kapat
06.09.2001
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Editör
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Gelecek çoktan geldi ama eşit dağıtıldı mı?


İstanbul Beylikdüzü'nde süren Bilgi ve İletişim Teknolojileri (Bilişim) Fuarı sadece yeni ürünleriyle değil, insan manzaralarıyla da ilgi çekiyor. Uğrayın!
Günümüzün en önemli bilimkurgu yazarlarından William Gibson, "Gelecek çoktan geldi ama eşit dağıtılmadı" demişti. Çalışma, iletişim ve tabii ki eğlence hayatımızın geleceğini görmek için Selamiçeşme'den Beylikdüzüne, 70 km yol yapmak gerekti. Hedef 4-9 Eylül tarihleri arasında TÜYAP Kongre Merkezi'nde gerçekleşen Bilişim '01 Fuarı'ydı.

Sabah internetten 'www.bilisim01.com' sitesine girip şartları öğrenmiştim: Giriş haftaiçi 10 milyon liraydı (haftasonu 2.5 milyon), basına ise bedava. Güzel: Demek tenha olacaktı.

TARLADAN OTOPARK
Ancak Tüyap uzaktan gözüktüğünde, koca binanın bir otomobil kuşatması altında olduğu belli oldu. Türkler bilişimci çıkmıştı! Girişinde 'otopark' yazan ve daha sonra 3 milyon lira ödeyeceğim (fiş veriyorlar) bir tarlaya arabayı bıraktım. Benimkinin yanında bir BMW320i duruyordu. Belli ki 'gelecekte' kriz yoktu.

Binanın önü epey kalabalıktı. Az ileride yeşil yeşil belediye otobüsleri kent merkeziyle fuar arasında ring yapmak üzere bekliyordu.

Basın standında ilk sürprizle karşılaştım. Eğer sol gözümü kapatıp, sağ gözümle Ergosis'in bir cihazına bakarsam, alet retina yapımı kaydedecek, bu sayede de bilgisayar ve fakslarla donatılmış Basın Merkezi'nden faydalanacaktım. Mecburen alete dik dik baktım. (Sonradan merkezin kapısındaki kilidin 'biraz' bozuk olduğu ortaya çıktı.)

ADETA BEYOĞLU
Ve salonları dolaşmaya başladım. 100'ü yabancı toplam 800 şirket 7 dev salona yayılmıştı. Bazı salonlar kalabalık ama sessizken, bazılarında dolaşmak, İstiklal Caddesi'de turlamaya benziyordu: Bir firma yeni 'ev sineması'ına Michael Jackson DVD'si koymuş, sesi de sonuna kadar açmışken; bir diğeri Tarkan, bir başkası bangır bangır Athena çalıyordu: "Uh! Ah! Dev Adam, 12 Dev Adam..."

Microsoft'tan Yapı Kredi Bankası'na, Ericsson'dan Siemens'e birçok tanıdık firma vardı. Ama örneğin asırlık İETT'yi orada görmek gerçek bir sürprizdi. Hele hele Tarih Vakfı'nın kitap standı! Bilişimciler geleceğe ilişkin sorunlardan söz açarken, bizim emektar dinozorlar, 'Kürt Sorunu', 'Alevi Kimliği', 'Kadınlar Saltanatı' gibi kitaplarla kadim sorunlarımıza parmak basıyorlardı.

APTESTİ MESCİTTE ALIN
Allah için tuvaletler pırıl pırıldı. Beyaz fayanslara yapıştırılmış, 'printer' çıktısı "Lütfen mescitte aptest alınız" yazısı fuar yönetiminin karşılaştığı bazı sorunlara parmak basıyordu.

Her tarafta "umumi" telefon apartları vardı... Ne var ki bunları kimse kullanmıyordu. Neden? Eh, dedim kendi kendime, maşallah herkes ceptelli olmuş... Yanılmışım! Meğer Turkcell ve Aria gibi firmalar ücretsiz telefon görüşmesi yaptırıyor, milletim de 'bedava alo' için kuyrukta bekliyordu.

'ÇÖZÜM' FETİŞİZMİ
Birkaç salonu gezdikten sonra dinlenme vakti geldi. Sessiz bir salondaki mini kafeye çöktüm. 1 milyonluk kahvemi ve 750 binlik şişe suyumu yudumlayarak "panayır gerilimini" atlattım.

Neyse... Gezmeye devam. Birden bir kelime dikkatimi çekti: "Çözüm". (İngilizcesi: Solution) Hemen her firma çözümden söz ediyordu reklamlarında: "verimli çözümler", "çözüm ortakları dünyası" gibi... İnanmayacaksınız ama bu arada bir de "Çözüm Holding"le karşılaşmaz mıyım! Bu 'çözüm fetişizmi' de bana, "Acaba bilişimcilerin sorunu ne" diye düşündürttü. Bulamadım...

Bu arada Aria standında bir gürültü, bir kalabalık... N'oluyor? Hülya Avşar oradaymış. Ve tabii kameralar... Halkımız TV'de seyrede seyrede, gazetede okuya okuya sıkılmadığı Avşar'ı bir de yakından görmek için medyayla birlikte koştururken ben çıkış kapısına doğru yürümeye başladım.

Ancak bir olay içimi acıttı: Baktım kızlı erkekli beş altı genç 'yalova.com' diye tişört giymişler, broşür dağıtıyorlar. Nedir yahu bu yalova.com? Biri anlattı: "Bizim belediye ve valilik Yalova'nın bilişim merkezi olması için çalışıyor. Büyük imkânlar tanıyacaklar yatırım yapacak şirketlere. Ama henüz kimseyi harekete geçiremedik. Bilgisayar ve İngilizce bilen birçok genç var. Ancak hepimiz işsiziz..." Dedim ya: İçim acıdı! Belliydi, güzel günler, sancısız gelmeyecekti.

Fotoğraf çeken ceptel
Gelelİm ürünlere.... Benim en çok ilgimi çeken ürünlerden birisi, gelecekte öğrencileri nasıl bir sınıfın beklediğini haber veren 'dijital kara tahta'ydı. Örneğin Panasonic standında karikatürist Oğuz Gürel eline salatalık büyüklüğünde bir özel 'kalem' almış, meraklısının karikatürünü çiziyordu. Nereye? Büyük bir TV'yi andıran özel düz ekrana... Bu sanal çizimi istediği anda kağıda basılmış olarak da alıyordu. Heves ettim. Ama önce uyardım: "Bak şişko çizmeyeceksin!" Sözümü dinlemedi. O yüzden eserini yok ettim.

Bir diğer ilginç ürün de ceptelli fotoğraf makinesiydi. Yumurta büyüklüğünde bir kamerayı telefonun poposuna takıp, fotoğraf çekiyorsunuz. Sonra da bu dijital görüntüyü istediğiniz kişiye ceptelle geçiyorsunuz: "Karıcığım, ben işteyim... İnanmazsan sana resmimi göndereyim... Bak bu masam, bu senin çocuklarla resmin... Kucağımdaki mi, sekreterim canım, sandalye bulamamış kızcağız..."

Ürün deyince aklınıza sadece bilgisayarlar gelmesin. Bilgisayarları çalıştıran yazılımlar da birer ürün. Gözüme 'Maximus Pitbull' diye bir yazı ilişti. Belleğim uyardı: Pitbull türü bir köpek, kendisini sevmeye kalkışan bir adamın testislerini koparmıştı. Görevli oğlana, "Nedir bu pitbull" diye cahil cahil sordum. Kafasını bile çevirmeden, "Güvenlik yazılımı" dedi. Ha, anladım, dijital virüsleri iktidarsız bırakıyordu!

Mini etekli 'standçılar'
Fuarı gezerken tuhaf bir durumun farkına vardım: Hiç tanıdık yoktu! Subaylarla türbanlı kızlar aynı ürünleri merakla izlerken... 'Hacker' olmayı hayal eden 13'lük veletler oradan oraya koştururken... Karısını ve iki çocuğunu alıp fuara gelmiş bir varoş sakini broşür koleksiyonu yaparken... Ben tek başına dolaşıyordum işte. Süper minili stand yavruları bile bu hüznü dindiremiyordu. Hayıflanırken dijital tanrılar imdadıma yetişti: Yıllardır bu fuara ciddi emek veren, nazik dost, 'İnterpro'dan tanıdığım HİF AŞ Genel Müdürü Erdem Özel ile karşılaştım...

- Erdem, durum ne; kriz vurdu mu?

- Önce firmalar çok yakındı. Ama sonra yavaş yavaş krizle yaşamayı öğrenmeleri gerektiğini anladılar. Bu sayede geçen yılki seviyeyi yakalayabildik.

- Hangi sektörler öne çıkıyor bu kez?

- Bir kere ceptelciler. Sonra yazılımcılar. Bir de tabii küçük, el bilgisayarı üretenler. Artık interneti müşterinin ayağına getiriyorlar. Mobil internet.

- Yani yürüyen internet!

- Aa, fena bir kavram değil: Yürüyen internet.

- Erdemciğim, görüşürüz, "bit"in bol olsun...

EMRE AKÖZ

www.superbahis.com
www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır