci dostum vardı. Yemek borusu kanseri.. Ameliyatı en iyi Tokyo'da yapılıyor.. 60 bin dolar gerek.. Kampanya açtım.. Herkes koşuyor, ama 60 bin dolar çok para.. İki günde bir yeniden yazarak, tamamlamaya çalışıyorum.. Bir gün telefon.. Demir.. "Sen bu arkadaşına çok üzülüyorsun" dedi.. "Üzülme artık.. Kaç para eksik kaldı?.."

"Onbin dolar" dedim.. "On dakika sonra bankada, hadi keyiflen artık.."

Para yattı.. Sadık'ın hayatı iki yıl uzadı.. İkisi de melek gibi adamlardı, yukarlarda bir yerde buluşmuşlardır herhalde..

Bir gün Ertekin'de oturuyoruz.. Önümüzden 10-12 yaşlarında bir çocuk geçiyor.. Elinde tepsi.. Tepside 5-6 tane çay bardağı.. Hızlı hızlı, soğumadan bir yere yetiştiriyor olmalı.. Ayağı takılıyor, şangır, şungur.. Çocuk ağlamaklı.. Patrondan işiteceği azarı, belki de uçup giden otuz para yevmiyeyi düşünüyor.. Eve eli boş dönerse, babasından gelecekler cabası..

"Üzülme oğlum" diye bağırdı, Demir.. "Gel buraya.."

Elini cebine attı, 100 dolar verdi çocuğa.. Kırılan bardaklar, dökülen çaylar beş dolar etmez.. Ertekin'in gözleri büyüdü.. Garsonlarına döndü.. "Demir burdayken, her gece birkaç bardak, tabak kırın" dedi, gülerek.. Bir gün, Ertekin'i, beni, Orhan'ı (Mizanoğlu) alıp, Şişli'deki binasına götürdü..

"Gömlekçiliği bırakıyorum. Bu son şansınız.. Kumaşları seçin, ölçüleriniz alınsın.. Demir Ural jübile gömlekleriniz dikilsin" dedi..

O üç gömlek, şimdi gardrobumda askıda duruyorlar.. Bir zamanların gömlek kralının markasını taşıyarak, antika, en sevgili dostumun adını taşıyarak, duygu dolu..

Birgün gene Ortaköy'de oturuyoruz.. Eliyle işaret etti.. "Şu binayı görüyor musun?.."

Baktım.. Eski bir İstanbul evi, üç katlı.. Dökülüyor.. Hayır, yıkılıyor.. Birgün geçenlerin başına çökecek, maazallah..

"Bu evi satın aldım" dedi.. "Bu evi satın aldım.. Restore ettireceğim.. Bir sanat ve kültür, bir gençlik merkezi yapacağım.. İçinde bir galeri, bir gençlerin oturup, gazete ve dergileri bedava okuyacakları kafe olacak.."

Aylarca uğraştı, çökmekte olan eve "Mail-i inhidam" yani "Çökebilir" raporu alabilmek için.. Bu rapor olmadan, SİT ya, çivi sökemez, çivi çakamazsın..

Bu arada Ortaköy'ü ele geçirmek isteyen bazı karanlık güçler, Demir'e binayı kendilerine satması için baskı yapıyorlar.. Onlara da direniyor.. Birgün "Müjde Hıncal" dedi.. "Raporu nihayet aldım.. Kolları sıvıyoruz.."

Kolları, Ortaköy Mimarı Erhan İşözen ile birlikte sıvadılar. Erhan, perişan İstanbul evini, "Yılın En İyi On Restorasyonundan biri" olacak güzellikte yeniledi.. Yeniledi de, Demir bu bitmiş hali göremedi.. Bir kalp krizi, onu en genç yaşında aramızdan alıverdi..

Erhan binayı bitirdi.. Muallim Naci Caddesine bakan ön cephesine de, Demir'in gömleklerinde ünlenen imzasını bir plaket olarak çaktı: "Demir Ural!.."

***
Dün sabah işe geliyorum.. Birden duvarında Demir Ural yazan binanın camında kocaman bir "Kiralık" yazısı gördüm ve yıkıldım.. Resmen yıkıldım..

Demir yalnız bir adamdı.. Ne eşi vardı, ne çocukları.. Trilyonlarla servetinin tamamı, kızkardeşine ve canı kadar sevdiği, olmayan oğullarının yerine koyduğu, başarıları ile hep gurur duyup, biz dostlarına coşku ile anlattığı yeğenlerine, Öztarhanlara kaldı.. Öztarhanlar da zengin bir aile.. Demir'den kalan kuruşa ihtiyaçları yok.. Sanıyordum ki bu mirasla, Demir Ural adını sonsuza dek yaşatacak bir vakıf kuracaklar, sanıyordum ki, bu vakıf aracılığı ile Demir'in en büyük rüyası, ve adeta değil, resmen vasiyeti, bu Ortaköy'deki, kültür, sanat ve gençlik merkezinin dünya durdukça durmasını, Demir Ural adının sonuna dek yaşamasını garanti altına alacaklar..

Hayır.. Bunlar yok.. Demir'den kalan o koskoca miras yetmemiş.. Bir de bu binanın üç kuruş rantına tenezzül.. Elinden bir şey gelmediğini bildiğim Demir'in kızkardeşini, tamamen tenzih ederek soruyorum..

Olur mu Vedat?.. Olur mu, çocuklar?.. Demir'in arkadaşları..

Taviloğlu, Kiğılı, Hamzagil, Özçoban kardeşler, Ertekin, ötekiler.. Biz bir araya gelelim.. Kira diye istedikleri üç kuruşu denkleştirelim, ödeyelim.. Beşiktaş Belediyesi ile anlaşalım.. Burayı Demir Ural Gençlik Merkezi yapalım..

Üzerinde Demir'in adı çakılı bu binayı, onun hayallerini, vasiyet kabul ederek, biz yaşatalım ki, Demir bir daha ölmesin..

Efsane masalları..
Başlık "Fener çıkışta, Galatasaray inişte.." Neymiş biliyor musunuz?..

Uluslararası Futbol İstatistikçileri Derneği klasmanında Galatasaray bir basamak aşağı inmiş.. Yedinci iken, sekizinci olmuş..

Fener 23 basamak çıkmış.. Yüzün bilmem kaç üstünden, bir miktar altına gelmiş..

Ama cimbom iniyor, Fener çıkıyor.. Ona bakın siz.. Bizim medya bu..

Bir de UEFA'nın resmi medyası var..

UEFA Flash adlı dergi..

O dergide de bir liste var.. Avrupa'nın kulüp puanlarına göre sıralamasında Türkiye yedinci.. Yanında Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi maçlarından bir resim.. Ve de yazı..

Bakın UEFA, yani Avrupa Futbol Birliği resmi yayın organı ne diyor..

Aynen..

"UEFA Kulüp Yarışmaları sahnesine, Avrupa'nın önde gelen ışıklarından biri olarak doğan Galatasaray sayesinde, Türkiye'nin UEFA klasmanındaki sırası, dikkate değer şekilde yükseldi. Gerçekten, on yıl önce Türkiye en iyi 20 arasında bile değildi!.."

Medya ve medya!..
Bir yanda Savaş Ay.. Kelle koltukta bir savaş veriyor.. Küçük yaştaki oğlan çocuklarının pazarlandığı, dünyanın en vahim, en korkunç suçunun göbeğine çomak sokuyor.. Bu pazarda her türlü pislik, her türlü rezillik, en iğrenç mafya var.. Denetim yapan Cumhuriyet Bakanına saldıracak kadar gözleri dönmüşler var..

Öte yanda, sözüm ona bu ülkenin en saygın televizyonları, seyreden insanımızı dehşete düşüren bir reyting savaşı içinde, bu mesleğin tüm itibarını ayaklar altına alarak, yollarda deliler gibi arabalar sürüp kazalar yaparak, birbirlerini yaralayıp, ite kaka, çeke kopara, alenen, resmen kız kaçırıyorlar..

Bu ikisine de medya, bu ikisine de "Gazeteci" demek ayıp olmuyor mu?.

Bu mesleğin kurumları yok mu?.. Duayenleri yok mu?.. Devlet yok mu?.. Bu korkunç görüntüleri "Gazetecilik" adı altında hergün yaratanların patronları yok mu?.

Para, bu kadar mı herşey oldu, bu ülkede?..

En büyük gazeteler, televizyonlar, sabahtan akşama birbirlerine en ağır çamuru atacak, en saygın(!) televizyonlar üç paralık reyting için insanlığı ayaklar altına alacak..

Ondan sonra, medya bu ülkenin saygınlık sıralamasına, inanırlık klasmanında en alt sırada.. Ondan sonra insanlar niye gazete okumuyor?..

Ar damarı çatlamış insanlara bunları niye anlatıyorum ki!..

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittinciğim,

Hollanda Başbakanı Wim Kok'un, siyasetten çekilme kararını gazetelerde okumasaydık, sekiz yıldan beri bu ülkenin resmen bi üşütük tarafından yönetildiğinden hiç haberimiz olmayacaktı.

Koca Hollanda'yı bi deli yönetsin ve Dünya da bi tek kulun bundan haberi olmasın pes valla! Hadi biz uzaktayız.. Hollandalılar bu işin farkına nasıl varamadılar? Bunların doktoru, psikiatristi, bu işlerden anlayan polisi molisi yok mu!?

Adam en son ne yapmış biliyor musun? Bi basın toplantısı yapıp :

"Ben artık yaşlandım..Genç politikacıların önünü açmak lazım.. Onun için Başbakanlığı bırakıyorum.." demiş.

" Ben artık yaşlandım.." dediği daha 62 sini bile doldurmamış.

Erken bunama.. Erken bunama diye böylesine diyorlar.. Bi çeşit üşütük yani.. Yoksa Alzheimer mıydı? 62'sinde "Ben yaşlandım.." diye başbakanlık bırakılır mı? Bizim bildiğimiz başbakan olunursa 62'- sinden sonra olunur.. 100'e kadar da yolu vardır.

Hayır, adam başarılı da. Enflasyon yüzde bir mi, iki mi ne.. Milli gelirleri kelle başı 20 bin dolardan fazla. Ekonomik güç dersen galiba , dünyanın 12 inci ülkesi.. Az bi işsizlik sorunu varmış.. O da nasıl sorunsa, Hollandalı işsizin aldığı "İşsizlik" parası neredeyse bizim milletvekili maaşı..

İki sene oluyor.. Gene böyle sonbaharın ilk günleri.. Marmaris'te kaldığım oteldeki Hollandalı turistlerden biri rahatsızlandı. Doğru Ahu Hetman hastanesine götürdüler.. Ahu Hetman baba bi hastane.. Kapıdan sedyeyle girdin mi 75 milyondan başlıyor..

Bi de cerrahi müdahale gerekirse artık hesapla.. Hollandalı hasta işçi.. Hem de emekli işçi..

Karısı nazlanıyor.. "Kocamın burada tedavi edilmesini istemiyorum.. bizi Hollanda'ya gönderin" diyor. Oniki saate kalmadan Hollanda'dan havalanan bi ambulans uçak hastayı alıp götürüyor.

Emekli işçinin cebinden çıkan tek kuruş yok.. Bütün masraflar bağlı bulunduğu Hollandalı sigorta şirkete ait.. Şirket de devlet güvencesinde !

Şimdi tut ki bizim emekli işçimiz nasıl olduysa, Amsterdam'a gezmeye gitti hastalandı..Onu önce şehrin en pahalı hastanesine yatıracaklar.. Karısı nazlanıp "..bizi Türkiye'ye gönderin" diyecek, Türkiye den kalkan özel bi uçak adamı alıp getirecek.. Rüyamda görsem hayra yormam. Bırak onu bizim işçi emeklisi kendi memleketinde özel hastanenin kapısının önünde yığılıp kalsa valla durup bakan olmaz.

Bunları sana niye uzun uzun yazıyorum: Binlerce kilometre ötede hastalanan emekli işcisini özel uçakla aldırtacak kadar güçlü bi ülkenin başbakanı, ki 8 yıldır ülkeyi yönettiğine göre bu ekonomik güce erişilmesinde mutlaka katkısı vardır, "Ben artık yaşlandım.." diye, 62 yaşında başbakanlığı bırakıyor.

Resmen birinci derece üşütük!

Bi de ne demiş biliyor musun?

"...daha yaratıcı kişilerin bu alanda hizmet yapabilmesine olanak sağlamak lazım!"

Lafa bak: "...daha yaratıcı kişilere olanak sağlamak! " Böylelerine, yaradana sığınıp bi tane patlatacaksın ki kendine gelsin. Ah rahmetli Rasim Adasal hocam ah.. Şimdi yaşıyor olacaktı ki iki seansta Hollandalı başbakanı tamir ediversin..

Şimdi sen de diyeceksin ki "Bilader Hollanda Başbakanı'ndan sana ne? Bırak dertlenecekse Hollandalılar dertlensin!"

Haklısın.. çok haklısın.. Ayrıca Allah'a da şükretmek lazım ki bizim böyle dertlerimiz yok. Ama gerçekten, neden ben bu adama kafayı bu kadar taktım anlayamıyorum.. Yoksa ufaktan ufaktan ben de mi üşütmeye başlıyorum?

Münasip yerlerinden öperim Abuzittinciğim.

Kardeşin Güneş

BİZİM DUVAR
Kenan Paşa'nın Marmaris'ten Bodrum'a transfer olması iyi oldu. Beldenin Zeki Müren'den sonra "Paşa" eksiğini giderdi.

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
Başkalarının hataları ve kötülükleriyle uğraşarak ruhunu karartma, düzeltilmesi gereken biricik insan kendinsin.

Emerson (Teşekkürler Alper)

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

Kas yığını dev gibi bir adam bir mağazada bankoya yaklaşıp ordaki tezgaha sormuş "E-e-e erkeklerin K-k-k katı h-h-h hangisi?" diye Tezgahtar sadece bakmış ve cevap vermemiş.. Adam tekrarlamış "E-e-e erkeklerin k-k-k- kati h-h- hangisi?" tezgahtar önüne bakıp yine cevap vermemiş.. Kas yığını dev bir adam birkaç kere daha sormuş, cevap alamayınca sinirlenmiş, esmiş, kızmış ve gitmiş.. Onun tam arkasında bekleyen müşteri merakla tezgahtara neden cevap vermediğini sormuş.. "D-d-dayak mı Y-y-y yiyelim u-u-u lan!" demiş tezgahtar..

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır